Nicola ve Bart, bu şarkıyla siz
Sonsuza kadar kalbimizdesiniz
‘Son
an’ın onuru sizindir
Acınız sizin zaferinizdir.
Nicola ve Bart,
burada siz
Yüreğimizin ritmindesiniz
Yapayalnızdınız
giderken
Onur duydunuz ölümü yenerken.
Nicola ve Bart, şarkınız
çalıyor şimdi
Hakkınız hapishane değildi
Ölüm ikinize de özgürlük
verdi
Ve gönlümüzdeki bu güzel yeri.
Nicola ve Bart, bu şarkıyı
biz
Haksızlığa karşı çıkanlarla
Adalete âşık olanlarla kol
kola
Özgür bir güçle söylüyoruz.
***
Yukarıdaki sözler, Perdeci Oyuncuları’nın ilk
oyunu Adalet, Sizsiniz’in final şarkısına ait...
Şarkının adı,
“Buradasınız...”
“Perdeci Oyuncuları” yeni bir tiyatro topluluğu... Fakat
topluluğun iki bel kemiği, Türk tiyatrosunun iki çınarı:
Ankara Sanat
Tiyatrosu’nun kurucusu, yönetmeni Rutkay Aziz ile usta tiyatrocu ve pantomimci
Taner Barlas...
Bu iki usta uzun, hem de çok uzun bir aradan sonra (ki;
20 yıldan çok fazla) bu oyunla sahneye döndüler...
Korkularını,
endişelerini, kaygılarını birlikte aştılar!
Ve seyirciyi eşsiz bir
tiyatro deneyimiyle buluşturdular...
***
“Adalet, Sizsiniz”in ilk gösterimi bir hafta
önce Caddebostan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Oyunu Ümit Denizer
yazdı...
Sahneye kim mi koydu?
Perdeci!
Yani, hep
birlikte...
Adalet kavramını sıkça tartıştığımız, belki de adalete olan
güvenimizi kaybettiğimiz bir dönemde; dünya yargılama tarihinin en iyi bilinen
üç yargılamasını konu ediniyor oyun...
Socrates’in, Galileo’nun ve ABD’de
haksız bir şekilde elektrikli sandalyeye gönderilen İtalyan işçiler Sacco ile
Vanzetti’nin yargılanmasını...
Olayların geçtiği yer farklı... Zamanlar,
çok ama çok farklı! Davaların içeriği, yargıçlar, savcılar, sanıklar, tanıklar
farklı...
Ama nedense bu oyunu izleyen herkes, bugünün Türkiye’sini
düşünüyor...
Çünkü ne yazık ki, “yargılama mantığı” aynı!
***
İki büyük usta sahnede öyle bütünleşiyor,
öylesine “tek” oluyor ki; asla mekanik olmayan bu eşsiz uyum, izleyeni alıp
götürüyor...
Sesleriyle, elleriyle, gözleriyle... Ve hatta çoğu zaman
suskunluklarıyla dans ediyorlar!
Oyunu izlerken düşündüğünüz tek şey, “Ne
olur bitmesin” oluyor.
Ama ne yazık ki bu oyun, sadece beş dakika
sürüyor...
Kolunuzdaki saatle değil fakat gönül
saatiyle!
Başladığını hissediyorsunuz ve bir de bittiğini...
***
Bir daha nerede, ne zaman oynayacaklarını
bilmiyorum. Bakın internete; nasıl olsa bulursunuz...
“İzleyin”
demiyorum; “İzlemezseniz eksik kalırsınız” diyorum!
Çünkü bu oyun,
“Adalet Sizsiniz” diyerek size de rol veriyor...
Bununla kalmıyor; aynı
zamanda “Adaletsizsiniz!” diyerek suçluyor!
***
Oyunun sahne tasarımını yapan Metin Deniz,
kostümleri uygulayan Ayşegül Sümer, kuklaları hazırlayan Bülent İşçan; o “çok
işlevli” ama her davada aynı olan “kukla yargıçlar”ı nasıl yarattınız be
kardeşim? Sadece bir tiyatro şaheseri değil, aynı zamanda bir karikatür harikası
o beş yargıç! Milattan önce 469 yılının yargıçları, bugünün yargıçlarıyla bu
kadar mı iyi örtüştürülür...
Elinize, beyninize, yüreğinize
sağlık!
***
Yukarıdaki şarkı sözlerini tekrar
okuyun...
Nicola ve Bart’ın yerine iki isim koyun... Bizden iki isim...
Silivri’den iki isim!
İşte o zaman, bu “çok farklı zamandaki, mekandaki
ve içerikteki” davaların, aslında o kadar çok “bizden” olduğunu göreceksiniz
ki...
*****
İMZA!
Dün bazı meslektaşlarımla
birlikte İzmir’deydik. Mustafa Balbay’ın son kitabını imzaladık...
Şöyle
bir geriye bakınca görüyorum ki; son beş yıldır; kendi kitaplarımdan çok
Mustafa’nın, Tuncay Özkan’ın, Soner Yalçın’ın, Yalçın Küçük’ün, Nedim Şener’in,
Doğan Yurdakul’un, Barışlar’ın ve Müyesser’in kitaplarını imzalamışım!
Ya
da şöyle söyleyeyim:
Yolu cezaevine düşen bu meslektaşlarımın
kitaplarını, belki de onlardan çok imzalamışım!
Böylesine akıllara ziyan
bir durum, bizden başka hangi demokraside olabilir?
İşte biz bu yüzden,
“ileri demokrasi” diye anılmayı fazlasıyla hak ediyoruz...
*****
GÜNÜN SORUSU
Soru
kendime:
Hayatını, “gündem” denilen belanın kıçına yapışıp geçiren ben;
bugünkü yazıları yazmış olmaktan dolayı niye bu kadar mutluyum?
*****
Genco Erkal mucizesi...
Söz
tiyatrodan açılmışken, geçen hafta yine CKM’de dünya rekoruna imza atan bir
başka ustadan, Genco Erkal’dan söz etmemek büyük haksızlık
olur!
Oyunlarını sahnelediği Muammer Karaca Tiyatrosu bir süre önce biraz
da “katakulli”yle elinden alınınca yılmadı 74 yaşındaki usta; Türkiye’yi
dolaşmaya başladı!
Arka arkaya beş gece, beş ayrı oyununu
sahneledi...
Dile kolay: Arka arkaya beş gece, beş farklı oyun!
Ve
tek kelime teklemedi! Tıkanmadı, yorulmadı, usanmadı...
Ağladı, güldü,
koştu, coştu, hopladı, zıpladı; o 150 metrekarelik sahneyi tek başına
doldurdu...
Sadece Nazım’ı, Marx’ı, Brecht’i, Şeyh Bedrettin’i,
yaşatmakla kalmadı; aynı zamanda “Adam gibi bir sanatçı nasıl olur”u göstererek
öğretti!
Bu büyük emek, disiplin ve özveri karşısında şapka çıkarmamak
mümkün mü?
Yorum Gönder