Gezi'de de her şey böyle başlamıştı... İstanbul Büyükşehir
Belediyesi'nin "Gezi Parkı'nı yeniden düzenlemek" adı altında giriştiği
ağaç katliamı tepkiyle karşılanmış, gençler, sanatçılar bu barbarlığa
karşı parkın içinde çadır kurup, nöbet tutmaya başlamışlardı...
Bir sabaha karşı ellerinde sopalarla, arkalarında "destan yazan"
çevik kuvvetle parka baskın yapan zabıta sıfatlı zorbalar, çadırları
hallaç pamuğu gibi attı, insanları vahşice, öldüresiye dövdü,
sürükleyerek dışarı attı...
-Park ele geçirilmişti!..
Ama hiç hesap etmedikleri bir şey oldu; muhterem medyanın ezici
bölümü, bu vahşeti görmezden gelip "penguen belgeseli" yayınlarken,
Ulusal Kanal, Halk TV ve o dönem Uğur Dündar ve ekibinin çalıştığı +1
kanalı olayları kesintisiz yayınlamaya başlayınca halk ayağa kalktı. Ne
gaz bombası, ne biber gazı, ne kimyasal karıştırılmış tazyikli su, ne de
plastik mermi; çocuklarına, sevdiklerine destek olmak için Taksim'e
akan milyonları durdurabildi...
Yalnız İstanbul değildi ayağa kalkan; ülkenin bir çok yeri, İzmir,
Ankara, Antalya, Eskişehir, Hatay, aklınıza neresi geliyorsa
ayaktaydı... Milyonlarca kişi, iktidarı öfkeye boğan "tencere-tava"
eylemlerine başlamıştı. İstanbul'daki Gezi eylemcilerine yurdun dört bir
yanından destek yağıyordu... Ankara'da ise Gezi'ye tam destek veren bir
üniversite vardı:
-ODTÜ!..
Neden hedefte?
Ortadoğu Teknik Üniversitesi...
Dünyanın en başarılı, en saygın 200 üniversitesi arasında 183'üncü
sırada yer alıyor... Bilim üretiyor, teknoloji üretiyor... ODTÜ mezunu
olmak bir ayrıcalık olarak biliniyor... Tüm bunların yanında çok
yaşamsal bir özelliği daha var:
-ODTÜ özgürlükçü, ilerici üniversite markasını da gururla taşıyor!..
ODTÜ, tarihi boyunca, bu markayı titizlikle korudu. Zorbalığa,
baskıya, eşkıyalığa hiç ödün vermedi. Hep başı dik, hep mazlumun,
haklının yanında oldu...
Eh, durum böyle olunca, bir de "Gezi"ye var gücüyle destek çıkınca,
"İleri faşizmin" hedefine oturması kaçınılmazdı!.. Bu üniversiteye şööle
okkalı bir ceza kesilmeliydi... Kesilmeliydi ki, herkes "el mi yaman,
bey mi yaman" görmeliydi!..
Pekiii, cezayı hangi el kesecekti? O da kolaydı; Ankara'da bu türden
"işleri" en iyi, en güzel kim kotarıyorsa o tabii... Bahane de bulundu:
-Yol yapımı!
Önce tartışmalar başla(tıl)dı... Yandaş medyada bi güzel pişirildi...
Uzman sıfatlı bir takım kişilere, "aman da ne güzel yol yapılacak"
teraneleri ekranlarda dizi film halinde oynattırıldı. Ağaçlandırma
Yönetmeliği'nde şipşak bir değişiklikle, ormanlara devlet müdahalesinin
de önü açıldı... Ne cinlik ama değil mi?!.
Sonra sıra geldi "huruç harekatına!" Yine bir gece yarısı, yine
elleri sopalı, arkaları destekli "belediye görevlileri" testerelerle,
greyderlerle, kamyonlarla geldiler. Birkaç saat içinde binlerce ağacı
haklayıp gittiler!..
Ertesi sabah, öğrenciler aynı yere binlerce fidan diktiler... Bu kez
gaz bombaları, biber gazları, kimyasal suları ve plastik mermileriyle
döndüler, o fidanları da parçalayıp attılar. Öğrencileri de bi güzel
benzettiler tabii!..
-ODTÜ'nün bi güzel canına okumuş, savaşı kazanmışlardı!..
Aynı vahim hata
Kazanmışlar mıydı acaba?..
Bir gece yarısı, tıpkı Gezi'de olduğu gibi, düşman topraklarına
saldırır gibi, önüne çıkanı gaza, tazyikli suya, plastik mermiye
boğanlar galip mi olmuşlardı acaba?.. Hiç sanmıyorum!.. Yurdun dört bir
yanında ODTÜ için tek yürek olan milyonlarca aydınlık, yurtsever insan
hiç de öyle düşünmüyor...
Zorbalık, barbarlık, faşizm eğer sonuna dek başarılı olsaydı, tarihin
çöplüğüne atılan tüm diktatörlerin sonu "mutlu sonla" biterdi! Tarihten
ders almayanlar yine aynı vahim hatayı yapıyorlar, halkı küçümsüyor,
TOMA'larına, akreplerine güveniyorlar... Ama çok yanılıyorlar.. Dün
slogan "Diren Gezi" idi...
-Bugünün sloganı "Diren ODTÜ" dür...
Yorum Gönder