2013 baharı, RTE’nin AKP’sinin tarihine bir kırılma anı olarak geçecek.
Hem 10 yıllık iktidarında arkasında duran dış egemen odaklarla, hem
içerideki müttefikleriyle, ama daha çok da sindirdiği muhalefet ile olan
ilişkileri açısından… AKP, bu kırılma anından itibaren, dört bir yandan
basınç altına girdi, dört yandan sıkıştırılıyor. Bunlar:
1- Dış egemenlerin basıncı,
2- Müttefik Cemaat’in basıncı,
3- Gezi bileşenlerinin ve Kürt hareketinin basıncı,
4- Ekonomik kırılganlık.
Tek tek üstünden gidelim…
DIŞ VE İÇ MÜTTEFİKLER
Dış egemen ABD, AKP rejiminin Orta Doğu’da kendi başına buyruklaşma,
sözde bölgesel güç, ‘Yeni Osmanlı’ olma heveslerini, Suriye ve Irak
politikalarından sezince; nisan ayında Washington’da beyzbol sopalı
Obama fotoğrafı ile ilk ikazını yaptı. RTE, ABD’den süklüm püklüm döndü.
O zamandan beri araları şeker renk. İktidarın Mısır’daki tutumu ise,
bunların üstüne tüy dikti.
İç müttefik Gülen Cemaati ile daha erken başlayan didişme bir türlü
yatışmıyor. İktidarın nimetlerini hep kendine yontmakla eleştirilen AKP
kanadına ,Cemaat her fırsatta yükleniyor . AKP ise; Cemaati , kontrolüne
aldığı ‘Emniyet’ ve ‘Yargı’dan tasfiyeye çabalıyor. Karşılıklı hamleler
bitmiyor. RTE ile Gül arasındaki düşük profilli iktidar savaşında da
Cemaat, yeri geldiğinde Gül’ün yanında yer alarak basıncı artırıyor.
GEZİ VE KÜRTLER
2013 baharında en tarihi kırılma Gezi Direnişi’yle yaşandı. Rejimin
yıllardır sindirdiği, ezdiği muhalefet, özgürlük eksenli Gezi Eylemleri
ile birdenbire AKP rejiminin ve RTE’nin kimyasını bozan bir ortak
kalkışmayı başardı. Rejimin; direnişi polis vahşetiyle bastırma çabası
ise hem iç, hem dış imajını yerle bir etti. Misal; Umberto Eco’nun
BM’deki Gezi ile ilgili son demecini hangi imaj kampanyası düzeltebilir
ki?.. Dış dünya ile, özellikle AB ile olan ilişkiler, Batı medyası
üstünden tüm dış alem imajı, Gezi sonrası ağır yara aldı. Ama daha
önemlisi; içeride tüm muhalif güçler korku duvarını aştı ve Gezi
direnişinin verdiği moral üstünlük ile gündem belirler duruma geçti.
İç muhalefetin en önemli bileşenlerinden Kürt siyaseti ile ilişkilerde
de, 2013 baharı ve sonrası AKP için parlak seyretmedi. Barış süreci
adıyla 2013 başlarında başlatılan görüşmeler, Kürt siyasetinin onca iyi
niyetine, adımına karşılık; iktidardan cevap görmeyince, tavsadı.
‘Demokratikleşme Paketi’ adı altında getirilen cafcaflı pakette dağ,
fare doğurunca, Kürt siyaseti tarafından “Süreç bitmiştir” sesleri
yükselmeye başladı.
EKONOMİDE…
2013 baharında bir başka kırılma daha yaşandı ve yeni bir basınç odağı
oluştu. Küresel ekonomideki durgunluğun etkisiyle, Türkiye’ye de akan
dış sermaye ve sağladığı ekonomik büyüme, onun kitleleri oyalayan
rüzgârı kesildi. ABD’nin yeniden büyüme için ayağa kalkma zamanı
sinyalleriyle, dış sermaye birçok ülkeden olduğu gibi, Türkiye’den de
çekilmeye başlayınca; ekonomi de yeni bir iklime geçti ve soğuma
başladı. Döviz kurundaki ani tırmanış, büyük açık pozisyonu olan Türkiye
ekonomisinin kırılganlığını iyice gözler önüne serdi. Yılın ilk 4
ayında ortalama aylık 11 milyar dolar olan sermaye girişi, Mayıs-Ağustos
döneminde aylık 2 milyar dolara kadar düştü. Yabancı yatırımcılar
açısından Türkiye ekonomisinin kırılganlığı iyice sivrildi. Bunun
etkileri 2014’te daha da belirginlik kazanacak.
