Başları dik onurlu yiğitlerim! - Tünay Süer

Thomas Woodrow Wilson’un 1. Dünya Savaşından sonra istediği dünya düzeni için belirlediği 14 ilke dünya devletleri tarafından büyük takdirle karşılanmış, balıklama atlamışlardı. Oysa bu ilkeler her ne kadar özgürlük, bağımsızlık, adalet gibi görünse de aslında liberal emperyalizmin mihenk taşıydı.
Bush döneminde ortaya atılan BOP projesi terörle mücadele için bölge ülkelerinin demokratik bir yapıya kavuşturulması söylemleri de böyle bir aldatmacadır. Zira laiklik olmayan, din esaslı bir ülkede demokrasi asla olmayacağı gibi, Amerika ‘da çıkarı olmayan hiç bir projeyi üretmez.
.Bundan ötürü  “Özgür ve demokratik bir dünyanın yaratılması” söylemi tamamen palavradır.
                                                            ****
Amerika’nın bu projesindeki esas amacı bölgelerde enerji ve hammadde kaynaklarına el atmak, stratejik harekât açısından üs ve kolaylık imkânı sağlayabilecek değerdeki noktaları ele geçirmek, deniz ve hava ulaştırma yollarını kontrol etmektir. Ortadoğu’yu şekillendirmek ve Körfez bölgesine hâkim olmak, orta vadede Avrasya’yı kontrol etmek, uzun vadede ise dünya egemenliğini elde etmektir.
Türkiye’yi neden bu projenin içine kattığını düşündüğümüzde lojistik bir üs olarak biçilmiş kaftandı. Ortadoğu gibi geniş bir coğrafyada kendi gücünün yetmeyeceği bilinci ve Müslüman kimlikli ülkeler içerisinde Türkiye’nin laiklik ve demokrasi kültürünün diğer ülkelere örnek olması korkusu idi. Ortadoğu ülkelerinde demokrasiyi istemeyen Amerika için bu bir dezavantajdı.
Muhalif yönetimleri ve unsurları etkisizleştirmeyi kendisine görev edinmiş bir ülke olan ABD’nin Türkiye’de ikinci dezavantajı ise Türk Ordusunun içinde kendisine baş eğmeyen Kemalist komutanlar ve subaylardı.
Ilımlı İslam devleti modelini ortaya atarak toplumu tepki vermeyecek duruma getirmek istedi. Bunda kısmen başarılı oldu. Ergenekon, Balyoz gibi düzmece davalar yaratarak Kemalist subayların ordudan tasfiyesini sağladı. Böylece kendisine ve BOP eş Başkanı ilan ettiği başbakana bağlı bir ordu yaratarak dezavantajlarını avantaja çevirdi.
Neden ılımlı İslam diye düşünürsek radikal İslam’ı ABD ve Batı dünyası için tehdit ve tehlike olarak görüyordu. Ilımlı İslam çizgisinin ise ülkeleri ulaştıracağı noktanın, ulusal kimlikten arındırılmış toplumlar yaratacağı düşüncesiydi.
Andımızın kaldırılması sadece bir örnektir.
                                                                     ****
Amerika’nın Türkiye’yi istediği şekilde yönlendirebilmesi için içeriden birileri ile işbirliği yapması gerekiyordu. Bunun için Gül ve Erdoğan seçildi.
ABD'li emekli diplomat Morton Abramowitz’in Erdoğan’ı 1995 te başbakanlığa hazırlaması bundan ötürüydü.
20 Eylül 1996 Aydınlık dergisinin kapağı “Abramovitz, Erbakan’ın yerine Tayip Erdoğan’ı Başbakanlığa hazırlıyor.” Şeklindeydi
17 Şubat 1997 tarihinde Doğu Perinçek, Cumhuriyet gazetesinden Leyla Tavşanoğlu’na; Amerika’nın Tayip Erdoğan’ı Başbakan, Abdullah Gül’ü ise Dışişleri bakanı yapmayı düşündüğünü söylemişti.
Zaman içerisinde bu sözlerin bir safsata, iddia olmadığı meydana çıktı.
Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı olduğu dönemde, 2 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Ankara’da yaptığı “2 sayfa 9 maddelik gizli bir anlaşma ile Türk Ordusunun ve Türkiye’nin kaderini de resmen çizmiş oldu.
Ardından OSLO anlaşmaları İle tıpkı Amerika’nın “özgür ve demokratik bir dünyanın yaratılması” söylemine benzer “Daha özgür, daha demokratik Türkiye “kandırmacası ile yeni anayasa gündeme getirildi.
                                                                  ****
ABD'nin ''Büyük Ortadoğu Projesi'' (BOP) adı altında ortaya attığı, daha sonra çerçevesini genişleterek ''Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Ülkeleri Projesi'' küreselleşme sürecinde bir yeni imparatorluk tasarısıdır.
.Neden uyanmadık acaba?
TSK’nin bu anlaşmalardan haberi mi olmadı yoksa hafife mi alındı? NATO’da çalışan subaylar veya ABD ye Pentagona gidenler hiç mi anlamadılar?
                                                                 ****
Ergenekon, Balyoz gibi başlıklar ve davalarla kuvvet komutanlarını, üst rütbelerdeki subayları bir anlamda Kemalistleri sahte olduğu defalarca ispat edilen CD lerle gizli tanıklarla tutsak alarak zindanlara kapattılar. Ordu içinde kalan Kemalistleri istifaya zorladılar. Bir şekilde ordumuzu tasfiye ettiler
Buna inanmayıp komutanlarımızı birer vatan haini gibi görmek isteyenlerin Abdullah Gül ile Powellin yaptığı anlaşmanın 4. Maddesini hatırlatmak isterim.
