Öğrendik. Ezberledik. Hiç fırsatı kaçırmıyorlar. Karada, havada, denizde,
camide, fabrikada, mecliste, parti grubu toplantısında
“günün-gecenin-haftanın” yeni mağduriyetini buluyorlar.
Ona sarılıyorlar.
Mucize formül.
Taraftar çoğaltıyor.
Oy getiriyor.
İcabında şantaj silahı.
Gereğinde tehdit aracı.
Gündem değiştirici
Etkili narkoz.
Bu haftanın en etkili mağduriyeti “İsrail’in Gazze’de yeniden sivil
öldürmeye başlaması” oldu.
Çıta da oldukça yükseldi.
ABD, Rusya, Çin, İngiltere’nin “İsrail’in Filistin’de bombalar ve
ağır makineli tüfeklerle öldürdüğü çocukları” görmemezlikten gelmesi
üzerine kuruldu.
Xxx
Ya dille müdahale edeceğiz.
Ya elle müdahale edeceğiz.
Ya kalpla buğz (nefret) edeceğiz.
Dünyanın egemeni; ABD, Rusya, Çin, İngiltere’yi “mağdur olmuş
Filistin halkı adına” ateşkesi sağlamaya çağıracağız ve “Sizin
insanlığınız yok mu?” diye bağıracağız. Başbakanımız, ABD’ye “diliyle ve
kalbiyle“ insanlık adına kafa tutuyor (!)
Gururlansın milletimiz!
Onur duysun halkımız!
Gündem de değişsin.
Çünkü gündem hiç de onur duyulacak, gurur yükseltilecek bir tablo sunmamıştı.
Açlık grevini Öcalan sonlandırmıştı, “anaların ağlamasının bitmesi
de” Öcalan’ın iki dudağı arasından çıkacak bir emre kaldığı ortaya
çıkmıştı.
Kürt Mandelası olmak istiyordu.
Açlık grevi başlatıldı.
Apo’nun “Kürt Mandelası olduğu” ilan ediliverdi. Bitirin
“ölüm oruçlarını” demiş, dediği aynen uygulanmıştı.
Xxx
Başbakan’ın “devlete şantaj yapıyorlar” iddiası boşa
düşmüştü. Demek ki, açlık grevine başlayanları yönlendirip teşvik edenlerin yer
sofrasında “kuzu kebabı ile ciğer kebabı” yediklerini gösteren
sızdırma fotoğraflı gazete haberlerinin hiçbir hükmü olmamıştı.
Başbakan şunu söylüyordu:
Gerçekte açlık grevi yoktur.
Yapılan şantajdır.
O zaman Abdullah Öcalan’a “ölüm oruçlarının bitirme emri
vermesi” için niçin ricacı olundu?
Tükürdüğünü yalamak gibi…
İnsan şüpheleniyor:
Gerçekte bu tiyatro “Abdullah Öcalan’dan bir Kürt Mandelası yaratma”
sürecinin son perdesi miydi?
Xxx
“Ver Kurtul”a yani “Türkiye’nin bölünmesine kabul
etmeye” bir adım kaldı. Son 5 yılın hızlandırılmış çökertme
girişimleri; Ergenekon, Balyoz davaları; “Ver Kurtul’a zemin
hazırlamak” için kurgulandı.
Kafalarında verdiler.
Açıkça ilan edemiyor.
Oy kalbetmekten korkuyor.
Cumhurbaşkanı olamayacağını hesaplıyor. Abdullah Öcalan ile “vereyim
ama vermemiş gibi görüneyim” anlaşması yaptılar. Gizliyorlar. Bu
anlaşma; Habur’da seyyar mahkeme kurulduğu ve “Analar
Ağlamasın” tiyatrosunun ilk perdesi sahneye konulduğu zaman
yapılmıştı.
Adım adım gidiyor.
Apo’dan Mandela oldu.
Ver Kurtul’a bir adım kaldı.
(uyan borusu)
Bakan oğlunun Otel parasını ödeyen gizli zengin!
Dört defadır yazıyorum. Siz de ezberlediniz. Gümrük ve Tekel Bakanı Hayati
Yazıcı’nın oğlu evlendikten sonra taşınacağı ev, (villa mı, lüks daire mi her
neyse bilmiyorum, merak da etmiyorum) bitirilmediği için Swiss Otel’de aylığı 5
bin Euro’ya kalıyor. Otel parasını vergi rekortmeni listelerinde adı olmayan
bir gizli zengin; Abdullah Çeker’in ödediği söylendi. Bu ödemeden Bakan’ın haber
yok muydu? Anlaşıldığına göre, Bakan’ın bu tip işlerden haberi olmuyor. İstanbul
Karaköy’de Gümrük Bakanlığı’nın Bölge Müdürlüğü binası da 110 bin TL ödenerek
tefriş edilmiş. Ve bu tefriş sırasında bakan için de bir oda, bitişiğinde lavabo
ve wc yapılmış. Kendi açıkladı, Bakan’ın bundan da haberi olmamış!
Yorum Gönder