Cezaevinde son gün ve “esirler”in mektubu

Yargıtay’ın, 237 asker hakkında verdiği mahkumiyet kararından sonra Hasdal’dan, Maltepe’den, Mamak’tan, Silivri’den, Ankara-Sincan Cezaevin’den çok sayıda mektup ulaşıyor. 
Yargıtay’ın, 237 asker hakkında verdiği mahkumiyet kararından sonra Hasdal’dan, Maltepe’den, Mamak’tan, Silivri’den, Ankara-Sincan Cezaevin’den çok sayıda mektup ulaşıyor. Hepsini tek tek okuyorum, daha önce hiç tanışmadığım, konuşmadığım insanların içine düşürüldüğü duruma samimiyetle söylüyorum, belki en yakınları kadar üzülüyorum.
Kiminin eşi, kiminin oğlu, kızı, kiminin avukatı arıyor. Mektuplar getiriyorlar, gönderiyorlar. Cezaevinden çekilen fakslarda acılar, üzüntüler anlatılıyor. Kendilerini “Esir Türk subayları” olarak tanıtıyorlar. İçiniz daha da acıyor. Bazen, tanımadığınız bu insanların yazdıklarını okudukça gözyaşı döküyor, içinizden “Allah kurtarsın” diyorsunuz.
Tutuklanmadan önce tanıştığım bir komutan, asansörün kapısını kapatırken aklıma, “cezaevi, demir kapı, kör pencere” geldi. Kapıyı üstüne kapattığımda değişik duygular içindeydim. Tıpkı o kişinin cezaevine girişine tanık oluyordum.
O albayın cezaevindeki son günü
Yargıtay’ın 9 Ekim 2013 tarihli kararıyla serbest bırakılanlardan biri de 32 ay cezaevinde tutulan emekli Albay Halil Yıldız‘dı. Tahliyesinin üzerinden 12 gün geçmişti. Yıldız, evinin bahçesinde ölü bulundu. Haber “Balyoz’dan serbest kalan emekli albay ölü bulundu” başlığını taşıyor ve heyecan yaratıyordu. İlk anda bir cinayete kurban gidip gitmediği akla geldi. Sonra ölüm nedeninin cinayet olmadığı, tamamen rahatsızlıklarına bağlı olduğu anlaşıldı. Cezaevine düşen sağlık yönünden de iflah olmuyor.
Silivri Cezaevi B-8 Koğuşu’nda kalan emekli Jandarma Tümgeneral A. Kadir Eryılmaz, birlikte kaldığı emekli Albay Halil Yıldız‘ın tahliye olduğu gün neler yaşandığını bize şöyle anlattı:
“Silivri Cezaevi’nde birlikte olduğumuz koğuş ve kader arkadaşımız emekli Albay Halil Yıldız‘ın ani ölümünü derin bir üzüntüyle öğrendik. Ciddi bir rahatsızlığı olmasına rağmen tedavisi cezaevi koşullarında yapılamamıştı. 9 Ekim 2013 tarihinde Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nden çıkacak bir beraat ve tahliye kararıyla hep birlikte tahliye olacağımızı ümit ve hayal ediyorduk. Çünkü hepimiz masumduk.
Karar günü bizim koğuştan sadece Halil Yıldız‘a beraat ve tahliye kararı verildi. Halil, bize ‘Komutanlarım, siz de çıkacaksınız. Ben ne kadar masumsam sizler de en az benim kadar masumsunuz’ diyordu. Halil, bizi burada bırakıp gideceği için çok üzgündü. Bir ara Halil’e, ‘Halil yüzün gülsün de biz de biraz sevinelim. Biz kaldık diye üzülme’ dedim. Halil o gün şunları söyledi:
‘Üzerime atılan bir iftiradan aklandım gözüküyorum. Ama bu defa ben kendimi suçlu hissediyorum. Sizler suçlu musunuz ki cezalarınız onaylandı? Sizi ben iyi tanıdım. Siz de tahliye olsaydınız, beraat etseydiniz, siz de gülmezdiniz. Adil olmayan adalet, adalet olabilir mi komutanım?’
Bu sözleri üzerine hiçbir cevap veremedik. Onun da benim de gözlerimiz dolmuştu. Sırtını okşayıp yanından ayrıldım. Halil, bu dünyadan, Balyoz Davası’nda olduğu gibi tahliye oldu. Birlikte dualar etmiş, birlikte acıları yaşamıştık. Sevgili arkadaşım sen de hakkını helal et. Mekanın cennet olsun.”
Gözünüzün önüne cezaevini, koğuşta Halil Albayı, Tümgeneral A. Kadir Eryılmaz’ı getirin. Oradaki ayrılık sahnesini canlandırın. Halil Albay’ın komutanlara son sözleri, cezaevinde sağlık sorunlarının onu ölüme sürükleyişi ve ölümü…
Onlar “Esir Türk Subaylarıyız” diyor
Emekli Tümgeneral A. Kadir Eryılmaz‘ın mektubunu okurken, bir avukat cezaevinden gönderilen mektubu ulaştırıyor. Mektubun altında “Maltepe Askeri Cezaevinde Esir Türk Subayları” yazıyor.
Zorlu sınavlardan geçip askeri okullara girmiş, subay çıkmıştı. En yakın arkadaşlarından bazıları şehit, kimisi gazi olmuştu. Ama şimdi öyle bir cephedeydiler ki onların kurmaylıkları da işe yaramıyordu. Onların “Aziz Türk Milletine” başlıklı mektubundan bir bölüm:
“Kimimiz yurtdışından, kimimiz ise yurdun dört bir tarafındaki birliklerimizden mahkemeye koşarak geldik. Görevini sevdayla ve eksiksiz yapanların özgüveniyle suçsuz olduğumuzu haykırdık. Asla merhamet dilenmedik, sadece adalet istedik.
Size, Maltepe Askeri Cezaevi’nden sesleniyoruz. Sizden tutsak kalacağımız her bir yıla karşılık bize bir dakikanızı ayırmanızı istirham ediyoruz. Bizim için sizlerin vicdanında aklanmış olmamız her şeyin üstündedir. Gelin, gözlerinizin içine bakarak size suçsuzluğumuzu anlatalım. Hiçbir hukuksuzluğun içinde yer almadığımızı beraber haykıralım.
Bizlerin sahte delillerle esir alındığını, asıl hedefin Türk Milleti’nin bağımsızlığı ve güvenliği olduğunun bilinmesini isteriz. Linç kampanyasını sürdürmeye, hukuksuzluğu savunmaya engel teşkil etmeyen kamu görevinin, gerçeklerden ve ülke yararlarından yana tavır almaya engel oluşturmayacağı kuşkusuzdur. Sizlerden beklentimiz, haklarımızı savunmak doğrultusunda yasalara uygun demokratik tepkinizi göstermenizdir. Bizler, sizleri hiç unutmadık. Sizler de bizleri daima hatırlayınız.”
Biz onları unutmadık, unutmayacağız…

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget