En Ağır “Balyoz” Özel’den... İşte O Açıklamanın Şifreleri...

Tam 12 gün sonra konuştu... Bir konuştu, pir konuştu... Kendini “AK”ladı, silah arkadaşlarına  en ağır “BALYOZ”u indirdi... Arkadaşlarının “acısını paylaştı”, ama bir “geçmiş olsun” dileğinde bile bulunmadan “Başka kapıya” dedi... Hâsılı Genelkurmay Karargâhı, Balyoz hesabını kapattı...

9 Ekim kararından beri süren dikkat çekici suskunluk için askeri kaynaklar, “Boş durmuyoruz, biz de birşeyler yapıyoruz” bilgisini veriyordu.

Özel’in bir açıklama yapacağı haberini 2 gün önce aldım. Bu kadar hukukçuları var, muhakkak dosyalar üzerinde çalışıp, kamuoyu, ondan da önce silah arkadaşlarını dolu dolu bilgilendirecekler sandım.   
 
Bayram zehir olmuş, arkadaşları cezaevlerinden feryat ederken meğer Genelkurmay Başkanı Özel “şahsına yönelik sözlü ve yazılı eleştiri ve saldırıların” dozunu tartıp, bardağın taşmasını bekliyormuş.    

Yani bardak taşmasa, açıklama falan yapılmayacakmış!..
                                            
      -Suçluyorum-

Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Sami Selçuk’un yeni bir “Dreyfus” davasına benzettiği Balyoz kararları için herkes, “Suçluyorum” diyecek bir Emil Zola çıkmasa da en azından güçlü bir ses bekliyordu.

Evet Genelkurmay Başkanı Özel çıktı, “Suçluyorum” dedi. Ama, kararı değil, “Dreyfusları” yani, silah arkadaşlarıyla, ailelerini suçladı.
 
İşte “Ben Masumum” başlığını hak eden o “manifestonun” önemli bölümleri ve içerdiği mesajlar: 

“Görevimi devraldığım zaman, ‘BALYOZ’ adı verilen davada; deliller toplanmış, tutuklamalar yapılmış, soruşturma tamamlanmış, savcılık iddianamesi hazırlanmış, iddianame yetkili mahkeme tarafından kabul edilmiş ve yargılama süreci başlamış bulunuyordu.”

Mesaj: Herşey ben göreve gelmeden önce olmuş-bitmişti. Neden sadece beni suçluyorsunuz? Ne yapabilirdim ki?!.

Soru: Yurtdışındaki askerlere, "Gelin teslim olun, serbest bırakılacaksınız" ve "Aman savunmalarınızı kısa tutun, dava bitecek ve kurtulacaksınız" mesajları gönderen kimdi?

*              *                         *

“Görevim boyunca; bir taraftan aslî görevlerimizin ifası için gayret sarfederken, diğer taraftan, yine yasal görev ve sorumluluğum ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin örf ve adetleri gereği mensuplarımız ile ilgili yürütülen bütün soruşturma ve davalarla yakından ilgilendiğimi, günlük olarak bilgilendiğimi ve halen de ilgilenmeye ve bilgilenmeye devam ettiğimi, Anayasamızda belirtilen ‘DEMOKRATİKHUKUK DEVLETİ’ ilkesine, mevcut yasal mevzuata ve YARGI’nın ayrı bir ‘ERK’ olarak bağımsız ve tarafsız olması gerektiğine olan inancım çerçevesinde, arkadaşlarımın durumuna hukuki çözümler aradığımı ve bu yöndeki düşüncelerimi ilgili ve yetkili olduklarını düşündüğüm makam sahipleri ile paylaştığımı...”

Mesaj: Davalar asli görevim değil. Ama TSK’nın örf ve adetleri gereği, ilgilendim.  Bu konudaki düşüncelerimi Cumhurbaşkanı, Başbakan, Adalet Bakanı ile paylaştım. Elimden gelen budur!..

Açıklamada,  büyük harflerle “demokratik hukuk devleti... Yargı’nın ayrı bir erk” olduğu vurgusu yapılıyor ya, burada bir parantez açıp, “Askeri kaynakların” 10 Ağustos’ta Milliyet’ten Fikret Bila, 11 Ağustos’ta da Vatan Gazetesi’nden Murat Çelik’e yaptığı ve bugüne kadar yalanlanmayan şu beyanlarını hatırlatalım:     

“28 Şubat davasında gerçekleşen 38 tahliye ile Balyoz davasında ve temyiz aşamasında emir-komuta altındaki, görece düşük rütbeli sanıklar lehine verilen kararlarda, Genelkurmay bilgi, belge ve görüşleriyle hukuki ve yasal dayanak sağladı...”

