Sn. Kılıçdaroğlu’na açık mektubumdur! - Tünay Süer

CHP lideri, partisinin Kadın Kolları Kurultayı’nda, “Bir dükkâna gidip merhaba dememiş CHP’liler. Tepeden bakmaya alışmışız. Böyle kimseye ben olsam oy vermem” diyerek öğütler vermiş. Kadın Kurultayında alanlara çıkılmasını istemiş. (Çok haklıdır.)
Bu haberi okuduğumda acı acı gülümsedim!
 İster istemez CHP Kadıköy İlçesi Kadın Kolu başkanlığım geldi aklıma.
Şimdi sayın genel başkana bu konuşmasından sonra tam sırasıdır diyerek, inşallah kendisine ulaşır umuduyla yazmamın elzem olduğu düşüncesi ile sesleniyorum.
Sayın genel başkan,
 Bu sözleriniz ile,2009 2011 yılları arasında ki başkanlığım sırasında gerek yönetim kurulumdaki ve dönemin kurul üyesi olan arkadaşlarımın zor şartlar altında nasıl özveriyle emek sarf ettiklerini düşünerek inanın gözlerim doldu.
Hüzünlendim!
Onların haklarını ne ben, ne siz, ne de tepedekiler asla ödeyemeyiz.
Cehennemi sıcaklar gördük kavrulduk.
Ne yağmurlar gördük vıcık vıcık ıslandık.
Üşüdük, donduk, terledik ama partimize duyduğumuz sevgiden ötürü, görev aşkı ile şikâyet etmedik, yılmadık adım adım, kapı kapı sokakları, esnafı taradık.
Böylesine sıkı çalışabilmek için önce biz olduk, benciliği bıraktık.
                                                                     ****
Aldığımız kararla AKP’nin kaleleri olan, CHP’nin zayıf olduğu mahalleleri tespit ederek haritalarını çıkarttık. Kadıköy Belediyesi yetkili biriminden bozuk sokaklar, caddeler ve parklar hakkında bilgi aldık. 4 büyük mahalleyi ( Fikirtepe, Eğitim, Rasimpaşa, Dumlupınar)esnaflar dahil adım adım dolaştık ve kişilerle, esnaflarla bire bir konuştuk, onları dinledik. Tam beş bin vatandaşımız ile görüştüğümüzü   rapor  ederek adresleri, telefon numaraları  ile İlçe başkanlığımıza teslim ettik..
Yaz aylarında vardiyalı çalıştık. Tatile gitmeyen, tatilden dönen arkadaşlarımız arasında durum tespiti yaptık.
Ayrıca sabah ve öğleden sonra çalışmalara katılacak arkadaşlarımızı listeleyerek belirledik.
Bazen 20, bazen 30, bazen 50 kadın olarak haftanın üç günü sabah be öğle sonu olarak alanlara çıktık. Kapı, kapı dolaştık.
Hem de ne dolaşmak!
Karnımız acıktığında cebimizden harcadık, yol paralarımızı ödedik.
Geride kalan günlerde STK’ları dolaştık, İşçilerimizin ve diğer yapılan eylemlere büyük katılımlar sağladık.
Yani biz yöneticilere ve bazı arkadaşlarımıza dinlenmek için sadece bir gün kalıyordu.
Hangi mahallede yoksul, işsiz, okumamış, hamile, engelli, hasta bakıma veya ilaca ihtiyacı olan, yakacağı olmayan vatandaşlarımız var ise, kimler partimizin sempatizanı, kimler üyemiz, kimler üye olacak, hepsini raporladık.
Bu görevlerimiz içerisinde o zamanki danışmanınızla görüşerek , (siz gurup başkan vekili idiniz )4 mahalle sakinleri için belirli bir düğün salonu ile anlaşarak sizi konuşma yapmak üzere davet etmiş gün bile almıştık.
Kader mi diyelim, şanssızlık mı diyelim, işte yine bir mahalle çalışmamızda Sn. Baykal’ın kaset olayı patlayıverdi.
Hepimiz kafamıza yumruk yemiş gibi sarsılmış ve yollarda gözyaşlarımızla çalışmamızı bırakmış ilçemize dönmüştük.
Buraya kadar kısaca anlatmaya çalıştım.
Sonra sizin genel başkanlığınız ortaya atıldı ve de oldunuz. Kadıköy örgütü olarak hepimiz seçildiğiniz kurultayda idik. Üzüntülerimiz hafiflemiş, yeniden umutlanmıştık.
                                                                              ****
Bir referandum geçirdik.
