Hatırlayınız. Deniz Feneri, olayının özü şuydu: Müslüman Müslüman’ı, “Müslümanlığı alet ederek” soymuştu. Soygunu ortaya çıkartan Alman savcılar ile Alman Polis komiseri olmuştu.
Alman adaleti karar verdi:
Yoksulun yüzüne güldüler.
Arkasına geçtiler.
Parasını sövüşlediler.
Dünyada eşi, benzeri yok.
Kendi tabanlarını soydular.
Bir ucu da Türkiye’ye uzanıyor. Soygunun asıl gövdesi Türkiye’dedir. Türkiye adaleti onları yakalayıp cezalarını vermelidir. Bizden yardım isterlerse hazırız.
Türkiye’de adalet geç anlıyor.
Mahkeme ağır, yavaş kalıyor.
Yine de 3 savcı iyi çalıştılar.
Önce içlerinde RTÜK Başkanı Zait Akman’ın (Başbakan’ın siyaset arkadaşı) da bulunduğu 16 kişinin malına-mülküne-parasına tedbir konuldu. MASAK, 16 şüphelinin hesap hareketlerini incelemeye aldı. Ankara 4. İdare Mahkemesi de Zahit Akman’ın TBMM’nin kasalarında tutulan “son 5 yıllık servet beyanlarını” istedi.
Kıyaslama yapılacaktı.
Fenerden önce neydi?
Çulsuzun biri miydi?.
Fenerden sonra ne oldu?
Plaza sahibi mi oldu?
Parayı nereden buldu?
Xxx
Bunlar incelenecekti.
Ve iddianameye yazılacaktı.
Halk da görecekti.
Fakat 3 savcıya kıyıldı.
Görevlerinden alındılar.
Oysa bu 3 savcının; bayram sonrası, yeni belgeleri de bulmuş olarak iddianamelerini hazırlayacakları bekleniyordu. Deniz Feneri’nin söyledikleri gibi “Asrın İyilik Haraketi” olmadığını fakat “siyaset-tarikat- ticaret üçgeni içinde yaratılmış amaca ulaşmak için her yolu mubah gören arsız bir örgütlenme” olduğu ortaya çıkıyordu. Bu örgütlenme tek başına Zahid Akman, tek başına Zekariya Karaman ve o 16 kişiyi aşan ve Türkiye’de iktidara gelecek kadar halkın güvenini alabilen siyasetçilerin de içinde harman oldukları bir bütündü.
Parçalar önemli değil.
Önemli olan bütündü.
Bu 3 savcı bütünü bulacaktı.
Bulmak üzereydiler.
Belki de bulmuşlardı.
3 savcıya görevden aldılar.
Xxx
Zahit Akman’ın adı Alman bayan savcılar Kertsin Lotz ve Sybille Gottwald’ın hazırladıkları iddianamede 47 defa geçiyorken, “Zahit’in adı iddianamede yok…” diye haber yaptırdılar. Yandaş medyadaki kalemlerine bunu bile yazdırdılar. Almanya’daki işçilere ev yapacağım diye kurulup, Alman devletinden de yardım alarak topladıkları paraları buharlaştıran bir kooperatifin üyesi olmasına rağmen Zahit Akman’ın “fahri üye” olduğunu da yazdılar.
Neden, Niçin?
Zahit’i hep korudular.
Başbakan’ın yakın arkadaşı, fikirdaşı, partidaşı olduğu için mi?
Fener davası bir bütündü.
Zahit Akman küçük bir parça!
3 savcı bütünü yakalamışlardı.
Önceki gün Adalet Bakanı Saddulah Ergin, “3 savcının bir mahkeme kararını değiştirdikleri, tahrifat yaptıkları ve bu tahrifatla işlem yaptıkları iddiası” üzerine görevden alındıklarını söyledi.
Anlaşılıyor ki, kıyım sürecek.
3 savcı hapse kadar gidecek.
3 savcı basın toplantısı yapmalı.
Tahrifat iddiasını cevaplamalı.
Bütünün belgelerini açıklamalı.
KUTU
(Uyan Borusu)
Şener dürüst insan!
Abdüllatif Şener, Genel Kurmay bakanlığı sitesine 27 nisan e- muhturanın konulduğu tarihte Başbakan yardımcısıydı. O tarihte e-muhturadan Tv yayınları aracılığıyla haberdar olduğunu belirtti ve “Gayrı ciddi bir havası vardı. Ciddiye alınacak ne psikolojik ve ne
Sosyolojik bir ortam yoktu. Ertesi gün Konutta toplantı yaptık. 6-7 bakan toplantıya katıldı. Benim telefonlarım 24 saat açık. 27 nisan gecesi kimse tarafından aranmadık” dedi. Şener, dürüst bir politikacı.
Necati Doğru
Yorum Gönder