Baştan belirteyim, 12 Eylül’ü politize bir üniversite öğrencisi
sıfatıyla yaşamış biri olarak en kötü sivil idareyi bile en iyi darbe
yönetimine yeğlerim.
Ancak benim bu tercih ya da temennim, “Türkiye’de darbe tehlikesi var mı?” sorusunu objektif olarak tahlil etmemi etkilemez.
Hayır, bendeniz darbe uyarısı yapan Tarhan Erdem’e, “sallıyor” diyen
Ahmet Hakan gibi düşünmüyorum tersine Erdem’in haklı olduğu
kanaatindeyim!
Nasıl ve niye mi?
Darbeye davetiye çıkaran şartlardır!
27 Mayıs’ta da 12 Eylül’de de öyle olmuştur.
Tamam, Okyanus ötelerinden icazet alınıyor ve alınmıştır lakin şartların tamam olması esastır!
Emperyaller elbette kendine en iyi uşaklık yapana öncelik tanırlar
ama rüzgara karşı kürek çekmezler ki İran’da Humeyni devrimi sürecinde
ABD’nin Şah Pehlevi’yi terk etmesi ya da Mısır’da Mübarek’i bir an bile
tereddüt etmeden feda etmesi buna örnektir.
Diyeceksiniz ki Türkiye’de şartlar nasıl tamam olur?
Siyasal ve sosyal kaosun uç vermesiyle!
PKK belasının ulaştığı nokta ortada. Açlık grevleri ve Öcalan’a af
talebi gibi konuların toplumu her geçen daha da cepheleştireceği ve
istenmeyen kargaşaları yaratabileceği aşikar.
Buna bir de ülkeyi yöneten iradenin adeta belasını arayan muhterisler
gibi kin ve husumet saçan tavırlarını eklerseniz bu tablonun darbeye
davetiye çıkaracağı gün gibi aşikar.
Sakın ola eski Genelkurmay Başkanları yargılanırken ve Necdet Özel
Paşa gibi iktidara sadık demokrat bir komutanken bunlar olamaz demeyin!
Unutmayın! Kenan Evren de darbe yapar kokusu ile istenmeyen Adnan
Ersöz’ün yerine tesadüfen Genelkurmay Başkanı olup darbe yapmıştır ve
üstelik 9 Martçılardan yani Madanoğlu Cuntası olayı ya da örneğinden hiç
etkilenmemişti.
Hiç temenni etmem ama şöyle bir tablo tasavvur edin:
PKK kalkışma ya da isyan emrini vermiş ve yüz binler sokağa çıkarak valiliklere Kürt bayrağını çekmiş!
Buna tepki olarak bütün Türkiye galeyana gelmiş ve kitleler halinde Güneydoğulu kardeşlerimize hücum etmeye başlamış.
Emin olun sadece böyle bir tablo bile müdahale ya da darbe için şartların tamam olmasına yeter!
Devleti yönetenler bu ihtimalleri dikkate alıp ona göre yönetmelidir.
***
‘Demirel donuna doldurur’ ise bunlar ne?
Cengiz Çandar’a göre güya Özal, Demirel’in askerden çok korktuğunu tasfir için şöyle bir ifade kullanmış:
-Asker korkusundan donuna doldurur.
Özal yaşamadığı için beyanının doğruluğunu teyit imkanımız yok ancak eğer gerçekten söylenmiş ise bu ifade gerçekçi değil.
Birincisi Demirel sonuçta darbe ile devrilmiş bir isim. Özal ise
siyaseten darbenin ürünü ve Kenan Evren’e bir dönem daha Cumhurbaşkanı
olması için yalvarmıştır.
“Ama Necdet Öztorun’u emekliye ayırdı” mı diyeceksiniz?
O olayın perde arkasını gazeteci olarak biliyorum. Öztorun’u
harcatan, şahsi kini olan Kenan Evren’di… Özal, o olaydan kendine
demokrasi kahramanlığı payesini çıkarmaya çalışmıştır.
Hem ölçü, Genelkurmay Başkanlığına sırası geleni emekliye ayırmak ise Demirel de bunu Adnan Ersöz’ü emekli ederek yaptı.
Dahası Cemal Turan gibi görevdeki bir genelkurmay Başkanı’nı, seni istemem diyerek kapıya koydu!
Bunlar ortada iken “Donunu doldurur” ifadesinin nakledilmesi, husumet
kusmaktır ve böyle bir şeyin sırf AKP zihniyetine karşıt diye 90
yaşındaki bir insana izafe edilmesi ayıp ötesidir.
***
Atatürk’ü seçkinci züppelerden kurtarmak!
Bu ülkede nasıl dindarlar ve dinden geçinenler varsa gerçek Atatürkçüler ile Atatürk’ten geçinenler var.
İşte o jakoben Atatürk tüccarlarıdır ki Büyük önderi, milletin bir bölümünde tartışılır hale getirdiler.
“Irkımızı ıslah için Avrupa’dan damızlık erkek isteyelim” diyen
Abdullah Cevdet’in izinde olan o güruh Garbın yaşam biçimini dayatma
adına Atatürk’ü kullandı.
Kendi fikirlerini ambalaj adına onu istismar ettiler.
Düşünün, darbeci Kenan Evren bile bu ülkede Atatürkçülük şampiyonuydu!
Atatürkçü olmanın birinci maddesi, anti-emperyalist olmaktır.
Dahası tam bağımsızlığı savunmaktır.
Medeniyete dolu dizgin olmak, çağı yakalamak ama kendi kıymet hükümlerini yani kimliğini korumaktır.
Hep söylüyorum bu ülkenin 95 bn camisinde bugün beş vakit ezan okunuyorsa bu Atatürk v arkadaşları sayesindedir.
Bu ülkede İslam kısmen de olsa duru kalabilmiş ise bu Atatürk’ün
kendi parası ile yazdırdığı Elmalı tefsiri ve din bezirganlarına
takındığı net tutum sayesindedir.
Dağılan bir imparatorluk bakiyesinden bir millet yaratılabilmiş ise bu bir dehanın yapabileceği bir şeydir.
Atatürkçülük şekilde değil bilinçle olur.
Ama birileri için Atatürk bir maske ya sa statü aracıdır.
Atatürk’ü layık olduğu üzere toplumun tamamına sevdirmek için önce onu bu tüccarlardan kurtarmak gerekiyor!
Yorum Gönder