Oldum olası karanlıklar düşmanıdır aydınlığın!...
Karanlık gizler!... Bilinsin istemez… Art niyettir diğer adı!...
Aydınlık görür, gösterir, görünsün ister. Sorulsun sorgulansın!... Şeffaflıktır diğer adı.
Doğayı da, insanı da sevmez karanlık. Takdiri ilahiden sayar kula kulluğu!...
Eşitlikçilik, çoğulculuk, saygı yoktur kitabında… sadece itaat, inat ve biat vardır!... Zebanilerle korkutur; hurilerle avutur!...
Sapkındır… çıkarcıdır, bencildir, muhteris ve fırsatçıdır!... Hilekardır; riyakardır!..Yasakçıdır, inkarcıdır!.. İçini boşaltır kavramların, kendi art niyetine yöntem olsun diye…
Demokrasi ve özgürlük kavramları evrensel anlamlarından çok farklıdır onların kitabında…
Demokrasi sadece sandık çoğunluğudur örneğin, sonuç bin bir hileye de kazanılmış olsa!...
Özgürlük, devletin temel ilkeleri ile savaşa tutuşma, soygunu vurgunu hak bilme, hukuku çiğneme, yandaş hukuk yaratma, besleme basın üretmedir örneğin!...
‘Allah’tan başka kimseye hesap vermem diyebilecek kadar, sorumsuz, kuralsız, despot ve aymazdır örneğin!...
Bir %50’yi diğer %50’nin üzerine salmak adına kin, nefret, intikam, yıkım , desise ve hileli komplolar kurma, özgürlüğün önsözüymüş gibi yutturulur halka karanlıkların kitabında örneğin!...
Oysa; demokrasilerin, çağdaş toplumlar rejimi olduğu, kitaplarının sonsözlerinde bile yer almaz!...
Biad etmeyen, karşı duran, gören, duyan, düşünen, soran, sorgulayan herkes, ya “onlar” ya da “birileri” adlı düşmandır karalıkların nazarında!...
Korkutma ve sindirmenin, kendi korkusunu yenmek adına kullanılıyor olması, ruhsal dengenin yerinde olmadığının önemli bir kanıttır aslında!.. Küresel entrikaların usta neferi olma, ancak böyle bir ruh haline sahip olmayı gerektirirdi zaten!..
Dengesizliğin ve çaresizliğin kaba güçle bastırılır hale gelmesi büyük tehlikedir toplumlar için!..Ve tehlikenin farkında olmak da o toplumun her bireyinin göz ardı edilmez görevidir.
Aydın olmanın sorumluluğunu duymak dediğmizde tam da budur işte!..
*
Aklı kullanmaktır aydınlık!...İzan ve vicdan sahibi olmaktır…Aşkın, sevgi ve hoşgörünün temelidir aydınlık. Çağdaşlıktır.. Yarınların refahına giden yolun ışığıdır.
Kin ve nefret sahiplerinin erk sahibi olmaları, büyük talihsizliktir…Yıkımlar böyle başlar.
Aydınlanmamış kafa, kul olmaya, kullanılmaya mahkumdur…
En korkunç olanı da, kula kul olduğunun farkında olmayan kişi, kendisini “en yüce güce-Tanrı’ya kul olduğunu” sanmasıdır!.. Ölenin de öldürenin de, eşkiyanın da soyanında, benzin döküp adam yakanın da, ciğer söküp yiyenin de,bunları yandaşından sayanın da, ormana talan için girenin de… Allü Ekber” nidaları bu sanrıdandır!.. Sanrı ise,özü karanlıklara dayalı, uzun süreli tedavi gerektiren bir ruh hastalığıdır!..
Ve toplumları kan ve gözyaşlarına boğanlar da, biber gazları ile can alanlar, göz çıkaranlar, “emri ben verdim”lerle övünenler de bunlardandır!...
Barışın düşmanıdır karanlıklar… “Barış” sözcüğünün anlamı bile sorun yaratmanın adıdır karanlıkların dilinde!...
Sıfır sorun ile başlayan söylemin, sırf soruna evrilmesi de bundandır!..
Dostsuz kalmanın “değerli yalnızlık” olarak adlandırılma budalalılığı da bu halkadandır!....
Tehlike büyük!. Sevr’den geniş cephe;!.. Gaflet diz boyu…Savaş;Hades ile Prometeus arasında!....
Karanlıkla aydınlığın amansız savaşı yani!.
***
ODTÜ savaşı; işte bu savaşın ta kendisi!.. Karanlıktan yana Hedes; ışıktan yana Prometeus!...
*
Aslolan, safların belirlenmesi… Ya Hades’den yana… Ya da Prometeus’tan !..
“Su uyumazmış da, gör bak başka kimler de uyumazmış!.. Ortalık boş, fırsat bu fırsat…
Tam da baskın havası!..”. İşte ODTÜ baskınında uygulanan yöntemin aslı!..
*
Unutulmasın!..
Her baskın havası, her paylaşım kavgası, kendi kahramanını yetiştirir…
Her dönemin onur yüklü Donkişotları vardır, devlere saldıracak!... Ve onlara onurla, yürekle karşı koyacak!.. 68’den beri, her dönemde yaptı bunu ODTÜ!... Yine yapacak!..
Aslolan, yüreği elinde, Donkişot olmasını bilebilmektir, “Benkişot’um” diyebilmektir!...Her sabah, karanlığın mağlubiyeti üzerine doğan güneşle başlar!.. İşte…
BEN’KİŞOT!...
Devlere saldırırken Donkişot;
Aklında yalnızca doğrunun zaferi vardı.
Sahte gerçeğe onurla meydan okurken,
Elinde kör bir kılıç, gönlünde Dulsiyana’sı vardı.
Düşünmedi alaşağı olacağını,
Yolu yok;
İnançla, gayretle emekle…
O yedi kanatlı devle…
Amansız bir savaş o l a c a k t ı !.
Belki bir kanat çırpışıyla devin,
Tam da arefesindeyken zaferin,
Savrulup yitmek de vardı!..
**
Bir onur savaşıdır bu, kaybı ölümden beter…
Ya onurlu bir zaferle kazanılırdı aşk;
Ya da onursuz bir teslimiyetle biter!...
Sever miydi sanırsın şirin; korkak olsaydı Ferhat’ı…
Gönlünü sarmasaydı Aslı’nın aşkı, sımsıcak;
Kalır mıydı bu güne, Kerem’in aşkını anımsayacak!?..!..
**
Özgürlükle örülmüş bir onur savaşıdır bu!..
Siz her ne kadar vurdum duymasanız da;
Biz o kadar vurup duyuracağız!..
Donkişot’un onuruyla dolu,
Doğrunun, emeğin, özgürlüğün kulu…
Ben’kişot olmuşuz!...
Mehmet Halil Arık
Emekli eğitimci – DENİZLİ (mehmethalilarik@gmail.com)
Not:
Devamı gelecek ODTÜ Baskını ile ilgili yazının!...
Tam da ‘68’lerden bir ODTÜ’lü olarak, benim de var o gece baskınıyla sökülen-devrilen ağaçlarda emeğim…O hakkımı helal eder miyim!? .. Durur muyum üç beş kelam söz
Yorum Gönder