“Bu kadar da olmaz ki”
diyeceğimiz olayları yaşıyor ve birçok ilginçliklere tanık
oluyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde tam anlamıyla bir “tasfiye
operasyonu” yürüyor. Kıymetli komutanların bir kısmı cezaevinde,
bazıları üst görevlerde bulunmasına ya da o görevlere gelecek
konumda olmalarına rağmen istifa ediyor. Birileri çıkıp, “Ne
oluyor bu komutanlara, niçin ayrılıyor?” diye sorgulamıyor. Ya da
yıllarca cezaevinde tutulan, ağır hapis cezalarına
çarptırılanların bir kısmı mesleğinden koparıldıktan sonra
beraat ettiriliyor. Bunların nedeni araştırılmıyor.
Silahlı Kuvvetler’de o “Yörük Ali” olarak tanınır.
Toroslar’da kıl çadırlarda yaşayan, ayağı çarıklı koyun
çobanıyken, bu devlet onu okuttu. Subay oldu, general oldu. Sonra da
“sen darbecisin” deyip tam 32 ay cezaevinde yattı. Bunun 19 ayını
Hasdal Askeri Cezaevi’nde, emekliye sevk edilince 13 ay da Silivri
Cezaevi’nde yattı. 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı. O, artık
“Balyoz davası” hükümlüsü emekli Tuğgeneral Ali Aydın’dı.
O gün evinde ne oldu?
Ali
Aydın, 12 Eylül 1980 döneminde ülkücülükten sorgulandı,
yargılandı ve aklandı. “Sakıncalı komutan” olarak görev yaptı.
1984’te “sakıncalılığı” kaldırıldı. 28 Şubat döneminde irticacı
olduğu gündeme getirildi. O günlerde Ali Aydın için “irticacı”
diyenler, şimdi de “darbeci” yaftası vuruyordu. 18 yıl hapis
cezasına çarptırılan Ali Aydın, Yargıtay 9. Ceza Dairesi
tarafından beraat ettirildi.
Geçmiş olsun dileğinde
bulunmak için gelen 20-25 kişi odada oturuyordu. Onlardan birisi de
73 yaşındaki emekli Korgeneral Çetin Haspişiren’di. Babası,
fırıncı olduğu ve iyi ekmek pişirdiği için bu soyadı almıştı.
Jandarma Genel Komutanlığı Kurmay Başkanlığı döneminde Ali Aydın
da emrinde binbaşı rütbesiyle görev yapıyordu. Ali Aydın’dan, o
gün evinde yaşananları dinliyorum:
Siyasetin ordusu değil…
“O gün,
günlerden cuma. Komutanımız sohbette, milli mücadele döneminde
yaşanan sıkıntılardan örnekler veriyor, Atatürk’ün bu ülkeyi
hangi koşullar altında kurtardığından söz ediyordu. Sohbet,
komutanlara verilen hapis cezalarına, cezaevinde tutulan
komutanlara geldi. Çetin Paşam ‘bu çocukların kahramanlıklarını
en yakından bilen isimlerdenim. Onlara zulüm çektiriliyor. Hanıma
da söyledim valizimi hazırlayıp o arkadaşların yanına gitmek
istiyorum. Bu arkadaşlarımın içine düşürüldüğü mağduriyeti,
yapılan zulmü kabullenemiyorum. Ben, ayağa kalkıp mağdur olan,
zulüm görenlere selam veririm. Bu ordu siyasetin değil,
siyasetçinin değil Türk Milleti’nin ordusudur. Benim de bu millete
canım feda’ dedi. Ayağa rahatlıkla kalktı, selam verdi. O an bir
şahadete tanıklık etmeye başladık.
Komutanımız
yerine oturdu ve kusmaya başladı. Sanki sırlar dünyasını
izliyormuş gibiydik. İnanın bunları anlatırken tüylerim diken
diken oluyor. O an bir şeyler oluyordu. Hepimiz donup kalmıştık.
Komutanım söyleyeceklerini söyleyerek yanımızdan uçup gitti.”
Bazıları komutanın bu mesajları vermesinden rahatsız
olmuştur. O yüzden, Çetin Paşa için hakkında bazı davalar olduğunu
yazdılar. Öğreniyoruz ki bu da yalan. Çetin Paşa hakkında açılmış
soruşturma da, hazırlanmış iddianame de yok.
Beraat eden, hüküm giyen farkı
Yörük
Ali Paşa, “Benim, devletimize, milletimize, ordumuza asla ve asla
ihanetim de olmaz, başıma gelen olaylardan dolayı gönül bağım da
kopmaz. Şu anda bizim yaşadıklarımızı, bir dönem aynen Malta’ya
sürgüne gönderilenler yaşamış” diyor. Ancak “bunların hepsinin
geçeceğine” ilişkin umudunu kaybetmemiş.
“Hukuk,
hukuk, hukuk” diyor sıkça. 12 Eylül 1980 döneminde de
yargılandığını hatırlatıyor ve şöyle devam ediyor:
“Hukuk uygulansa hiçbir sıkıntı olmayacak. Yemin ederek
söylüyorum 12 Eylül döneminde Sıkıyönetim Komutanlığı’ndaki
hakimler hukuku uyguluyordu. Önemli olan bir ön önce mahkemeye
çıkabilmekti. Yoksa, mahkemeye çıktıktan sonra hukuk
uygulanıyordu.“
Ali Aydın, 18 yıl hapis cezası almasına
rağmen Yargıtay tarafından hakkında beraat kararı verildi. Peki
mahkum olanların, beraat ettirilenlerden bir farkı var mı? Bunu Ali
Paşa’ya sorduğumda şunları söyledi:
“Evet, ben de beraat
ettim. Ama haklarındaki hapis cezaları onananların da bizden farkı
yok. Türk Ordusu, İslam’ın son ordusudur. Bakın Deniz Kuvvetleri
Komutanlığı’ ndan örnek vereyim: Belki çoğumuz bilmeyiz, bütün
gemilerimizin direğinde Kur’an-ı Kerim bulunur. Denizcilerin
tüm komutlarında ‘Bismillah’ denilir.”
Açıkçası hapis
cezalarına çarptırılanlar niçin bu cezanın kendilerine
verildiğini, yani suçlarının ne olduğunu bilmiyorlar. Mahkemede
18 yıl hapis cezasına çarptırılan ve beraat edenler de niçin
yıllarca cezaevinde tutulduklarını, cezalar verildiğini ve
sonunda beraat ettirilmelerini de anlamış değiller. Türkiye’de
bir dava, bu kadar etkin, yetkin hukukçu tarafından tartışılıyorsa
artık bize söz düşmez.
Yorum Gönder