“Dilimiz açık bir istila altında!”
Böyle demişti.
Keşke istila altında olan sadece dilimiz olsaydı! Mantık, sağduyu,
tutarlılık, adap erkân, sözünün eri olma gibi erdemler de dilimizle
birlikte yerlerde sürünüyor. Dün söylediğini unutup bugün tam tersini
yapmak...
Daha da beter olanı ne söylediğinin ve ne yaptığının farkında bile olmamak! Şu sözlerin altına imza atmaz mısınız?
“Türkçede
çok güzel karşılıkları olduğu halde; tower, mall, rent a car, check-up,
check-in, okay, computer gibi birçok yabancı kelimelerle donatılmış
caddeleri görüyoruz. Dilimiz açıkça istila altında. Dil yasayla
korunmaz. Yasayı yazanların gayretleriyle dil korunabilir...
Edebiyatçıların, yatırımcıların, medya mensuplarının, siyasetçilerin
gayretleriyle dil korunabilir!” (24 Nisan 2012)
Bu sözleri söyleyen ve böylesi bir Türkçe duyarlılığına sahip bir Başbakan’a ancak saygı duyulur.Ama dün gördük ki Sayın Başbakan bu tür bir saygıya layık olmayı pek umursamıyor.“Siyasetçilerin gayretleriyle dil korunabilir!” dediği
halde görevini yapmıyor. Hatta yabancı marka ve sözcük dilimizin
istilasına attığı nutuklarla kestiği kurdelelerle yardım ve yataklık
ediyor. (Reklamlarının önünde poz vererek “Next Level” adlı Shopping Center’ı hizmete açıyor.)
Gözünde güneş gözlüğü. “Next Level” “Sonraki Düzey” demek!Başbakan Erdoğan için sonraki düzey artık “Başkanlık” değil
artık. Hısım akrabaya ait olduğu söylenen ve bunu da açıkça
yalanlamayan, Next Level gibi tesisler... Sayısı 7’yi bulduğu konuşulan
gemicikler... Ya da dün yeniden tazelenen, eski ABD Ankara Büyükelçisi Edelman’ın gizli belgelerde sözünü ettiği İsviçre’deki özel hesaplar.
Bunların hepsi dileyelim ki çirkin dedikodu olsun ama TBMM’de tutanaklara geçen gerçekler de var. Daha doğrusu CHP’li Emine Ülker Tarhan’ın dile getirdiği türden ve açık seçik sorulduğu halde geçiştirilen gerçekler.
Bu Kez Atlantik Değil Pasifik Ötesi
Amerikan yönetimi veya Fethullah Gülen’den söz ederken kimileri kibarlık ediyor ve “Atlantik ötesi” deyimini kullanıyor. Kibarlığa fazla önem vermeyenler ise sözgelimi “Next Level” söz konusu olunca, “Pasifik” ve “ötesini” ise karıştırıyor.
CHP Ankara Milletvekili E. Ülker Tarhan tam 1 yıl önce “Pasifik ötesi”ni merak etti.
Ve Başbakan Erdoğan’a TBMM’de önergeyle sordu:
- “Pasifik grubu ortaklarından Mehmet Erdoğan ve Fatih Erdoğan’la akrabalık bağınız var mı? (18 Ekim 2012)”
Önergenin 15 gün içinde yanıtlamasını mevzuat emrediyor. (Başbakan’ın
bu kuralı 11 yıldır yerine getirdiğine taraf ve tanık olan milletvekili
olmadı! Hatta Başbakan’a sorduğu soruya Başbakan’dan yanıt alan da
milletvekili de pek olmadı çünkü Başbakan (Next Level’da olduğu için)
milletvekillerini kesinlikle muhatap almak istemiyor.)
Nitekim kural yine bozulmadı.
CHP’li Tarhan’a Başbakan’ın yerine ne alaka ise İçişleri Bakanı Muammer Güler yanıt verdi. (20 Mayıs 2013)
Kimin yüzü daha kara?
Yani 7 ay sonra!
2.5 sayfalık yanıtta “Pasifik ötesi”yle ilgili “Mehmet ve Fatih Erdoğan’la akrabalığınız var mı?” sorusuna yanıt yoktu.
Ayrıca Ankara’nın mevcut trafik yoğunluğunu katbekat artıracak ve çıkmaza sokacak soru da yanıtsız kalmıştı.
Bu projeyi aşırı trafik yoğunluğuna yol açacağı
gerekçesiyle reddeden Ankara Büyükşehir Belediyesi
daha sonra ne olduysa bu kararını değiştirmemişti. CHP’li Tarhan bunun
da izahını Başbakan’dan istiyordu. Elbette istediği ile kaldı.
Atalarımız acaba AKP’li Başbakan’ı düşünerek mi söylemişlerdi, “İsteyenin bir yüzü vermeyenin iki yüzü KARA!” sözünü?
Korktuğumuzda yalan söyleriz. Başkalarının ne düşüneceğinden,
hakkımızda öğrenileceklerden çekindiğimizde yalan söyleriz. Oysa her
yalan söylediğimizde korktuğumuz şey daha da güçlenir.
Tad Williams
Yalan hem sözcükle söylenir hem de sessizlikle!
Adrienne Rich
Yorum Gönder