Şalvarın ipi!... (Destan) - Mehmet Halil Arık

*Teslim ettinse şalvarın ipini;
Senin değildir artık içindeki!..*(Ninem)
-------
Oldum olası iki düşmanı oldu Cumhuriyetin…
Biri ihanet; biri cehalet…
*
Yakın geçmişte…
İhanet; işine yaramıştı işgalcilerin;
İmparatorluğun yıkımından pay kapmak için,
Kendi yaratmıştı her işgalci güruh…
Kendi işbirlikçisini.
Sevr arzusu kursaklarında kalanda - sömürünün zebanileri..
Gün olsun da yeşersin yarım kalmış
Arzuları...
Hazır kuvvet; elde bulunsun diye;
Beslemede tutuldu - bazıları.
*
Cehalet işlerine yaradı işbirlikçilerin…
Gözbağı olsun aydınlığa… dediler..
Prangası olsun beyinlerin.,
Sormasın…
Sorgulamasın…
Bilmesin, öğrenmesin istediler
Hep.
Zaten; biadı inançtan sayar cehalet.
Bilmez ki; bir adım ötesi köleliktir.
*
Cehennem korkusu elde hazır:
Korkut derse korkutacak;
Sustur derse, susturacak!..
Bekler emre amade… zebani..
Hakimiyet cehalette olacak - illa ki
Yalnızca onun bayrağı dalgalanacak!..
Bu onun ortaçağdan kalma huyu…
İster ki
Feleğin çarkı,
Hep kendilerinin değirmenine taşısın suyu.
*
Savaş çığırtkanlığı.. ihanetin ta kendisi!..
Savaş açlık…
Savaş yıkım…
Savaş kan ve gözyaşı...
*
Ölmeyi adam olmanın parçası saymak!..
*
Bu söylemin sahibi mi - barışın efendisi!?..
Kimdir savaşa çanak tutan;
Yiğitse; gitsin savaşa kendisi…
Savaşın ölmeyeni için ne kolay söylem..
Çıkıp yanlışı, mertçe söylemeli sözün sahibine birisi;

