Dinci siyaset, ‘Milli Görüş’ adıyla toplum sahnesinde yer aldığı 1980’li
ve 1990’lı yıllarda, Milli Gazete,Yeni Asya vb gazetelerle medya
alanında boy gösteriyordu. Fethullahçılar, Zaman’ı çıkardılar ve onu
inşaat iskelesi gibi kullanıp örgütlendiler; özel televizyonun serbest
bırakıldığı 1990’larda art arda kanallar kurdular. 1994 Yerel
Seçimleri’ni alınca, siyaseten manevra alanları da genişledi ve medyaya
biraz daha önem verdiler. Ama esas sıçrama, ‘Milli Görüş’ten neoliberal
muhafazakarlığa, onun partisi AKP’ye yöneldiklerinde yaşandı.
İKTİDAR MEDYASI
Cemaat bir yandan, RTE-Gül çevresi bir yandan; 2003’ten itibaren hem
basın hem de yayın organlarında genişlediler. Yine de toplamda hakimiyet
‘Ana Akım Medya’daydı. Uzanların çökertilmesiyle, ‘Ana Akım Medya’nın
‘Star’ grubu el değiştirdi. Star TV, Doğan’a satıldı; Star Gazetesi
AKP’li bir gruba. Etibank’ı hortumladığı için hapse atılan Dinç
Bilgin’in kurduğu Sabah-ATV, TMSF’nin elindeydi. 2007’den itibaren
huruç harekatına girişen AKP, bir yandan bu grubu hegemonyasına kattı,
bir yandan da yeni medyalar kurdurarak kitlelere erişim kapasitesini
genişletti.
Sabah-ATV, ihaleye kimse sokulmadan, RTE’nin damadının yönettiği
Çalık’a, hem de kamu bankaları kredisi ve Katar sermayesi desteği ile
verilirken, yeni kanallar da kuruldu. Cemaat de bir başka yandan medyada
erişim kapasitesini genişletti. Kanaltürk’ü Tuncay Özkan’dan alan
Cemaatçi İpek Grubu, yanına Bugün’ü ekledi. Ergenekon ve Balyoz
operasyonlarında çok işe yarayacak Taraf, bir başka tezgahla devreye
alındı, işi bitince de kaderine terk edildi. Ulaşılan medya erişim
kapasitesi, RTE otoriterleştikçe, genişletildi. TRT ve AA, yani kamu
iletişimi iyice kontrol altına alındı, aletleştirildi. Yerelde birçok tv
ve radyo istasyonu kuruldu.
REHİN ALMAK
AKP rejimi, ‘Ana Akım Medya’nın hakkından gelmek için de, bilek burkma
yolunu seçti. Doğan’ı mülksüzleştiren, vergi ve satmaya zorlama (Star
TV, Milliyet, Vatan) operasyonları ardı ardına geldi. Diğerlerini rehin
almak ise zor olmadı. Doğuş, Ciner ve irili ufaklı holding medyası,
direnmek yerine biadı seçti. Son hamle Çukurova’ya yapıldı; medyası,
Ciner ile Sancak yandaşlara paylaştırıldı. Ana akımın içindeki liberal
tayfa ”Yetmez ama Evet”çiler” zaten iktidara payandaydı. RTE, bunlarla
yetinmedi, Doğan medyasına Akif Beki benzeri adamlarını yerleştirdi. En
ufak muhalefete bile tahammül edemiyordu. Medyadaki erişim kapasitesini
genişlettikçe genişletmeliydi.
Reklamcılar Derneği’ne göre; reklam taşıma potansiyeli bulunan medya
kuruluşları olarak 16’sı ulusal, 15'i bölgesel, 229’u yerel ölçekte
yayın yapan 260 televizyon kanalı var; bunların 53’ü kablolu. 30 ulusal,
108 bölgesel 1062 yerel yayın yapan 1.200 radyo istasyonu var ve tüm
ülkede dağıtımı yapılan 32 gazete ve 85 dergi bulunuyor. Bu medya
yığınının erişim kapasitesinin ağırlıkla AKP rejiminin eline geçtiği
söylenebilir. Ancaaaak...
GEZİ İLE MEDYA
Medya üstünden kitlelere erişme kapasitesini elde etmek, her zaman
erişmeyi başarmak anlamına gelmiyor. Gazete, dergi basarsınız; bedava da
verseniz, okumazlar! Televizyon, radyo kanalından yayın yaparsınız;
reklam geliri masraflarınızı karşılamaz, yüz binlerce doları cepten
harcarsınız ama dinleyici, izleyici bir tuşla sizi siler, ‘zap’lar! TRT
ve AA ile her türlü manipülasyonu yaparsınız, inandırıcı olmak gibi bir
sorun çıkar karşınıza… O zaman, bütün sahip olduğunuz o erişim
kapasitesi atıl duruma geçer, etkisizleşir. Sanayide kapasite kullanım
oranının düşmesi gibi, medyada kapasite kullanım oranı yerlerde
sürünebilir. Buna medyada erişim krizi diyorum ki, AKP rejimi bugün bu
krizi derinden yaşıyor.
AKP rejimini bu atalete sürükleyen ise Gezi direnişi oldu. Çünkü
kitleler dışarıda, sokakta kıyamet koparken, haber haklarının nasıl
ayaklar altında olduğunu o gün gördüler. Ekrana haber yerine penguen
belgeseli, yemek programı, dizi koyan medyanın maskesi düştü. Erişim
krizi orada patladı işte! O zamandan beridir, rejim kitlelerden rıza
almakta çok zorlanıyor ve hızla ayağının altındaki toprağın kaydığını
fark ediyor.
İNANDIRAMAMAK
Bu kadar medya niceliği ve kapasite hacmine hükmetmelerine karşın, o dev
donanımdan inandırıcılık üretemedikleri için, kitlelere erişemedikleri
için boşluktalar.
Rejimin bunca medya kapasitesi pek bir işe yaramazken; bir avuç, dar
olanakla faaliyet gösteren muhalif medyaya ilgi, oradaki erişim
etkinliğinin yüksekliği, morallerini iyice bozdu.
Bir de, RTE’nin deyimiyle baş belası sosyal medya var. Kitleler haber
alma hakkını Facebook, tweeter üstünden kullanıyor; alternatif
portallar, internet siteleri çatısı altında örgütleniyor… Kitleleri
teslim almaya yarayacağını umdukları teknolojinin farklı kullanımıyla, o
silah ters tepiyor.
Araç teknolojiden, medya donanımından önce önemli olan, gerçekler. Kimler gerçeği dile getiriyor, kimler aldatıyor?..
AKP’nin dev yalan değirmenleri artık boşa dönüyor, inandıramıyor. Rejimin erişim krizi hızla büyüyor.
Yorum Gönder