Din devletine dönüş ve CHP! - Tünay Süer

Bundan tam 5 yıl önce 2008 de CHP önceki Genel Başkanı Baykal, AKP ve MHP'nin üniversitelerde türbanı serbest bırakmaya yönelik anayasa değişikliği girişimine karşın gelecek tehlikeyi önceden sezerek karşı çıkmış ve şöyle konuşmuştu.
"Başörtüsü bizim kültürümüzün doğal bir parçasıdır ." Niyet belli" başörtüsünün arkasına saklanarak türban diye bir kıyafeti meşrulaştırmak, hukuklaştırmak, anayasallaştırılmak istemektedirler. Türkiye, laik anlayışın yok olması durumunda Suudi Arabistan, İran'da ve Irak'ta yaşananları yaşayacaktır. Üniversitelerdeki serbestlik liselerde yaygınlaşacaktır.
                                                              ****
"Türban İslamiyet’in ayrılmaz bir parçası ise 40-50 yıl önce niye yoktu. İslamiyet yeni mi yorumlandı?
Yeni bir peygamber mi geldi?
Diye soran Baykal, türban İslamiyet’in ön şartı haline getirildi, dedikten sonra yapılacak düzenlemenin anayasanın 2. maddesine aykırı olduğunu, parti olarak konuyu Anayasa Mahkemesi'ne götürecekleri söylemişti.
"Laikliğin güvencesi benim" diyen Erdoğan’a şöyle yanıt vermişti.
"Hadi canım sen de. Ben Genel Merkez'deki kedi Şero'ya ciğeri emanet ederim ama sana laikliği emanet etmem"
Baykal ayrıca o günlerde yine şöyle demişti;
Sanki Türkiye'nin tek derdi türban, dinin tek emri de türban. İslamiyet'in başka vecibesi, farzı yok. Gerçi türbanın farz olup olmadığı da belli değil. İslamiyet’in kendi içinde tartıştığı bir konu bu, türban takarsan Müslüman'sın takmazsan Müslüman değil. Toplumu bölüyorlar. İslamiyet'in kuralları; faiz alırken, yalan söylerken, yetim hakkı yerken akıllarına gelmiyor" Baykal’ın sözlerinde ne kadar haklı olduğu bugün daha iyi anlaşılmaktadır.
                                                         ****
Şimdi bazı okurlar aynı Baykal’ın İstanbul’da çarşaflı bayanlara neden rozet takmış olduğunu gündeme getirerek sorabilirler.
Baykal, başörtüsü nün değişik versiyonu olan siyasal simge olarak kullanılan kafayı bohçalama yani türban ve çarşafın özel hayatta yer alabileceği ama kamusal alanda kullanılamayacağını söylemişti.
Baykal’ın çarşaflı bayana rozet takması bir bardakta koparılan fırtına olmuş, parti içi ve dışında kıyametler kopmuştu. Oysa çarşaf Osmanlıdan beri bizim geleneğimizdir ve Arap giysisi değildir. Türban ile başörtüsü arasındaki farkı iyi bilmek gerekir. Bildiğimiz başörtüsü Müslüman örtüsüdür, türban ise rahibe ve Frenk örtüsüdür. Haa! Bana sorarsanız ben, Baykal’ın genel başkan olarak bunu yapmasını tasvip etmemiştim.
Günümüze dönersek AKP Atatürk’ün kılık kıyafet yasasını açtığı paket ile yasalaştırmış delik deşik etmiş ve türban ile çarşafı ilk mekteplere dahi sokmuştur.
Tabi ki mesele yalnız türban meselesi değildir. Erdoğan, bu paketle Türkiye cumhuriyetine ve Atatürk ilkelerine karşı savaş açtığını ilan etmiş karşı devrimin yolunu da açmıştır.
                                                      ****
AKP uluslar arası bir konsept olan laikliğin içini adım adım oyarken YCHP ne yapmıştır?
Dün “2.Ekim.2013” Kılıçdaroğlu bir basın açıklaması yaptı bende dünkü yazımda oldukça iyi konuştuğunu söylemiştim.
Kılıçdaroğlu ilk açıklamasında
“CHP'nin Meclis'e sunduğu tekliflerin eksik ve kötü kopyası... Çok büyük beklenti oluşturuldu ama dağ fare bile doğurmadı.” Dedi.
Basın açıklamasında ise Erdoğan’ın Özal, Adnan Menderes ve Erbakan’a minnettar olduğunu söylemesine nazire olarak, Atatürk, İnönü ve Bülent Ecevit’ten saygı ve minnet duyguları ile bahsetmesi evet, güzeldi.
“11 yılda geldiğimiz nokta Türkiye'nin hak ettiği nokta değil. Atılması gereken adımları atmadık. Türkiye bütün demokratikleşme sıralarında geriye götürüldü. ”Dedi, doğru bir saptama.
                                                         ****
Peki, bu 11 yılda ana muhalefet olarak CHP ne yaptı?
Bırakalım Baykal dönemini, en azından Atatürk ilkelerine dokunulmuyor gümbür gümbür bir ses yükseliyordu.
Peki, YCHP 4 yıldır ne yapabildi veya ne yaptı sorusu gelmez mi akla?