Türk ordusunun asker sayısı ve silah kuvveti, ABD’nin uygun bulduğu sayı ve kabiliyete indirilecek, özellikle tank ve ağır silahların miktarı düşürülecek, savaş uçağı sayısı sınırlanacak.
Amerika’nın bizim askeri gücümüzü belirlemesi! Böyle bir madde nasıl imzalanır?
6. Madde ise aynen şöyle;.
“Abdullah Öcalan ve diğer dört lideri dışında bütün PKK/KADEK yönetici ve elemanlarına geniş kapsamlı af çıkarılacak.”
 Başbakan her ne kadar bunu ret etse de 04.01.2013 te İmralı’da PKK ile görüşmeleri yürüten MİT’in eski müsteşar yardımcısı. Cevat Öneş, Radikal'e görüşmeleri değerlendirirken “Bu süreçte PKK'ya da Ergenekon'a da af gerekecek" demişti. Atılan imza gereği er geç bu da olacaktır.
                                                                     ****
Hitler’in kendi düşüncesinde olmayan komutanlara karşı nasıl şantajlar yapıldığı ve komutanların emekli edildiği, kendi özel ordusunu nasıl kurduğu bir rivayet değildir. Almanya'da tüm siyasi partilerin, Cumhurbaşkanının, Yargının ve Ordu komutanlarının nasıl gafil avlandığını isteyen araştırır ve bilmeyen öğrenir.2.Mahmut’ta yargı kurumunu ele geçirmiş, Yeniçerinin tasfiyesi ile Osmanlı'nın parçalanmasına sebep olmuştu.
Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül ikilisinin yapmak istedikleri rejimi yıkmak din eksenli yeni bir devlet kurmaktır. Tabi Amerika’nın müsaade ettiği şekilde ılımlı mı, ılımsız mı olur bilemem.
PKK ve terörist başına karşı bu kadar geniş yetkiler vermeleri ve her istediklerini yapmaları Güneydoğu’yu gözden çıkartılar anlamına geliyor.
Eh! Amerika’nın istediği de budur zaten. Onlara göre işler iyi gidiyor ama kazın ayağı öyle değil.
Türk Milleti ordusuna ve ülkesine yapılanlar karşısında ayağa kalkmıştır.
“Artık huzurlu bir ortama kavuştuk, terör olayları bitti. Diyenlere sormak gerek. Be hey Allah’ın dünyaya hain ve cahil olarak getirdikleri,  Terörü Türk Silahlı Kuvvetleri mi yapıyordu?
Unutmamak gerekir ki topraklarımızda bağımsız kalabilmemiz ancak güçlü bir ordu ile mümkünken kendi ordusunu yıkmak isteyen diktatörlerin sonları her zaman çok kötü bir şekilde sona ermiştir. Onlar tarihin kara sayfalarına yazılmışlardır daima.
Şu halimize bir bakalım.
. Cumhuriyetin tüm ilkeleri teker teker yok ediliyor. Laik, Sosyal, Hukuk devleti olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti darbe ile değil ama mevcut hükümet tarafında karşı devrimle yıkılmaktadır
Balyoz Davası kararlarının açıklanmasını müteakip 18 yıl hapis cezası alan Tuğamiral Ali Sadi Ünsal'ın: "Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları bu karara ortaktır."
Diye konuşması insanın içini yakıyor.
Bu nasıl bir Genel Kurmay (Necdet Özel)  başkanıdır ki Yargıtay kararı açıklanacağı gün yurt dışı gezisinde oluyor. Hakikaten soyadı gibi özelmiş ve sonuçların nasıl açıklanacağını biliyormuş.
                                                            ****
Silah arkadaşlarının en küçük bir suçları olmadığını bilmesi gerekir. Aynı kurumun mensubudur çünkü. Genelkurmay Başkanlığının “hukuka saygılıyız” diyerek yapılan hukuksuzluklara karşı rütbeli personelini koruyamaması Tuğamiral Ali Sadi Ünsal'ın sözlerini haklı çıkartıyor.
Ben şahsen iyi bir karar çıkmayacağına kendimi alıştırmıştım.
 Zira Türk yargı sisteminin üst kurulu olan Yargıtay’ın kararı daha doğrusu ne karar vereceği önceden belliydi. Çünkü bu dava hukukun zerresinin içinde olmadığı siyasi bir davaydı.
Buna üzülmemek gerekir. Tutsak olan yiğitlerimiz aslanlar gibi başları dik ve Atatürk’ün askerleri olarak onurlarını korumaktalar. Onurlarını mevki, makam, saltanat uğruna koruyamayanlar utanmalıdırlar.
Büyük önderimiz Atatürk tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyeti Laik, Sosyal, Hukuk devleti olarak kurulmuştu. Ulus-Devlet görünümünden ve kuruluş felsefesinden adım adım koparılmakta olan Türkiye’miz için devrim kanunlarına sahip çıkmamız ve bu konuda milli güç birliği oluşturmamız, örgütlü olmamız gerekmektedir. Geleceğimize sahip çıkmanın, düşmanı yenmenin tek yolu budur.
 Saygılarımla
TC.Tünay Süer
13.Ekim.2013

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget