Olanların hiç biri tesadüf değil.
Eğer 2,5 yıl önce yaşanan Mossad ajanlarını İran'a jurnalleme
hadisesini David Ignatius gibi bir kalem Washington Post'da ansızın
kaleme alıyorsa bu açık bir işarettir ve hedef alınan da sonradan
istihbaratçı memur Hakan Fidan değil Fidan'ın çok sadık olduğu Tayyip
Erdoğan'dır.
Başbakan olmaksızın Beyaz Saray'da ağırlanan tek lider olan Tayyip
Erdoğan eğer ABD ve NATO'ya rağmen Çin füzelerine olur veriyorsa biliniz
ki ipler kopmuş ve şantaj günleri başlamışıtır.
Dahası ABD teşviki ile Suriye bataklığına saplanan Erdoğan eğer El
Kaide ile başbaşa bırakıldı ise bunun tercümesi okyanus ötesi deyimle
Tayyip artık topal ördektir.
Taksim Gezi Direnişi sürecinde ABD'nin takındığı açık tutumdan F
Cemaatle Tayyip'in restleşmeleri ve de Gül'ün ansızın hacca gitmesi ile
Tayyip'in yakın olduğu Suudilerle pazarlık yapmasına kadar bütün
göstergeler Erdoğan'ın deliğe süpürüleceğine işaret ediyor.
Evet bütün göstergeler Batı'nın siyasal islam bilinç altılı gördüğü
Tayyip'in ABD nezdinde son kullanma tarihinin dolduğunu ve yeni bir
dizaynın eşikte olduğunu gösteriyor.
Diyeceksiniz ki süpürülme nasıl ve ne zaman olacak?
Tayyip bir yılı bulmaz Baykal misali bir gece ansızın büyük bir itibar suikastına uğrayacak!
Bunun için ellerinde yeterli verilerin olduğu Wikileaks'a kadar pek çok belgeye yansımıştır.
Ziya Kalkavan'ın İslamcı bakana verdiği rüşvet
"Babaların Babası" diye bilinen ünlü armatör Ziya Kalkavan'ı 1992'de Demirel'in ABD gezisi esnasında tanıdım.
Yol boyu bazı anılarını paylaşan Kalkavan'a göre, herkesin bir fiyatı vardır:
"Fiyat bazen paradır, bazen kadın; bazen korkutmaktır, bazen hatır.
Bazen de mesela camii ya da Kur'an kursu yaptırmaktır. 1970'lerde
Ecevit-Erbakan koalisyonunda MSP'li bir bakanlıkta önemli bir işimi
yaptırmak için servet teklif ettim, sonuç alamadım, bilahare imzayı
atacak olanın beldesine camii ve Kur'an kursu sözünü verip işimi
hallettim."
Bu anektodumu şimdi niye mi hatırladım:
Bürokraside yaygınlaşan umre ve hac rüşveti için!
Bayramlaşma vesilesiyle beraber olduğum iki bürokrat, bakanlıkların
alt düzeylerinde, hac ile umreye götürmenin yeni rüşvet biçimi olarak
yaygınlaştığını anlattılar.
Sahi, rüşvet karşılığı yapılan camii ya da rüşvetle gidilen haccın gerçek İslamda yeri var mıdır?
'Silahlar konuşur' sözünü İşçi Partisi etseydi?
BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, açıktan tehdit ediyor ve silahlar konuşur mesajını veriyor.
Ve heyhaat, önüne gelene posta koyan Kasımpaşalı Tayyip Erdoğan
suspus; zira "PKK kitlesel terör yapar ve gizli müzakerelerimizi afişe
edip bana seçim kaybettirir" diye korkuyor.
Olması mümkün değil ya varsayalım ki "Silahlar konuşacak" tehdidini
BDP yerine mesela İşçi Partisi yapsa ne olurdu; hiç düşündünüz mü?
Tayyip Erdoğan, bu partiye karşı cihat ilan edip yeni bir taarruz
başlatır ve bütün mensuplarını lider ve önder kadroları misali
zindanlara doldurur.
Dahası günler ve haftalarca dehşet suçlamalar yapar ve kontrol ettiği medya bloku ile hücuma geçip imaj katliamları yapar!
Peki, bunu neye dayanarak mı söylüyorum:
Bugüne kadar yaptıklarına!
Tayyip böyle Erbakanlaştı!
Yeni kuşak bilmez 1970'li yıllarda Erbakan'ın dilinde "Ağır Sanayii" sakız misaliydi.
Dahası, proje ve finans olmaksızın çukurlar açtırıp her here hayali temeller atardı.
Tayyip Erdoğan da bugünlerde Erbakan gibi davranıyor ve hayali projelerle ses bombaları patlatıyor.
Evet, kaynak bulunmadan sallıyor da sallıyor!
Örnek mi?
Üçüncü havalimanı ve Kanal İstanbul Projesi.
Financial Times'ı bilirsiniz; küresel finansın yayın organıdır.
İşte bu gazete dün ilginç bir haber yayımladı.
Buna göre, üçüncü hava limanı ve Kanal İstanbul için para bulunamıyor yani finansal belirsizlikler var.
Oysa hatırlayın; Tayyip bunları topluma adeta bitmiş, yani anahtar teslimi misali sunmuştu!
Eh böyle saça böyle baş ne diyelim!
Yorum Gönder