AKP Yeni Anayasa diye tutturduğu zaman bu girişiminin kendisi ve PKK’nin istekleri doğrultusunda olacağı belli değil miydi?
AKP’nin 28.04.2012 tarihinde İstanbul Ataköy Atletizm Salonu’nda yapılan TBMM Başkanı Cemil Çiçek, TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun AKP, CHP, MHP ve BDP’li üyeleri, Anayasa Platformu Üyeleri, yerel ve ulusal STK temsilcileri ile rassal olarak belirlenen vatandaşlarla yapmış olduğu Anayasa Platformunda ben de bulunmuştum. AKP’nin niyeti apaçık meydandaydı ve bu günlerin öncülüğü yapılıyordu o toplantıda.
Katılımcı CHP Milletvekilleri de neyin ne olduğunu anlamamışlar mıydı acaba?
Acaba, tüm bunlar CHP de tartışılmadı mı?
Erdoğan veya hükümetin orada yapmış olduğu anketlerden başkanlık sistemini, olmazsa hem cumhurbaşkanı hem de başbakanlık yetkilerinin kendisinde olmasını istediği de aleni meydandaydı. Bu toplantılar halkı alıştırma toplantılarıydı.
CHP’nin bunlardan haberi yok muydu?
                                                           ****
Şimdi, Erdoğan düşüncelerini paketlemiş kamuya açmış ve CHP tarafından bizim önergelerimiz yapılmamış kötü bir koyası olmuş demenin anlamı var mıdır?
Bu paket demokrasi değil, AKP’nin seçim paketi demenin anlamı var mıdır?
Andımızın kaldırılmasına, özel okullarda ana dilde eğitimin başlatılmasına, il, ilçe ve köylerin isimlerinin değiştirilmesine YCHP bunun için itiraz edemiyor sanırım.
Basın açıklamanızda tüm Türkiye ana muhalefet partisinden duymak istediklerini duyamadı. Neden?
Bugün "Recep Tayyip Erdoğan Andımızın neresinden rahatsız? Demeye CHP’nin hakkı yoktur.
Başörtüsünü biz çözeriz diye ortaya çıkan bir CHP türbanın yasallaşmasına nasıl karşı çıkacaktır?
"Kendi partisine demokrasi getiremeyen insan, ülkeye demokrasiyi getiremez.” Diyor Sn. Kılıçdaroğlu ama kendi partisinde yıllarca emek vermiş ulusalcıların dışlanmasına sessiz kalabiliyor.
O zaman söylediği sözler kendisini de bağlamış olmuyor mu?
Şehirlerin, köylerin isimlerinin değiştirilmesine gelince Tunceli’nin Dersim olmasını ben de isterim diyen kendisi değil midir?
Bunlar basında kamuya açıklandığı için yazıyorum.
                                                       ****
“Ankara milletvekili ve Parti Meclisi üyesi Bülent Kuşoğlu “Tekke ve zaviyeler yeniden açılsın. ”Demedi mi?
Oysa bir CHP li olarak bilmeliydi. Tekke, Zaviye ve medreselerin kapatılması konusundaki yasa, Atatürk’ün 30 Ağustos 1925 günü Kastamonu’da yaptığı ‘’Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olmaz’’ açıklamasından sonra hayata geçirilmişti.
13 Aralık 1925'te yürürlüğe giren yasa ile tarikatlarla birlikte şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik seyitlik, çelebilik, emirlik, halifelik, falcılık, büyücülük gibi, eylem, unvan ve sıfatların kullanılması ve bunlara ait özel kıyafet giyilmesi de yasaklamıştı. CHP li vekil bunların yeniden olmasını  nasıl ister?
Yazacak, konuşacak o kadar yanlış var ki hangi birisini yazayım?
                                                            ****
114 CHP milletvekilinin imzaları ile Barış İçin Özgürlükçü Demokrasi” başlığında yayınlanan bildiride -Etnisite temelli olmayan bir yurttaşlık tanımı yapılsın… Deniliyordu. (Bu istek, Anayasadan ‘Türk’ sözcüğünün çıkarılmasını istemek anlamına gelmiyor muydu?)
Seyid Rıza ve Şeyh Said’e itibarları iade edilsin yasa teklifleri ile CHP’nin ne yapmak istediği ulusal basın kanadında defalarca sorulmuştur.
İşte yazamadığım nice buna benzer fikirler ile YCHP ne yazık ki AKP’nin yolunu açmasına yardımcı olmuştur.
Bundan ötürü bugün, AKP’nin BDP ve PKK’yi destekleyen ve de Türkiye Cumhuriyeti rejimini yıkma, dini devlete dönüştürme çabalarına, tarikatlara, cemaatlere ve bebek Katili Apoya özgürlük kılma, ulus devleti ortadan kaldırma teşebbüsüne ne yazık ki YCHP ortak görünümdedir.
Tüm olanları CHP kamuya nasıl anlatacak ve hataları nasıl düzeltecek merak etmekteyim.

Saygı ve sevgilerimle.
TC.Tünay Süer
3.Ekim.2013

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget