“Sitemkar bir isyanın ruhuna düşmüş gönül... Yaşamak istersen eğer, sevdanın kalbine gömül...”
Tam bu şiirsel satırları tasarlarken, akşamın taze karanlığına hapsoldu gün... Dedim ki içimden, işte yaşadığımız bugün de beni hiç şaşırtmadı!..
Tıpkı diğerleri gibi yaşadığımız anlar en hızlı Arap atlarının koşusunda, çaresizce geride kaldı...
İyisiyle, kötüsüyle el salladı dakikalar ve ufkun ulaşılamayan çizgisine hapsoldu gün... Yani; “mahcup sevdalar gibi saklandı bugün...”
Günün ardından ne gelir bilirsiniz; Pusuya düşmüş bulutlar... İmdada koşan ay ışığı!.. Hepsinin derdi yakamoza yıldız yetiştirmek!..
Evet; “Cumartesi Öyküleri” ya da denemeler yazarken aslında istemiyorum hüzne bulanmış tebessümü... Çünkü hüzün, yağmur düşmüş yaprağı andırıyor...
Çocukluğumdan bu yana, öyle sevginin abartılı ve coşkulusunu görmesem de; hep inandığım bir gerçek vardı: Sevdanın pınarını kurutursan hayat zaten çöle döner...
O yüzden her zorluğa rağmen dik, kararlı ve yürekli durmak; sevdalı olmak yaşama anlam kazandırır diye düşünüyorum...
Aşk sanmayın yalnızca bu sevdayı; inanca, mücadeleye, düşünceye, kararlılığa, iradeye ve adam olmaya da sevdalı olmaktır en önemlisi...
Sanırım siz de artık fark ediyorsunuz; yaşamın içindeki kısır döngünün yarattığı hüzün bana çok ilginç satırlar da yazdırıyor... Aslında sizi de siyaset, terör, kaos vs. gibi sıkıntılardan uzaklaştırmak istiyorum biraz...
Akide tadı verenler!..
Adımız, tv programlarının alt yazılarında ya da matbuat tanıtımlarında “terör uzmanı” na çıkmış ya; kimileri sanabilir ki, sorguladığımız, karşı durduğumuz hatta öfke duyduğumuz şiddetin hapsindeyiz...
Tam aksine kötü zamana, yaşananlara, kumpasa, haksızlığa, hukuksuzluğa, ahlaksızlığa, işbirlikçiliğe, tasfiyeciliğe, sansürcülüğe ve dönekliğe olan öfkemize rağmen, adam gibi duygusallığımız da var içimizde...
Hem de, son yıllarda yaşanan tüm kötülüklere rağmen, her sabah umutla kalkmak gibi mahmur bir duygusallık...
Çünkü “çiğ düşmüş hüzünler de taşısa sabah, akide tadı verenler var“ diye düşünmek; yaşama tutunmak ve mücadele etmek açısından iyimserliktir!..
Mesela hemen şimdi içimden, “Şu an hüznüme getirse ayakların seni... Sevda secde eder belki tenine...” diye yazmak da geçiyor...
“Sevdana takıldı masum gözlerim, nazların dökülürken topluyordu ellerim“ diye şair kesilmek de!..
Ve bu yazdıklarımı heyecanla ve de yüksek sesle birilerine okumak... Çünkü inanıyorum ki; insanın dizelerini kendi ilhamına okuması, bir peri masalını ceylanlardan dinlemesi gibi bir şeydir!..
Kaderin köpüklerinde!..
Siz bu sabah, belki masumiyet taşıyan şaşkınlığınız, belki hüznünüz ve belki öfkenizle uyansanız da; inanıyorum ki, bitmeyen umudunuzla kalktıysanız yataktan, ilk işiniz mırra tadında bir sade kahve içmek olsun...
İşte o kahve keyfinizi renklendirecek dizeler de benden... Bakınız, tam da şimdi döküldü içimden:
“Kahvenin fincanı dile gelecek... ‘Tut, bırakma, kaderin köpüklerime gizlensin’ diyecek...”
Elinizde gazetenizle, sıra gelirse bu yazıyı okumaya... Size naçizane tavsiyem önce pencereden aydınlığa bakınız:
Eminim çoğunuz aynı manzarayı göreceksiniz... İşte keşmekeşe düşmüş bir kentin ahval ve şeraiti; Gökyüzü hüzünlü, deniz puslu, martılar ıslak... Çiğ düşmüş çimenler sevda yürüyüşlerini bekliyor!..
Ya da ihtimaldir ki; gün, güneşe teslim olmuş yaz tadında... Yapraklar pınara düşmüş naz tadında...
Peki sonrası?.. Her zamanki gibi akşam... Gece karanlık örtüsünü serdi, ay isyan ediyor... Yıldızlar ise her zamanki gibi ninni söylüyor... Ya bulutlar, onlar yine üzerimizi örtüyor!..
Cesaretin nehri gibi!..
Hayatın her anında; sabah ile akşam arasında, yaşamın kısırdöngüsünde savrulabilirsiniz... Ne olursa olsun varla yok arasındaki ipte sakın yürümeyin, düşersiniz!.. Çünkü orada ip yoktur!..
Çünkü yaşamda her şey ama her şey külliyen yalandır!.. Ve değişmeyecek tek bir gerçek vardır; dünya dönüyordur!..
Kimimiz o değirmenin çarklarını çeviririz inadımızla, kimimiz de o çarkların arasında ezilir gideriz...
O yüzden hep derim ya; “Yaşam çelişkiler zinciridir... Her halka hem birbirine çok yakın hem de çok uzaktır... Ama tek bir gerçek vardır; tüm halkalar birbirine bağlıdır!..”
Gelelim yine, bizi de sizi de zamanın ötesindeki sözcükler deryasında şiire kürek çektirebilen sevdalara... Tekrar etmem gerekir mi yukarıda duran ilk yazıdaki o satırları;
“Aşk sanmayın yalnızca sevdayı; inanca, mücadeleye, düşünceye, kararlılığa, iradeye ve adam olmaya sevdalı olmaktır en önemlisi...”
Evet, insanın sevdası yüreğinde, cesareti azmindedir... Cesareti ayakta tutan da iradedir... Ne olursa olsun, korkmayın, mutluluğunuza sahip çıkın!..
Ve tabi ki; ne olursa olsun güneşin uykuya dalışı gibisiyseniz eğer, mutluluk her daim gölgeniz olsun...
Sakın ola ruhunuzu yalana, kalbinizi kırana teslim etmeyin!..
Yaşamın gerçeklerinde, cesaretin nehri gibi akanların günü Aydınlık olsun!..
Yorum Gönder