Bir insan inandığı fikrin her zaman arkasında durmalıdır ve onu savunmalıdır.
O fikre katılmasam dahi, fikrini savunan insana saygı duyarım. Çünkü o
inanmış bir insandır. Bunların sağı-solu, başı-k.çı oynamaz. Neyse odur.
Yeri-duruşu, dostluğu-düşmanlığı bellidir.
Bir de, ikili-üçlü oynamayı marifet zanneden oynak fikirliler vardır ki, onlardan nefret ederim.
Tarihten örnek vermek gerekirse, Büyük Atatürk Kurtuluş Savaşı
sırasında mücadele ederken, Anadolu’nun fakir ama yiğit delikanlıları
vatan savunması adına sapır-sapır toprağa dökülüp can verirken,
kadınıyla-yaşlısıyla-çocuğuyla tüm millet can pahasına savaşırken, bu
oynak fikirliler istilacı emperyalist devletlerine yaranmakla
meşguldüler!
Bugünkü Kürtçü-Bölücü takımının dedeleri de ihanet içinde idiler,
şimdiki torunları gibi! Kürtçü-Bölücüler ve Şeriat isteyenler tıpkı
bugün gibi,
“İngiliz Muhipleri Derneğini”, “Kürdistan Teali Cemiyetini” kurdular,
Türk Milletini kalleşçe arkadan hançerlediler.
Büyük Atatürk Kurtuluş Savaşını zaferle bitirince de, bu oynakların tamamı koşarak gelip Atatürk’ün önünde selam durdular!
Yakın zamanda aynı oyunu PKK olayında yaşadık, bazı yörelerde hala yaşıyoruz.
Kürt Kökenli bazı iş adamları hem Türk Devletinden, hem Türk Milletinden
yana görünüp, el altından PKK’ya para yardımı yaptılar. Gencecik
fidanlar toprağa düşerken hiç yüzleri kızarmadı, hiç utanmadılar! Hem bu
ülkenin kaynakları-insanları sayesinde para kazandılar, hem de bu
ülkenin gençlerinin ölümüne alçakça sebep oldular.
Değerli Okurlar;
Bunları, Zaman Gazetesinde yayınlanan iki tam sayfalık ilan sebebiyle yazdım.
Fethullah Gülen’in rahatsızlığı sebebiyle, kendisine “Geçmiş Olsun” temennisinde bulunanların isimlerine tek-tek baktım.
Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın başı çektikleri iki listede Cemaatin
adamları, Şeriatçılar, Tarikat önderleri vardı. Bunların üzüntülerini ve
geçmiş olsun dileklerini samimi buluyor ve normal karşılıyorum.
Fakat çoğunu tanıdığım, yaşam tarzlarını bildiğim bazı kişilerin,
özellikle Türkiye’nin en büyük holding sahiplerinin isimlerini gazetede
görünce
“Bu kadar da olmaz” dedim.
Fikir Oynaklığı adlı çürüme hastalığı bu efendilere kadar bulaşmış demek ki!
F. Gülen, kendisine “geçmiş olsun” temennisinde bulunan kişilerin
isimlerini gazetesinde açık etmekle, bu zavallıların alınlarına “Cemaatçi” damgasını vurdu ve bunlar “benim müridimdir” demiş oldu. Bu damga artık çıkmaz.
Öncelikle, Devlet-Din ilişkisine nasıl bakılması gerektiğini söyleyip, bu fikir oynaklarına bazı sorular soralım;
Lâik Devlet, tüm inançlar karşısında eşit mesafede durmalıdır. Herkes
kendi inancını dilediği gibi yaşamalıdır. Bunun teminatı şahıslar değil,
Anayasa ve yasalar olmalıdır. Müslümanlıkta “Ruhban” sınıfı yoktur. Hz.
Peygamber dahi sadece “Tebliğ” ile görevlendirilmiştir. Kimsenin, “Hz. Peygamberin bile”, başkasının inancına müdahale etmesi, kendine böyle bir görev biçmesi Allah tarafından yasaklanmıştır.
Din ve din adına cemaat-tarikat önderi olduklarını söyleyen şarlatanlar
da devlet işlerine karışamazlar. Devlet işlerine müdahale, devlette
kadrolaşma, devleti kullanarak para ve güç kazanma çalışmaları tamamıyla
küfürdür.
Bizim ilahi kitabımız Kur’an-ı Kerim ve Anayasamız, açıklığı-şeffaflığı
ve helal kazancı emreder. Bu tarikat ve cemaat önderleri, devlete tek
kuruş vergi vermedikleri halde, nasıl oluyor da kaynağı bilinmeyen
milyarlarca dolarla oynayabilmekte ve Padişah hayatı
yaşayabilmektedirler?
Gelelim sorulara;
*Sizler, babanızdan-dedenizden kalma varlığınızı Cumhuriyete ve Türk
Milletine borçlusunuz. Dünyanın en zengin insanları arasında
sayılıyorsunuz.
Yaşam tarzınızla, aile hayatınızla çağdaş, modern bir yaşantınız var.
-Sizin Gülen Cemaati ile ne gibi bir ilgi ve yakınlığınız var?
-Sizce Demokratik rejimlerde, kapalı devre çalışan ve Lâik Cumhuriyet düşmanı olan örgütlere yer var mıdır?
-Gülen Cemaatinin Yargı’da, Emniyet Teşkilatında örgütlendiğine inanıyor musunuz?
-Türk Silahlı Kuvvetlerinin Komuta Heyetinin, düzmece dijital delillerle
zindana atılmalarında Gülen cemaatinin sizce rolü var mıdır?
-F. Gülen’e gösterdiğiniz ilgiyi, zindandaki kahramanlar için gösterdiniz mi?
Örneğin, silahlı terör örgütü kurmakla suçlanan TSK Genelkurmay Başkanı
Başbuğ Paşayı, hiç ziyaret ettiniz mi, en azından bir mektup yazdınız
mı?
-Sizler böyle yaparsanız eğitimsiz halkı, mürteci seccade şeytanlarının elinden nasıl kurtaracağız?
-Lütfen yerinizi- duruşunuzu belli eder misiniz?
-İmralı Canisi Öcalan rahatsızlanırsa, ona da geçmiş olsun mesajı çeker misiniz?
Zavallı ülkem, nasıl yetiştirdin bu kadar omurgasız ve korkak adamı sen?
Sağlık ve başarı dileklerimle 26 Ekim 2013
Rifat Serdaroğlu
Yorum Gönder