Tekke ve zaviye ilhamı kimden? - Mehmet Faraç

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, memleketin bütün dertlerini halletmiş!.. İşsizlik bitmiş, açlık azalmış, fukaralık sona ermiş, terörün beli kırılmış!..  
Hazır memleketteki tüm okullar da imam hatibe dönüşmüşken ve de başbakanın “dindar nesil” yetiştirme hedefine adı adım ulaşılmışken, Bozdağ bununla da yetinmemiş...
Hükümetin başbakan yardımcısı, seçim bölgesindeki müritlerine söz vermiş olmalı ki, “Tekke ve zaviyeler açılmalı” demiş!..
Bozdağ’ın bu rüyasını yaşama geçirmeye çalışması onun hangi zihniyetten geldiğini göstermeye yetiyor!.. Ancak açıklamasının bundan sonrası gerçekten çok vahim!.. Bakınız Bozdağ, ezeli hedefini yaşama geçirmeye çalışırken neler söylemiş:  
“Şimdi bu noktada bir yandan elimizde bu kanun (tekke ve zaviyeler) var. Bu kanunla ilgili adım atmak lazım, eğer biz bu meselede kalıcı bir çözüm istiyorsak. Adım atmazsak, bu kanunu kaldırmadan yapılacak her adım kanuna karşı hiledir. CHP gelsin bunu konuşalım.”
AKP’li bakanın tekke rüyası belli ki pervasızlığının ürünü de, bu gaflet ve dalalete CHP’yi alet etmeye çalışması çok düşündürücü değil mi?..
Gerçi CHP’li komisyon üyeleri Bozdağ’ın tekke sevdasına “biz bu oyuna gelmeyiz” diye yanıt vermişler ama AKP’nin bu çıkışı beni yine de çok düşündürdü!..
Evet hep birlikte düşünelim; AKP’li Bozdağ, tekke ve zaviyeleri açma konusunda CHP’yi göreve çağırma cesaretini gerçekten nereden bulmuştu?..
Düşündüm taşındım ve yanıtını buldum... Bakınız DYP’den CHP’ye paraşütle gelir gelmez bilinç altındakileri dışa vuran Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu, 2011’deki 23 Nisan bayramından bir gün sonra (!) Zaman gazetesine neler söylemişti:
“Tekke ve zaviyeler birer üretim yeridir. Bunun çok iyi anlaşılması lazım. Oralarda insan yetiştirilirdi, oralar eğitim ve kültür kurumlarıydı. Ve bunlar aynı zamanda Türk ve İslam kültürünün belirli yerlere aktarılmasını misyon edinen yerlerdi. Tekke ve zaviyelerin olmamasının topluma olumsuz etkileri oldu. Sadece devletin ‘sosyal devlet’ olması yetmiyor, toplumun da ‘sosyal toplum’ olması gerekiyor. Onun için de bu tür kurumlara ihtiyaç var. Bu kurumların yeniden kurulması için gerekli hazırlıkların yapılması gerekir.”
Gerçi Kuşoğlu, klasik siyasetçi tavrıyla “yok efendim o manada söylememiştim” gibi tuhaf bir savunmaya girmiş de olabilir ama, CHP’nin imam hatiplere kat sayı kıyağı ve son olarak “444” rezaletine tepkisiz kalmasıyla yaşanan erozyonun sonuçları ortada!..
O yüzden umarım Bozdağ’ın esin kaynakları, Cumhuriyeti hırpalama konusunda gaflet ve dalalet içeren yeni bir hata daha yapmazlar!..
Yarın sabah Anıtkabir’de...
Aydınlık’ın medya sayfasında bazen onlara yer veriyorlar... Oysa ben onları okumaya çalışırken bile kusasım geliyor!..
Aslında Aydınlık, gerici-işbirlikçi-taşeron medyadaki köşe yazılarından şu gerekçeyle alıntılar yapıyor:
“Bakınız hangi kiralık zavallı nasıl saçmalamış?.. Okuyun da memlekette ne tip Truva kısrakları kalemle dolaşıyor görünüz...”
İyi de ben yine bırakın okumayı, o paçavraların ellerimi kirletmesini bile istemiyorum... Kimin tarafında oldukları belli olmayanlar, yandaşlıkta sınır tanımayanlar, sahte solculukta cirit atanlar, rejimle bir kuyruk acısı olanlar kiralık köşelerinde cumhuriyete ve ulusa çamur atıp duruyorlar...
“Cumhuriyet bitti” diyenleri mi saysam, Atatürk’e kin kusanları mı yoksa 29 Ekim’de toplanan halkı “Ergenekoncu” diye suçlayacak kadar çirkefleşenleri mi?..
İş çakallıkları saymaya ve anlatmaya gelirse inanın ihanetin ciltler dolusu fotoğraflı kitaplarını yazmak gerekecek...
Siz Truva kısraklarının kiralık kalemleriyle cumhuriyete ve Atatürk’e kin kusmasını ezeli bir karın ağrısı olarak algılayın ve de siyasal düşüncenizin soyluluğuyla bildiğiniz yolda yürümeye devam edin...
10 Kasım’da da, Atatürk’e ve cumhuriyete bağlılık konusunda görevinizi yapın...
Yarın sabah, tıpkı 29 Ekim’de olduğu gibi yüz binlerle birlikte Anıtkabir’e yürüyün... Kıskananlara ve işbirlikçilere inat...
Devinim ve panik!..
Dün de yazmıştım ya; tüm siyasi partilerden İşçi Partisi’ne katılımlar yaşanması ve Aydınlık gazetesinin 70 bin tirajına ulaşması kimi kesimleri ürkütüyor...
Oysa Anadolu’da on binlerce insanın takip ettiği Milli Anayasa Forumlar’ında da netleşen “Atatürk’te birleştik” sloganının ne kadar etkili ve haklı olduğu her geçen gün daha net biçimde ortaya çıkıyor...
Millet hep birlikte yasal olarak ve demokratik haklarını kullanarak cumhuriyete sahip çıkıyor...
İşte bu devinim hem AKP’yi hem de medyadaki destekçilerini ürkütüyor... İşçi Partisi’ne, TGB’ye yönelik saldırıların nedeni hem bu forumlar hem de ulusal bayramlarda artan coşku...
PKK itirafçısı Şemdin Sakık’ın önceki gün “Ergenekon” duruşmasında askerlerin aleyhine tanıklık yapması ise İşçi Partisi’nden kaynaklanan paniğin büyüdüğünü gösteriyor...
Sakık gibi 33 silahlı askerin şehit edilmesinden sorumlu tutulan eski bir PKK yöneticisinin durup dururken “gizli tanık” maskesini bir tarafa atması ve Doğu Perinçek aleyhine konuşması siyaset ve demokrasi açısından gerçekten çok düşündürücü...
Devletin TRT’si bile önceki geceki haber bültenlerinde Sakık’ın hezeyanlarına sarılmıştı!.. Perinçek’in Bekaa Vadisi’ndeki röportajda çekilmiş görüntülerini ısrarla ekrana getiren TRT de, İşçi Partisi’ne yönelik taarruzun sesi olmuştu...
Oysa sokaktaki herkes bu taarruzun özellikle TGB’nin 29 Ekim’deki başarısının ardından geldiğini çok iyi görebiliyor...
Bu nasıl bir paniktir ki, bir partinin genel başkanı ve yardımcıları bile zindana atılırken kin ve öfke bitmiyor...
Tüm bunlara karşın ne oluyor biliyor musunuz; kitleler bu psikolojik savaşın kime ve neye hizmet ettiğini çok iyi biliyor...
“Atatürk’te Birleştik” diyen bir siyasal anlayış karşısında Sakık gibilerinin tetikçi olarak kullanılması tarihin kara sayfalarına yazıldı bile!..

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget