Hâkim Albay Ahmet Zeki Üçok Hava Kuvvetleri Komutanlığı
Başsavcısıydı. Kayseri 2. Hava İkmal ve Bakım Merkezi Komutanlığı'nda
görevli üç astsubayın TSK’nın bilgisayar sistemine girip, sahte belge
yükledikleri iddiasını soruşturdu. Önce bu işi “abilerinin isteği” üzerine yaptıklarını kabul eden astsubaylar daha sonra ifadelerinin “işkence ve hipnoz”la alındığını söyledi. Üçok’un kaderi de işte bundan sonra değişti. 2009’dan beri hapiste. Balyoz’dan 18 yıl, “astsubaylara hipnoz ve işkenceden” 7.5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ayrıca 50’ye yakın adli ve idari davayla boğuşuyor.
Davalardan bazıları Askeri Yargıtay’da görülüyor. Biri “evrakta sahtecilik”le
ilgiliydi. 4. Dairedeki bu davada, Üçok hakkında beraat kararı verildi.
Ancak askeri savcının itirazı üzerine Daireler Genel Kurulu, bu kararı
bozdu. Şimdi 4. Daire’nin, beraat kararında ısrar mı edeceği, yoksa
bozmaya mı uyacağı bekleniyor.
Üçok’un Askeri Yargıtay’daki bir diğer davası ise Kayseri soruşturmasıyla ilgili ve 3. Dairede görülüyor. Üçok’un “görevini kötüye kullandığı” iddia ediliyor.
İşte bugün bu davanın duruşması vardı. Duyduklarım ve gördüklerim karşısında bir korku filmi izlediğim hissine kapıldım.
Duruşmanın
başında Mahkeme Başkanı Cemil Kayıroğlu, üyelerden birisinin Daire
Başkan Yardımcısı olması sebebiyle yerine yeni üye geldiğini
belirttikten sonra Zeki Üçok’un kendisine 9 Temmuz’da gönderdiği bir
mektuptan söz ederek, şunları söyledi:
“Mektubunuzu
okudum. Ekinde de bir ihbar mektubu vardı. Kurulu bilgilendirdim. Dava
dosyasına dahil ettim. Daha sonra kimin tarafından gönderildiği belli
olmayan ihbar mektubunun askeri yargı mensupları hakkında olumsuz
değerlendirmeler içermesi sebebiyle dosyadan çıkartılmasına karar
verdik. Yapmamız gerekeni yaptık. Ayrıca, bir sanığın, hakkında
yargılama yapmakta olan başkan ve üyelere mektup yazması başkaları
nezdinde sanki sanıkla aralarında özel bir ilişki varmış gibi bir kanaat
uyandırabilir. Şayet hukuki bir isteğiniz varsa yazılı veya sözlü
olarak dile getirebilirsiniz.”
Başkanın bu sözleri üzerine Zeki Üçok şu açıklamayı yaptı:
“Keşke
mektubun içeriğini okusaydınız. Ben bu mektubu Askeri Yargıtay Başkanı
ve Başsavcıya da gönderdim. Sizinle özel ilişki intibaı uyandıracak
hiçbir ifadem yok. Mektupta geçen isimlerden 2’sinin heyette yer alması
sebebiyle bunu size gönderdim”
Ardından kendisine
gönderilen Semih Gökay Sayalgı imzalı ihbar mektubunu okuyarak, burada
adı geçen iki hakim üye hakkında reddi hakim talebinde bulundu.
Mahkeme Başkanı Kayıroğlu, ismi geçen üyelerden birisinin artık kurulda yer almadığını hatırlattı. Üçok da, “Onunla ilgili reddi hakim talebimden vazgeçiyorum” dedi.
Davada
müşteki sıfatıyla bulunan üç astsubayın avukatlarının görüşü soruldu.
Avukatlar, mektubun soyut, hayali iddialara dayandığını, delil niteliği
taşımayıp, hukuka aykırı bir evrak olduğunu belirterek, Üçok’un
talebinin reddini istediler.
Askeri Savcı da,
başvurunun zamanında yapılmadığına dikkat çekti. Ayrıca mektuptaki
ifadelerin soyut olduğunu belirtip, Üçok’un talebinin reddi yönünde
görüş bildirdi.
Müşteki avukatları ve Askeri Savcının bu sözleri üzerine Zeki Üçok, şöyle tepki gösterdi:
“Balyoz,
Ergenekon, Askeri Casusluk başta olmak üzere tüm davalarda
arkadaşlarımız isimsiz, imzasız ihbar mektuplarıyla yargılanıp,
cezalandırıldı. Bu dava dahil, benim yargılandığım tüm davalarda da
isimsiz, imzasız mektuplarla dava açıldı. Mektupta adı geçen ve cemaatin
etkisi altında olduğu iddia edilen bu dairede görevli iki hakimin, 4.
Dairedeki davada hakkımda verilen beraat kararının Daireler Kurulu’nda
bozulması yönünde oy kullandığı belirtiliyor. Mektupta yer alan bu
iddiaların doğru olabileceği kuşkusuyla hakkımda yürütülen kovuşturmanın
aleyhime sonuçlar doğuracağından endişe ettiğim için o mektubu size
gönderdim. Bu iki arkadaşın etik olarak kendiliğinden çekileceğini
düşündüm.”
Sonuç; Mahkeme Üçok’un talebini reddetti. Duruşmayı da 17 Ocak’a erteledi.
-İhbarcı Da Bir Askeri Hâkim mi?-
İşte Semih Gökay Sayalgı imzasıyla Üçok’un kaldığı cezaevine, “Sayın Ahmet Zeki Üçok Albayım”
hitabıyla gönderilen, bir askeri hâkim tarafından yazıldığı izlenimi
veren ve bugün Askeri Yargıtay’ın duruşma salonunda okunan o mektup:
“Sizi
gerçek hayatta sadece ismen tanıyorum. Hakkınızda yayınlanan haberler
ve meslektaşlarınız arasında geçen konuşmalar nedeniyle, çok da müsbet
bir düşünceye sahip değilim. Ancak, en son Askeri Yargıtaydaki
yargılamalarınız esnasında, birebir şahit olduğum olaylar nedeniyle,
sizin aslında hakkınızda yapılan haber ve dedikodular ile kastedilen bir
insan olmadığınız kanaatine vardım.
Kime
ne yaptınız, bu kadar organize düşmanı nasıl kazandınız, bilmiyorum.
Ancak, burada şahit olduğum ve birgün herkese lâzım olacak hukukun nasıl
dezenformasyona uğratıldığını ve ayaklar altına alındığını, bir hukuk
adamı olarak üzüntü ve dehşetle gördüm. Öncelikle bir görüşmede sizin
aleyhinize oy kullanmam ve bunu birilerinden çekindiğim ve onları
kırmamak için yaptığımdan dolayı, vicdanen duyduğum rahatsızlıktan ötürü
bu mektubu yazmak gereği duydum.
Öncelikle
T.Ö başkanlığında bir ekip (bu ekip eski sisteme hınçlı, H.Z, R.Ş,
A.Z.L, ve yeni seçilen üyelerden T.Ö, H.A, Ö.E, A.D, Z.Y, Y.T.Ç ve
bunların fikirlerine katılmamakla beraber, şahsiyetsizliklerinden ve
korkularından bunlarla beraber olan M.A.U, S.P, R.İ, Ş.A)
yargılandığınız dairede ikna turları ile aleyhinize dünyanın en suçlu
insanı imajını oluşturdular. Akabinde, kendilerine uymayanların başına
olumsuz şeyler gelecek şekilde tezgahlar kurdular. Öncelikle benim gibi
birkaç kişiyi ikna ettiler. İkna olmayıp lehinize oy kulllananların da
yakında başına neler geleceğini hep beraber göreceğiz. Hukukun ve
vicdanın bittiği bu Askeri Yargıtay adlı kurumun artık adalet dağıtmayı
bırakın, bizzat suç tasnii ve senaryoları yazarak, kendi düşüncelerinden
olmayanları tasfiye etmek için iftira mercii haline geldiği açıkça
görülmektedir.
İlk duruşmanızda
hakkınızda olumlu oy kullanan üyeler ile temyiz incelemesinde lehinize
oy kullananlar hakkında hayali ve düzmece iddialar ile idari
soruşturmalar açılmak üzeredir. Kıçının resmi çekilmiş, koridordaki
temizlikçi kadınla bile yatan bir üyeye (M.A.U.) gözlerimin önünde
yapılan şantaj ile nasıl sizin aleyhinize ateşli bir savunucu haline
geldiğini ve aleyhe oy kullandığını insanlığımdan utanarak izledim. Sizi
bir duruşmada hakim olarak yargılayan bir başka üyenin ise diğer
davanın temyiz incelemesinde hiçbir ilkel ülkede bile olamayacak bir
şekilde üye olarak görevlendirildiğini sanırım siz de fark
etmişsinizdir.
Size tavsiyem,
hakkınızda olumlu oy kullananların başına gelenler ile diğer
usülsüzlükleri medyaya taşıyarak, yargılama yapma ehliyetini ve
tarafsızlığını kaybetmiş kör vicdanlı hakimlerin olduğu bu Askeri
Yargıtaydan kurtularak tarafsız bir mahkemeye gidebilmeniz için uğraş
vermenizdir.”
-Operasyon mu, Taktik mi?-
“Korku filmi gibi” demekte haksız mıyım?
Gerçekten Askeri Yargıtay da “birilerinin” arka bahçesi mi oluyor?
Ustaca
kullanılagelen, ilgisi olmayan birilerini hedef gösterip, bertaraf etme
ve kendi kadrolarının önünü açma taktiği mi çalışıyor?
Askeri hakimleri kim izliyor, bu mektupları kim yazıyor veya yazdırtıyor?
İsimsiz-imzasız
mektup veya sahte e-maillerle dava açılırken, böylesi bir mektup
hakkında neden bir inceleme veya soruşturma yapma gereği dahi
duyulmuyor?
Birileri, bu ülkede şaibesiz hiçbir kurum ve kişi bırakmamaya yemin mi etti?
Sahi Türkiye’de yine neler tezgâhlanıyor?
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
25 Ekim 2013
Yorum Gönder