Çıkmazdaymışız.
Eski dostlardan bir kalem böyle yazıyor.
Köşesinde; Irak’la 48, Suriye ile
52 anlaşma, İsrail’le Filistin arasında arabuluculuk, İran’la nükleer diyalog, Rusya ile gelişen ilişkiler, Başkan Obama’yla kişisel dostluk, PKK ile Oslo süreci derken.. nereden nereye geldiğimizin tablosunu çiziyor ve...
....“Sürekli yeni cepheler açan, durmadan hedef büyüten böyle dış politika olur mu” diye soruyor.
Bu yazıyı okuyunca acaba Recep Bey ne
düşündü sorusu aklınıza takıldı ise konuşmalarında muhalefete, muhalif
kalemlere durmadan yinelediği söylemi anımsatmak isterim.
Karşıtlarına yüklenirken “Büyük ülke olmayı, Türkiye adının dünyada duyulmasını, nam salmasını bir türlü sindiremiyorlar” demiyor mu RTE, diyor.
Öyleyse? Sınırlarımızı aşan kavgacı, hırçın sesi, yüzündeki öfkeyle olası bir yanıt verebilir...
....muhalefet partileriyle onlara uygun adım iktidarımızı kötülemeye çalışan yok olası muhalif kalemler; hükümetimizin “komşu ülkelerle sıfır sorun” politikasını; “komşularla hır çıkarma politikasına” dönüştürmekteki maharetimizi elbette anlayamayacak, diyebilir RTE..
***
Pekâlâ, ama:
RTE’nin eğitim yılları öğretmenlerini Başbakanlık’ta ağırladığı.. koltuğuna oturmaya hasret “kardeşi”nin, Öğretmenler Günü’nde, 81 ilden seçilerek Çankaya’ya gelen heyete, öğretmenleri kahraman ilan ettiği gün...
....gazetelerin yayımladığı, tabii RTE’nin anlamak istemediği,
Çankaya’dakinin anlasa da ses çıkarmadığı bir başka tabloya göre...
....“kahraman” öğretmenlerin,
yüzde 68’i bankalara borçlu, yüzde 71’inin kredi kart borcu var. Yüzde
89’u eğitim politikalarının kendini mutsuz ettiğini, meslekten
soğuttuğunu düşünüyor. Yüzde 25’i ekonomik sıkıntılar nedeniyle ruh
sağlıklarının bozulduğunu söylüyor...
***
Ünlü mü ünlü anchorman Mehmet Ali Birand
(MAB); tarihe mal olan yaşamını kitaplaştırır, gazetecilere sağlığıyla
ilgili bilgi lütfederken; RTE’nin bir gece yarısı eşini de yanına
alarak camiye gittiğini ve “Allah’a Birand’ı bir an önce sağlığına kavuşturması için dua ettiğini” söyledi.
RTE’den olayı öğrenince duygulanmış MAB! Geçen akşam Enver Aysever’in
aykırı sorularını yanıtlarken dünyevi gerçeklerin geleceğini, belki
inanmayacaksınız ama öyle kesin dille anlattı ki, Tanrı nihayet ülkemize
de yüzyıllar önce, yüzyıllar sonrası izlenen olayları açıklayan bir Nostradamus bahşetti, demek geçti içimden.
Röportaj yaptığı baş cani Öcalan’ı
tecritten eve çıkarmakla yetinmedi. Savcılıkta tertemiz kimlik dosyası
olacak Öcalan’ın içimizden biri olarak siyasete atılacağını, parti
kuracağını ve....
....elbette, demokratik rejimde neden olmasın havasında..
iktidara gelen partisinin genel başkanı olarak başbakan olacağını
kesin, yadsınamaz bir dille, geleceğe haber veren yüz mimikleri, ses
tonuyla açıkladı.
Fakat ne hikmetse, MAB, geçmişinden silemediği bir yargı olayını anımsamakta zorlanıyor.
***
Hani şu TRT’yi iki müfettişin raporuyla binlerce dolar
dolandırdığı iddiasıyla Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nde
yargılandığını ve mahkemede de belgelenen dolandırıcılık olayını,
Yargıtay’ın da suçunu sabit görerek onaylamasıyla 11 ay 20 gün hapse
mahkûm edilişini, ne ki zamanaşımı nedeniyle içeriye girmekten
kurtuluşunu; yaşamının bu bölümünü hiç ama hiç anımsamıyor.
TRT’deki MAB dolandırıcılık olayının köşesinde üstüne giden Uğur Mumcu’yu
evinde ziyaret ederek bu yayınları kesmesini rica ettiğini, hatta Mumcu
gibi bir yazara, kuşkusuz maddi karşılığı olacak birlikte TV
programları yapmayı önerdiğini ve aldığı sert yanıtı da herhalde
anımsamıyor olmalı.
Sıra gelmişken başka bir olayı da anımsatalım: Yargıtay’ın
mahkemenin dolandırıcılık kararını onaylamasından çok kısa süre sonra,
hukuk devleti TC’nin Cumhurbaşkanı Demirel, Çankaya Köşkü’nde MAB ile TV’de -üstelik canlı yayında- uzun bir söyleşi yaptı!..
İyi pazarlar!
Yorum Gönder