*
“Öleceksek adam gibi ölelim!”(miş)
*
Kendinin olmayan bir savaşın öleni olmak!...
Hem toplumsal; hem ruhsal izaha muhtaç!..
Barışın adamı olmak dururken!.
Neresi -adam gibi-lik bunun!?..
Neresinde yazar; böylesi zulüm - insanlık kanununun!..
Yaşamak hakkınsa; yaşatmak görevin değil mi senin!?..
*
Sevaplara sevap katmak adına,
Hacıbayram, Kocatepe, Mimar Sinan’a,
Ve yetmezmiş gibi daha onlarcasına;
Ve de; bir din savaşına; çanak tutarcasına
Emevi Camii’nde Cuma Namazı hayalleri kurmak…
Ve bunu koskoca toplumun iç işi saymak!..
İzaha muhtaç!...
*
Ya; bir de;
İşgalcinin, askerlerine “salimen dönme” dualarına…
Ne demeli!..
“İdrak, akıl, izan, vicdan;
Ve de; bu cümleden tümünü
Sen ona
İhsan eyle öncelikle ey yüce tanrı” demenin ötesinde:
Başka ne dilemeli!?...
*
Nasıl adı bahar olur bir savaşın;
kardeş kardeşe vurdurulurken!?..
*
Allahü Ekber çığlıkları yükseliyor her bir köşeden,
İnandıkları Allah ortakken!..
Diken diken oluyor tüylerim;
Ürküyorum; duyduğum sesten;
Ortak din.. musubet zincirine halka yapılmış;
Her halkaya binbir yalan takılmış..
Her nida bin can;
Bu nidalarla yücelmez ki din;
Onların inancıyla değil,
Kendi imanımla soruyorum.
Allah hangi tarafında bu tekbirin!?..
*
Çiçekler açar baharda…
Söylesin,
Ölmeyi adam olmak sanan o öfkeli adam;
Nerede baharın çiçekleri…
Kim demiş kanla sulanır çiçek!..
Nerde o çakma yiğit; bu soruya cevap verecek!?..
*
Bahar kime!?..
Ölene mi; kalana mı?..
Silahını satana mı bahar!?
Yağmalardan pay alana mı!?
Ya; eşbaşkanları ne tarafında bu sahte baharın?
Kim kurtulmuş bu güne dek
Orta Doğu bataklığına saplananların!?
Göz önündeyken bu tarihi gerçekler;
Şam’a sefer düzenlemekten fütursuzca söz edenler;
Halkın karşısına çıkıp bu kardeş kavgasının
Kanlı hesabını ne zaman verecekler!?..
*
“Adam olmak mı ölmek?;
Dur!.. sen orada bir nebze dur!..
Gel sen; bir de ölümü;
Ölenin geride kalanlarına sor!..
Asıl soru bu.
Hangi savaş bir sonrakine gebe kalmamış…!?
Hangi savaşın acısı silinmiş…
Asırlar boyu..
*
Hangi savaş kin üretmemiş…
Nefreti miras bırakmamış!?.. !?
*
“Ecdadımızın at üstünde gittiği her yere biz de gideriz!..”(miş!!!)
Gidersin.. de,
Büyüdükçe daralan düşman çemberini;
Ellerinle örersin!..
Adamlık mı bu!?..
*
At üstünde gittiği ülkelerin elleriyle olmadı mı!?..
Ecdat diye övündüğün; Osmanlı’nın sonu..
Bu acılardan bile ders alınmadı mı!?
Ne kaldı bugün elde yadigar o günden!?..
Kupkuru övünçlerden…
Harem kavgasından öte!..…
Haa!... birde…
Fransuva Birader’e
Anası hatırına tanınan..
Kapitülasyon..
yani; o günün deyimiyle; İmtiyazat-ı Ecnebiyye…
Yani bu günün deyimiyle; Teslimiyet-i Umumiyye...
*
Gün bu gün…
Sürüyor o günden kelen alışkanlıklarımız;
Söylem açık; söylem net,
Onurun yüzkarası;
Sadakatın son evresi;
Gafletin, dalaletin emaresi; şaşkınlığın son devresi…
Toprağımız; toprağınızdır…(mış)
Var mı peşkeşin; teslimiyetin… bundan ötesi!?!?...
*
Kanarsam; inanırsam bu katmerli yalana;
Yuh bana!..
Sen kanarsan, aldanırsan; sana da Yuh!..
Her kim ki bu söylemin… sahibine
Kuyruk olur takılırsa peşine
Ona; yüzbin kere Yuh!..
*
Diyorlar ki;
Ha NATO; ha biz...
Yüklenip gidecek miyiz!?...
Diyoruz ki;
Haklı dersiniz!..
Kurun karargahınızı İzmir’e…
Konuşlandırın patriotlarınızı ülkemizde istediğiniz yere…
Kullanacak askerlerinizi de getirin.
Emir sizin;
Dümen sizin...
İsteyin siz!..
İstendikçe biz; daha neler.. neler veririz..
Başını da çevirin istediğiniz yöne..
Soranlara patriotlar öz be öz bizim deriz...
Biz böyle dümenleri, Birinci Dünya Savaşı’ndan biliriz..
Umarız;
Halkı bu kadarcık kandırmaya siz de ses etmezsiniz..”
*
Oysa derdi ki ninem;
Teslim edersen şalvarın ipini; senin değildir artık içindeki!..
Patriot; vatansever demekmiş…
Tevekkeli, boşuna demezmiş ninem:
Sabah Badi (sabah çiçeği) koyarlarmış sabah bokunun adını…
Meğer; adıyla kapatmak isterlermiş kokunun foyasını…
*
Ecdadımızın at üstünde gittiği her yere biz de gideriz…(miş).
*
ilk sefer Şam’a. Nasip olanda!..
Elle;
Olmazsa dille;
O da olmazsa… buğzla, öfkeyle… kinle…
Haydi zafere!...
-----
Bir garabet çağrısı yansıyor…
Sanki uzaklardan;
Önlerinde davul; ellerinde ferman
500 yıl öncesinden duyulan tellalın sesi..
Cihad çağrısıyla geçiyor sanki sokaklardan!..
*
Sanırsın ki bir ilahi marş yükseliyor
Yerden ta arşa…
Sanırsın beş asır öncesinden sesler geliyor,
Padişahım çok Yaşa; padişahım çok yaşa..
Avazınca haykırıp coşturunca tutmalar;
“İptida Bağdada sefer olanda” farz misal
Eşbaşkanlık görevi akla geliyor;
Tutuyor;
Şam’a görev emri veriyor..
Hasdur!... Yallah!..

**Ata ne hacet -Sefer-ü Şam görünür yakın atide
Çıkarız gün ışırken başımızda bembeyaz aziye,
Vasıl oluruz, peyman-ı iman ile Cum-a vakti.. öğleye
Ol duamız odur ki; Yüce Rab; muzafferiyeti bizlere nasibeyleye..**
*
İyi nutuk!..
Ecdadımızın at üstünde gittiği yere biz de gideriz..(miş!)
Aklını çeliyor insanın!
Ama bir gerçeğin de altını çiziyor ayni zamanda…
Beş asır önceyi düşleyen beyin;
Bu günlere nasıl gelsin!..
Gelemez ki!.. G e l e m i y o r d a!..
Geçmişi tarihin ibretlerinden
Değil,
Ortaçağ çöplüğünden…
Tarih masallarını züğürt tesellisi tadında,
Günümüz toplumuna sunuyor
Horoz şekeri misali; aldatmada kullanıyor!..
Oysa; O köprüler, bugünküler değil;
Çoktaaan geçti o köprülerin altından sular.
Devirler bitti!...
Karanlık devirler çoktan kapandı – gelince bilim,
Gelince aydınlıklar..
*
Çoktan kuru kafa oldu… O günlerin kafası…
Çok gerilerde…
At üstünde; hayallerde kaldı o günlerin atası!..
*
Bir bilimsel gerçeği hatırlatmak isteriz
Hurdasız!.., Yalansız;
H i l e s i z...
Kurtuluş savaşını yok sayıp inkar eden… unutan;
500 yıllık geçmişi, övünçle; dün gibi hatırlayan,
Vicdanlar,!.. Beyler!..… Beyinler!..
Takdir görse de hitabet’iniz;
Sağlığınız kusurlu;
Sizlere İyi gözle bakamaz ki tababet’iniz!..
B i l e s i n i z !.. İyi yolda değilsinin!..

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget