Meclis’te 2013 Mali Yılı Bütçesi görüşülüyor.
Öylelikle, çoğunluğuna güvenerek Meclis İç Tüzüğü’nü
istediği biçimde değiştirme hakkını kendisinde gören ve yorumlayan
iktidarı yılda bir kez de olsa denetleme olanağı, grubu bulunan
partilerin hakkı oluyor.
Önceki gün başlayan ve 10 gün sürecek olan görüşmeler, bu açıdan liderler için de uzun soluklu bir maraton koşusu gibiydi.
Yılda bir kez Meclis Televizyonu’ndan iktidar partisi genel başkanına ayrılmış süre kadar vatandaşlara seslenme olanağını bulan liderler, birer Kırkpınar başpehlivan adayı gibi kürsüyü kullanabildiler.
BDP, MHP, CHP ve AKP’nin birinci ağızlarından “Manzarai Umumiye”mizin nasıl görüldüğünü izleme imkânını bulduk.
Doğrusu etnik sorunların çıkmazında zaman yitirmez de bir Türkiye partisi olmanın avantajlarını iyi kullanabilirse BDP’nin de sadece Doğu ve Güneydoğu’dan değil, kendisine bugünkü ayıplı baraj sistemini bile aşırtacak bir oy potansiyeli bulabileceği görüldü.
Merkez muhalefet partileri olarak MHP ve bir türlü sosyal demokrat olarak kendi geçmişine sahip çıkamayan CHP’nin genel başkanlarının Başbakan’a yönelttiği soruları, Erdoğan’ın tam 66 dakika süren yanıt konuşmasında pas geçmesi dikkat çekiciydi.
Özellikle Kılıçdaroğlu, “3 Y”yi, “yoksulluk, yasaklar ve yolsuzluklar”ı bitireceklerini söyleyerek iktidara gelen AKP’nin zam, zulüm ve zindanı yarattığını ileri sürdü.
Başbakan, ana muhalefet liderinin bu somut suçlamaları karşısında 3 maymunları oynamayı yeğledi.
Yani bu somut eleştirileri, hiç yapılmamış gibi görmemiş, duymamış, bu yüzden de ağzını açmamış olma rolünü oynadı.
Ve önceden hazırlattığı metni okumayı yeğledi.
Asıl mesleği hesap uzmanlığı olan Kılıçdaroğlu’nun, Erdoğan’a yönelttiği somut eleştirilerden birisi de Sayıştay’ın 2012 yılı içindeki kamu harcamaları ile ilgili “Kesin Hesap Cetveli”ni hazırlamadan gelecek yıl bütçesinin TBMM’ye getirilişindeki aksaklığı kürsüye getirmesiydi,
Sanırım, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yine bir anayasal kurum olan Sayıştay’ın denetiminden kaçırılmış bir Devlet Bütçesi, AKP’nin onuncu iktidar yılında görüşülmektedir.
Böylesine birbirinden önemli ülke sorunları için somut yanıtlar bekleyen ana muhalefet lideri, “tek adam”dan istediği yanıtları alamadı.
Başbakan ne hazindir ki, kendi deyişi ile on yıllık ustalık
döneminde, seçilmiş parlamenterlerin hâlâ zindanda tutuklu olmalarını
içine sindirebiliyor.
Bütçe görüşmelerinin başladığı 11 Aralık 2011 tarihini taşıyan ve Merkezi New York’ta bulunan CPJ’nin “Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi” en yeni raporunda, tutuklu Türk gazetecilerinin sayılarındaki artış İran ve Çin ile birlikte sıralanıyor.
Başbakan’ın ülkesi Türkiye’den “Parmaklıklar ardında 49 gazeteciyle dünyanın gazeteci hapseden ülkeleri arasında en kötüsü olan” diye söz edilmesi, Erdoğan tarafından umursanmaz olarak mı değerlendiriliyor?
“..Düzinelerce Kürt muhabir ve editör, terörizmle
ilgili suçlamalarla ve diğer bazı gazetecileri de hükümet karşıtı
komplolara iştirak suçlamasıyla içeride tutuluyor. Türkiye’de
hapsedilen gazetecilere dair 2012 yılında geniş bir araştırma
gerçekleştiren CPJ, daha önceki sayımlarda yer almayan pek çok davanın
gazetecilikle alakası olduğunu kesinleştirdi ve böylece ülkedeki toplam
rakam önemli ölçüde yükseldi.
CPJ, kapsamı geniş tutularak yazılmış terörle mücadele ve ceza
kanunlarının Türkiyeli yetkililere yasadışı gruplara dair haber yapmayı
ve hassas konuları incelemeyi doğrudan terörizm veya devlet karşıtı
kapsamına alma imkânı sağladığı bulgusuna ulaştı” deniliyor.
Siz, acaba siz bu açık suçlamalar karşısında ne diyeceksiniz Sayın Başbakan?
Hani olimpiyat yarışmalarında dereceye girenler, dördüncüden birinciye doğru bir şeref kürsüsünde yer alırlar ya!
2012 ömrünü tamamlarken öyle bir “Parmaklık Arkasındaki Gazeteciler” yarışmasını düşünmek için lütfen bir dakika olsun gözlerinizi kapatın.
Dördüncü sırada yer alan Eritre, cezaevindeki 28 gazeteciyle kürsünün hemen yanında yer alıyor. 3’üncülük merdiveninde 32 gazeteci ile Çin var.
Parmaklıklar arkasına “gazeteci hapis etmek”te 2’nci ülkeye ayrılan basamak 45 gazeteciyi tutuklayan İran’a ayrılmış.
Yarışı kimseye kaptırmadan birinci bitiren Türkiye ise ne yazık ki en üst merdiven basamağında yerini alıyor. 49’u Kürt 76 meslektaşımızın parmaklıklar arkasında tutulduğu Türkiye’yi izninizle, on yıllık AKP iktidarının ustalık dönemini maharetle geçirmekte olan anlı şanlı Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan bütün haşmeti ile temsil ediyor.
Bu yazıyı tamamladığım sırada gözüm masamın üstündeki gazetenin manşetinde yazılı olan “Umudun adı TÜRKİYE” başlığına takılıyor.
Dünürün gazetesi de kendisine verilen misyonu yerine getiriyor.
Tabii uluslararası medya kuruluşları tarafından kullanılmış olanlar
hanesinde hak ettiği sıfatı taşıyarak.
Yorum Gönder