“Komuta kademesi, yargılanan TSK mensuplarından (özellikle de general seviyesinin altındaki rütbelerde bulunan personelin) büyük bölümünün sadece verilen emirler gereği yaptıkları çalışmalar sebebiyle (Ergenekon’un yanı sıra özellikle Balyoz ve 28 Şubat davalarında) hüküm giydikleri görüşünde ve bu konudaki rahatsızlığını yasal platformlarda muhataplarına iletti, iletiyor. Yani Genelkurmay Başkanı; davalarda ‘sap ile samanın ayrılmasını’, ‘kuruların yanında yaşların da yanmamasını’ istiyor...”

Soru: Adalet tecelli etti ve "sap ile saman" ayrılmış oldu mu?

*             *                  * 
“Karar sonrası tahliye edilen arkadaşlarımın çoğunluğunun Kara Kuvvetleri Komutanlığı mensubu olduğu ifade edilerek Türk Silahlı Kuvvetleri içinde ayrımcılık yapma, nifak sokma ve huzur bozmaya yönelik girişimleri kınıyorum.”

Mesaj: O arkadaşların tahliyesinde hiçbir dahlim olmadı. Bu tamamen TSK’ya nifak sokma girişimidir.

Soru: Bu nifağın sebebi ve kaynağı, yukarıda hatırlatılan açıklamaları yapan “askeri kaynaklar” olmasın?

*            *                      *
“Görevi devraldıktan birkaç ay sonra, EKİM 2011’de, gerek insani gerekse yasal görev ve sorumluluğumun gereği olarak, HASDAL Askeri Cezaevi’nde tutuklu bulunan arkadaşlarımı ziyaret ettim. Ziyaretimin amacı; sorumlu ve vefalı bir kişi olarak arkadaşlarımı dinlemek, onlar için hukuken ve idari olarak ne yapabileceğimi belirlemek ve her şeyden önemlisi MORAL VERMEK’ti. Bu ziyaret esnasında bazı arkadaşlarıma; ‘Suçun şahsiliği prensibine karşın, yürütülen davanın aynı zamanda TSK’nın kurumsal kimliği ile de yakından ilgili olduğunu, davayı yakından takip ettiğimi, TSK’nın kurumsal yapısını, emir-komuta sisteminin işleyiş tarzını ve iddialarla ilgili mevcut bilgileri yetkili ve ilgili kişilerle DİYALOG kurarak yüz yüze görüşeceğimi, bu konuda Basın-Yayın yolu ile bilgilendirme yapmayı düşünmediğimi’ belirttim.

Mesaj: Hasdal ziyaretimde kimseye, “Hepiniz göreve dönecek şekilde hazır olun. Ben müzakere yoluyla işleri hallederim. Halledemezsem diğerleri gibi çeker giderim…” sözü vermedim. O yüzden istifa etmemi istemeyin, beklemeyin.
   
*              *                   *
“Tarihi davalarla ilgili verilen yargı kararlarının; ihtisas sahipleri tarafından tartışılmasının, sonuçlarının Yürütme ve Yasama Organları tarafından değerlendirilmesinin ve vicdani muhasebesinin de Yüce Milletimiz tarafından yapılmasının daha doğru olduğunu düşünüyorum.”

Mesaj: Ben uzman değilim, yargı kararını konuşmam, tartışmam. O yüzden derdinizi bana değil, hükümete ve Meclis’e anlatın. Gerisini de milletin vicdanına bırakın.

*               *                      * 
“Daha huzurlu,müreffeh ve her yönüyle gelişmiş TÜRKİYE hedefine; geçmişte yaşadığımız olayları sorgulayarak, gerekli dersleri çıkararak ve bu dersleri hayata geçirerek, ancak geçmişte yaşanmış hadiselere takılıp kalmadan, bu olayları sürekli olarak gündemde tutmayarak, geleceğimize ait plan ve projeler yaparak ve bunları uygulama alanına sokarak, birlik ve beraberliğimizi ve iç huzurumuzu koruyarak, birbirimizi dinleyerek ve anlayarak, mevzubahis VATAN ve MİLLET olduğunda saplantılarımızı bir kenara bırakarak ve ‘HERŞEY TÜRKİYE İÇİN’ diyerek ulaşabileceğimize inanıyorum."

Mesaj: Yanlış yaptınız, bundan ders çıkarın. Başınıza gelenleri kabullenin, saplantı yapmayın, iç huzuruyla “Mevzubahis vatan ve millettir. Her şey Türkiye için” deyip, paşa paşa yatın.

Genelkurmay Başkanı Özel’in açıklaması, “Yüce Milletimizin bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetlerine ve onun fedakâr mensuplarına karşı daha duyarlı olunması” ricasıyla bitiyor. 

Bir vakitler bu insanlar da “TSK’nın en fedakâr” mensupları arasında yer alıyordu. Onların da tek beklentisi ömürlerini verdikleri TSK’nın, uğradıkları haksızlık ve hukuksuzluklara karşı daha “duyarlı” olması, kendilerine ve ailelerine sahip çıkmasıydı, hepsi bu!..

Vatana, millete geçmiş olsun!..

Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer'e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
21 Ekim 2013

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget