Darbelerde Deniz ve Hava Kuvvetleri’nin görev alması vaki
değildi. Ancak Balyoz davasında tüm fatura Denizcilerle, Havacılara
kesildi. Herkes, “Nasıl olur?” diye soruyor. Şu yaşananlar, "nasıl”ını değil, ama belki “neden”ini anlamak isteyenlere bir fikir verebilir.
Yunanistan Ege ve Akdeniz’de tam 16 adamıza el koydu. İktidar, kulağının üstüne yattı.
Dışişleri Bakanlığı’nın internet sayfasından Yunanistan bölümünün kaldırıldığı ortaya çıktı. “Niçin?” diye soran olmadı.
Nihayet
Genelkurmay Başkanlığı, 11 Temmuz’dan bu yana Yunan uçaklarının, Türk
hava sahası ihlallerini yayınlamaktan vazgeçti. Sadece hava ihlalleri
değil, Yunanistan’ın Ege-Akdeniz eğitim ve tatbikat uçuşlarımıza
müdahalesi 1 Temmuz, kara sularımızı ihlalleri de 30 Haziran’dan beri
duyurulmamaya başlandı.
İktidar veya Genelkurmay tek
satırlık açıklama yapmaya gerek duymadığı gibi, muhalefet de sustu. Ama
yandaş medya konuştu ve Habertürk önceki gün şu manşeti attı:
“TSK’nın Sitesinde Yer Almamasının Sırrı Çözüldü”!..
“Askeri kaynaklara” dayandırılarak verilen habere göre, Yunanistan’ın ihlalleri “bıçak gibi kesilmişti”... Çünkü;
-Yunanistan ekonomik krizdeydi, 1 saatlik it dalaşı 10 bir Euro’ya mal olduğu için artık ihlâl yapmıyordu.
-Ayrıca artık iki ülke arasında “diplomasi” devredeydi.
Bu
konudaki gerçekleri anlatmadan önce, şu Türk Dışişleri’nin internet
sitesinden Yunanistan bölümünün kaldırılmasına dair bir notum var.
Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’nın sitesinde Türkiye bölümü duruyor ve
bakın hangi “anlaşmazlık” konularına yer veriliyor:
“Kıta
sahanlığı... Casus Belli... Ulusal hava sahası... Deniz sınırları...
Ege Denizi’ndeki adaların silahsızlandırılmasına ilişkin Türk
iddiaları... İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada’daki Yunan azınlıkları ve
vakıfları... Ekümenik Patrikhane... Ruhban Okulu...”
-TSK’yı Dışişleri mi Susturdu?-
Gelelim, Yunan ihlâllerinin “bıçak gibi kesilmesine”... Hayır, ihlâller değil, haberler “bıçak gibi kesildi”. Çünkü Dışişleri Bakanlığımız böyle buyurdu!..
Genelkurmay Başkanlığı 11 Temmuz’a kadar Yunan ihlâllerini “tarih, saat ve olayın cereyan tarzı” başlığıyla duyurduktan sonra, “alınan tedbirler” kısmında, “Olay Dışişleri Bakanlığına bildirilmiştir” diyordu.
Dışişleri’ne bildirilince, ne olması gerekiyor; Yunanistan’a nota verilmesi... Verildi mi veya ne zamana kadar verildi, sonucu ne oldu; Meçhûl... Belki muhalefet milletvekilleri sorar da öğreniriz.
Acaba Dışişleri “sonuçsuz notalardan" bıkmış olabilir mi? İyi de Genelkurmay Başkanlığı’nın bunları yayınlamasının ne zararı vardı ki, durduruldu?
İddialara göre, iki sebebi var:
-Sadece
Yunanistan değil, başka ülkeler de ihlâllere başlamış. Bunlar da
yayınlandığında, “sınırlarımızın delik-deşik” olduğu görülecekmiş...
-Genelkurmay’a, “Artık ihlâlleri Dışişleri duyursun” denmiş...
Amma
yayınlar durdurulduğu halde, Dışişleri kulağının üstüne yatınca, bu
durumdan çok rahatsız olan Genelkurmay şu çözümü bulmuş:
Artık özel bir başlık altında değil, “Güncel duyurular” arasında yer verilecekmiş. Tabii o da akıp, giden bir haber silsilesi olduğundan, arada kaynıyor ve ne kadar “taciz” edildiğimizin istatistiği tutulamıyor.
-Yunanistan Yayınlıyor-
Yunan ihlâlleri “bıçak gibi kesildi”, öyle mi? Öyleyse bir de Yunanistan cephesine bakalım.
Dışişleri, kendi internet sitesinden “Yunanistan” bölümünü kaldırdığı gibi, Genelkurmay’ın yayınları durdurulurken, Yunanistan Genelkurmay Başkanlığı, sözde “Türk ihlâllerini” günlük duyurmaya devam ediyor.
Bize göre, 11 Temmuz itibarıyla “ihlâl sorunu kalmadı” ise Yunan Genelkurmayı'nın Eylül için duyurduğu 17 olay acaba nerede ve nasıl cereyan etti?
İşte şunlar da belgesi: https://www.geetha.mil.gr/index.asp?a_id=3891
https://www.geetha.mil.gr/index.asp?a_id=2779
“Evet, ama yetmez” diyeceklere, bir kaynak da AB’nin bugün açıklayacağı Türkiye İlerleme Raporu olsun. “Sınır Anlaşmazlıklarının Barışçıl Çözümü” başlığı altında şu söyleniyor:
“Yunanistan
ve Kıbrıs (Rum kesimi kastediliyor), Türkiye tarafından karasularının
ve hava sahasının ihlâl edildiği yönünde resmi şikâyetlerde
bulunmuştur.”
Raporda son dakika ekleme ve düzeltmeleri yapan AB, şayet bizimkilerin millete anlattığı gibi, Temmuz’dan beri “ihlâller” durduysa, niye böyle yazsın?
"Demokratikleşme paketi”nde Ruhban Okulu’nun olmaması eleştirileri üzerine, Başbakan Erdoğan şu itiraflarda bulunmuştu:
“11
yıllık dönemde Yunanistan'ın Başbakanı ve bakanlarıyla çok kez
konuştuk. ‘Bu bizim için anlıktır, ama sizden bir şey istiyoruz.
Atina'da iki tane camimiz var, burayı yapma müsaadesi verin, biz burayı
yapalım. Öbür tarafta da Ruhban Okulu'nu açalım’ dedik. Sen Sinod
Meclisi'nin devam etmesi için çalışmalar yaptık. Biz de 150 bin Türk
vatandaşının bulunduğu Batı Trakya'da, Müslümanlar için oradaki
hocaların seçtiği birinin başmüftü olmasını istedik. Bugüne kadar hep
'yaptık yapıyoruz, yaptık yapıyoruz' demişlerdir. Hep ipe un
sermişlerdir. Bunu ben Sayın Bush'a da, Sayın Obama'ya da söyledim.
Merkel benden rica etti ona da söyledim. Dedim, ‘bakın eş zamanlı olarak
sizler bunları yapın, biz de yapalım’. Sümela'yı biz ayine açtık mı,
açtık; Tarsus'u açtık mı, açtık; Akdamar'ı açtık mı, açtık. Hep 'ver,
ver, ver' diyorsunuz. Bir de siz verin...”
Görüldüğü gibi, Ege’de de hep “ver, ver, ver”!.. Nereye kadar? Yunan“Megali İdea”sının diğer aşamaları da gerçekleşene kadar mı?
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
16 Ekim 2013
Yorum Gönder