SEÇİM SINAVLARI
2014’teki Yerel Seçimler ve Cumhurbaşkanlığı Seçimi ile 2015’teki Genel
Seçim konjonktürüne bu dörtlü basınç altında giren AKP rejimi, bu
dönemden en az zayiatla, tek parça nasıl çıkacağının hesaplarını
yapıyor. RTE’nin amacı; Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne çıkmak ama geride de
AKP’nin iplerini elinde tutmak. Başkanlık hedefinden özellikle 2013
baharında yaşadığı bir dizi iç ve dış muharebe yenilgisi ile şimdilik
vazgeçen RTE, Gül’den Köşk’ü devralırken AKP’yi iktidarda tutmak, ama
başbakanlığı da yönlendireceği bir emanetçiye verme niyetinde. Bunu ne
kadar başarabilecek? Basınç yediği odaklar neyin peşinde, oradan
gidelim.
ABD, RTE rejimine had bildirme peşinde. Dış politikada ABD’nin işini
zorlaştıracak hamleler yapmasını, çizgi dışına çıkmasını istemiyor. ABD,
bunun için hem sopa, hem havuç gösteriyor. Sopa versiyonunun son
örnekleri MİT Başkanı’na dönük salvolar. Sopa ile ‘tecrit’ tehdidi
savrulurken, AB üstünden de havuç gösteriliyor. AB, son ilerleme
raporunda fazla gürlemedi, Gezi vahşetinden dolayı askıya aldığı
müzakereleri de yeniden başlatacağını açıkladı. Dış egemenler, RTE’yi
terbiye etmeyi, olmuyorsa tasfiyeyi ve RTE’siz bir AKP’yi iktidarda
tutmayı bir seçenek olarak ajandalarında tutuyor gibiler.
İç müttefik Cemaat de, aynı paralelde; RTE’yi, iktidarı kendileri ile
paylaşmaya zorlamanın peşinde. Seçimler yaklaştıkça bu basıncı
koyulaştıracakları söylenebilir.
SEÇİMLERDE MUHALEFET
AKP’nın geçmişteki dış ve iç müttefikleri, terbiye edilmiş bir AKP’yi
iktidarda tutmayı gönüllerinden geçirirken, esas mesele muhalefetin ne
yapacağında. Özellikle yerel seçimlerde alacağı sonuçla AKP’yi sarsmayı
hedefleyen ana muhalefet CHP’nin bunu başarması, Kürt siyaseti dahil,
Gezi bileşenleri ile birlikte yürüteceği bir mücadelenin başarısına
bağlı. CHP, bu tarihi anın önemini görmez ve işbirliğinden, eylem
birliğinden uzak durursa, büyük bir şansı kaçırır ve parti olarak büyük
gerileme gösterir.
Kürt siyasetinin, dar programatik hedeflerinden uzaklaşarak, tüm Türkiye
demokrat güçleri ile özgürlük, kimlik, emek mücadelesini birleştiren
bir hatta, birleşik bir eylemlilik içinde yol alması, menfaatine. Gezi
Direnişi, bunun yolunu açtı ve hiçbir dönem olmadığı kadar Türk-Kürt
demokratik güçlerinin ortak paydada ilerlemesinin zeminini hazırladı. Bu
şansın da harcanmaması gerekir.
Son olarak; 2014 ve 2015’in ekonomik iklimi, AKP’nin işini kolaylaştıran
değil, zorlaştıran bir faktör olacak. Hem varlıklı sınıflarda hem de
alt sınıflarda, AKP’ye oy vermiş kesimlerde ciddi bir hoşnutsuzluğa yol
açacak yangınları, AKP’nin şimdilik müsait bütçe imkanları ile
yatıştırması kolay ve uzun ömürlü olmayacak. Sızlanmalar, özellikle 2015
genel seçimlerinde yükselebilecek ve sandık sonuçlarına etki
edebilecektir.
Yorum Gönder