Referandum boyunca sabit yerimiz Kadıköy Metrobüs durağı arkasındaki alan oldu. AKP seçim çalışanları ile yan yana olmuştuk.
Barkovizyondan sonuna kadar açılan müzik sesinden ve başbakanın demeçlerinden kulaklarımız sağır olurcasına rahatsız olduk, bazen bizlere kinaye söz atmalarına, hır çıkartma isteklerine nazik davranmaya çalıştık.  Günde en az yüz kadın arkadaşımla görev bölümü yaparak pazarlarda, belirli caddelerde stantlar kurarak, bir kısmımız araçlarda anons ve bildiri dağıtma işini üstlenerek sabah 9 akşam 8 ze kadar görev yaptık.
 Gerek mahallelerde gerekse referandumda öylesine çalışmıştık ki Kadıköy’e kaç oy çıkacağını bile tespit etmiştik aramızda. Nitekim az bir yanılgı ile haklı olduğumuzu görmüştük.
                                                                          ****
Buraya kadar her şey güzel ve zahmetsiz görünse de ne zorluklarla karşılaştığımızı, arkadaşlarımın fedakârlıklarını sözlerle anlatamam,  yaşamanız gerekirdi zira.
Sonra ne oldu biliyor musunuz?
İstanbul genelinde neden bu kadar az oy aldığımızı, bunun bir ders olmasını ve daha çok çalışmamızı fuzuli toplantılar vs ile vakit geçiremeyeceğimizi bir sosyal sitede arkadaşıma yazmamdan ötürü suçlu bulunarak tepeden emirle görevden alınma tehdidi ile karşı karşıya geldim..
Bu bir bahane idi tabi ki, bunun öncesi vardı.
Esas sebep, Kadın Kolları Genel Başkanlığı aylardır oluşturulamamıştı. Bu örgüt için büyük bir boşluktu. Ben ve diğer ilçe kadın kolları başkanlarının toplu önerimiz olarak çok sevdiğimiz bir militan gibi çalışan CHP İst. İl. Kadın Kolları Başkanı Sn.Oya Tümer’i bu makam için genel merkeze önermiş olmamızdı. Sn. Önder Sav nedense bir türlü ne bize döndü ne de randevu taleplerimize olumlu yanıt verdi.
Her seferinde kibarca atlatıldık açıkçası. Sizden randevu almıştık ama ne yazık ki Önder Bey atik davranarak atamayı yapmıştı. Tabi bundan ötürü size gelmemizin artık önemi kalmadığını düşünerek sekreterinize gerekli yanıtı vermiş ve size teşekkür etmiştim.
Ben artık Önder Beyin gözünde bir suçluydum. Neden, nasıl olurda onun tasvip etmediği bir başkanı önerirdim ve ardımda 39 ilçe Kadın Kolları başkanlarının imzası ile durumu arz eden yazı gönderirdim?
Kadın, erkek eşitliğinden yana olan partimin içinde bir kadının diğerini önermesi suç oluyordu, düşünebiliyor musunuz?
Ve ben elebaşı olarak kara listeye alınmıştım genel sekreter tarafından. Ben Baykalcıydım ve Tekin’ciydim. ona göre.  İstifam istendi. Ne demek istediğimi o derin zekânızla anlamışsınızdır.
Yönetim kuruluma ve bana baskı yapıldı. İstifaya zorlandık.
Ne mi yaptım?
İstifa etmeyeceğimi gerekçeli kararı bekleyeceğimi söyleyerek karar defterine şerh düştüm. Yani istifa etmedim. Bana gönderilmeyen gerekçe basında yer aldı o dönemki il başkanına  (Berhan Şimşek)konu mankeni demişim
 Oysa o dönemde çalışmadan sadece belirli kişilerin yanlarında, fotoğraf çektirerek çalışmış gibi yapan,  kendilerini öne çıkaranlaraydı sözlerim.
Bir emektar olarak kırıldım ve mücadele etmedim, çekildim. Bundan ben değil, partim zarar gördü elbette. Aylarca o koltuk boş kaldı böylece.
                                                                   ****
Gelelim sizin döneminize.
Benim gibi birçok arkadaşım istifaya zorlandı, görevden almalar birbiri ardına geldi.
Neden sayın genel başkan, neden?
Siz örgütü tanımayacak bir konumda bürokrasiden gelen bir kişiydiniz. Kimin emekçi olup kimin olmadığını nereden bilebilirdiniz?
Kişisel menfaat hesapları içinde biz eskiler, ötekiler olduk ve partiye partinin P sini bilmeyen eş ahbap ilişkisi içinde( çoğu partinin kapısını bilmeyen) yeni üyeler yapıldı.
Bir partiye her zaman taze kan olarak yeni üyeler elbette yapılmalı ve partimiz büyümelidir. Bizler de yıllarca bunun için uğraştık zaten.
Ne var ki bu sefer hemen hemen tüm eski üyeler, emekçiler olarak partiden ulusalcılar gerekçesi ile uzaklaştırıldık. Nasıl mı?
Mahalle delege seçimlerinde başladı ayırım. Ben dahil mahallemizden delege çıkamadık.
Bu kadar emeğin karşılığı bu olmamalıydı elbet.
Partimize değil ama bizi yönetenlere kırıldık ve ilçelerimizden uzaklaştık, daha doğrusu uzaklaştırıldık.
Şimdi bundan ötürü her hangi bir eylemde yeterince katılım olmamaktadır.
Bakınız, Ankara’da Kadın Kurultayı yapılıyor çoğumuzun haberi yok ancak basından öğreniyoruz. Aslında, Kadın Kolları Genel Başkanının görevi ve ilgisi sadece yanında olan üyelere değil tüm kadın örgütüne olmalıdır. Onlara kucak açmalı dargınlıkları, kırgınlıkları ortadan kaldırmalı ve seçime hazırlamalıdır.
Partilerde meşakkati çeken kadınlardır, kadınsız bir parti asla başarılı olamaz. Ne yazık ki kadınlar nefer gibi çalışırlar ama çoğunlukta erkekler bir yerlere gelirler ve yandaşlarını da bazı makamlara taşırlar.
Bu hem haksızlık hem de emeklere saygı duymamaktır. Birileri yeni üye olurken birçok kişinin uzaklaşması ile parti büyümez.
                                                           *****
Bizler hiçbir zaman koltuk, makam sevdalısı olmadık. Bizim için partimizin iktidar olması ve Türkiye’nin laik üniter, çağdaş bir cumhuriyet olarak kalması gelecek nesillere böyle bir ülke bırakılması çok önemlidir.
Günümüzde BOP projesi ile Cumhuriyet Türkiye’si kurumsal olarak adım adım yok edilip karanlıklara, çağın gerisine götürülürken önce vatan demek herkesin görevidir. Bizlerin görevi Türkiye’mizin zenginliklerini, birliğini ve bütünlüğünü, Atatürk Devrimlerini korumak olmalıdır.
                                                                  ****
Ergenekon davası ile başlayan süreçte TSK ‘nin tehlikeyi sezerek küresel denetime baş eğmeyen kahraman subaylarının ağır cezalarla zindanlara kapatılması ve bugün Yargıtay’ın verdiği kararlarla bu cezaların onanması Türk Milletinin geleceği bakımından büyük tehlike arz etmektedir. Ortada darbe yokken, dijital suçlamalar, gizli tanıklarla ordunun tasfiye edilmesi, hükümetin denetiminde bir ordunun yaratılması hep BOP projesi kapsamındadır.
Yine BOP projesi ile İslam ülkeleri, parçalanmak ve birbirine düşürülmek istenmektedir. Suriye gerçeği ortadadır. Komşularımızla ilişkilerimiz bir yana Türkiye’nin içte ve dışta tehlikeler içerisinde olduğunu görmemek için kör olmak gerekir. Türkiye elden gitmekte, tarihten silinmek istenmektedir..
Bu durumda CHP içerisinde olumsuzluklar acilen değiştirilmeli parti içerisinde her üyeye o cu bucu demeden görev verilmelidir.
Bu yazım bir şikâyet değil yıllarca emek verdiğim partime bir uyarıdır. İş işten geçmeden CHP acil toparlanmalı ve halkın beklediği politikaları koşulsuz olarak yapmalıdır. Parti içi sürtüşmeler ne ülkemize, ne de partimize yarar getirir.
Sayın genel başkan, CHP ye ve size umut bağlayan her bireyi ve partiniz örgütünü kaynaştırmak ve Türkiye’yi bu içinden çıkılmaz gözüken bataklıktan kurtarmak, Atatürk’ün koltuğunda oturan birisi olarak size düşmektedir.  Emekçi kadınlara sahip çıkınız. Yanlış politikalara, yukarıdakilerin önce kendi örgütünden olan bizlere tepeden bakmalarına, yok saymalarına, küçük dağları yaratmışlıklarına da lütfen izin vermeyiniz.
Saygılarımla.
TC.Tünay Süer

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget