Demokrasinin özüne yönelik saldırı! - Tünay Süer

Başbakan Erdoğan, Konya’da şehir hastaneleri projesini 6 yıldır bürokratik oligarşi nedeniyle hala hayata geçiremediğinden söz ederek yargıdan yakındı.
Neymiş efendim; sistem düzenli kurulmamış. Düzgün kurulmadığı için de umulmadık yerde, umulmadık şekilde bürokratik oligarşi karşısına çıkıyormuş.
Yasama, yürütme ve yargının ülkede öncelikle milletin menfaatini düşünmesi, ardından da devletin menfaatini düşünmesi lazımmış.
Vay canına! Bu sözleri söyleyene bakın.
Her şey aklıma gelirdi de başbakanımızın yargıdan şikâyet edeceği aklıma gelmezdi.
Bu arada Ana Muhalefet Partisinden de yakınıyor başbakanımız.
Efendim, ikide bir Anayasa mahkemesine gidiyorlarmış, bir saatte bitecek iş bir günde, bir günde bitecek iş 2 günde bitiyormuş.
Vah vah! Çok üzüldüm ya.
Bu ülkede aylarca, yıllarca sonuçlanmayan davaları bekleyen onca insanın canı yok sanki. En ufak bir davada dahi git, gel insanların ömürleri tükeniyor neredeyse.
Sevgili Başbakanımızın dediği gibi yasama, yürütme ve yargının ülkede öncelikle milletin menfaatini düşünmesi gerekirken Silivri’de neden olmuyor acaba?
Ergenekon, Balyoz, Kafes gibi davalara bakarsak, ne işse oradaki mahkemelerde var gücü ile tıkır tıkır işliyor. (Yasama, Yürütme ve Yargı.)
Demir parmaklıklar ardındaki vatanseverlerimiz resmen esir alınmışlar ve bir türlü başbakanımızın ağzının ucu ile söylediği milletin menfaati ilkesi orada işlemiyor, sanki tozlu raflara kaldırılmış.
Ne iştir?
İçerideki masum insanların sesini duymayan hatta dinlemek istemeyen bir acayip yargı yürütülüyor orada.
                                                          ****
Dünkü yazımda senelerdir ne suçla esir alındığı yüzüne söylenmeyen Tuncay Özkan’dan bahsetmiştim. Bugün Mehmet Perinçek’ten bahsetmek istiyorum. "Ermeni meselesiyle uğraşmayıp Ergenekon terör örgütünün faaliyetlerini yürütüyor" şeklinde bir iddia ile içeride tutuluyor.
 Duruşmada Ermeni meselesinin siyasi bir mesele olduğunu söyleyen Perinçek, Doğu Perinçek'in bir siyasi partinin genel başkanı olması nedeniyle Ermeni meselesinin siyasi boyutlarıyla ilgilenebileceğini, kendisinin de akademisyen olarak bu konuda çalışma yapabileceğini söylüyor savunmasında. 12 yıldır Ermeni meselesiyle ilgili çalışmalar yaptığını anlatan Mehmet Perinçek, "Ermeni meselesiyle ilgili devlet arşivlerinde çalışma yapıyorum. Kitaplar yazdım. Türkiye'de ve dünyada konferanslar verdim. Onlarca bilimsel makalem var" diyor ama nafile.
Karşısındaki kişiler adeta taşlaşmışlar.
                                                                  ****
Böyle değerli bir gencimize ve diğer tutsaklarımıza, avukatlarına bile yeterince savunma hakkı tanınmıyor. Avukatlara savunma hakkı tanımayı bırakın haklarında davalar açılıyor, duruşmalardan men ediliyorlar. İşte böylesine garip bir yargı var Silivri’de.
 Sonra da sevgili başbakanımız bizlere yargıdan şikâyet ediyor.
Güleyim mi, ağlayayım mı şaşırdım vallahi.
Bakınız bu gencecik bilim adamını benden çok daha iyi anlatabilen kısa bir yoruma rastladım gazete yorumlarının tekinde. Sizlere aktarıyorum ve pırıl pırıl bir genci haksız yere içeride tutan bu adaletsizliğe ben de isyan ediyorum.
A.Tamtürk -2011-08-25 02:10:09----Mehmet Perinçek, Türk Milleti’nin Orhan Pamuk’a cevabıdır. Satranç bilenler ne demek istediğimi kolayca anlayacaktır. Mehmet Perinçek, "ABD PİYONU" Orhan Pamuk’un önüne dikilen "TÜRK VEZİRİ”idir. Mehmet Perinçek, 2015’te büyük çıkışa hazırlanan Ermenilere “BÜYÜK YALAN” adlı muhteşem belgeselle Türk Milletinin çektiği “ŞAH-MAT”tır. Mehmet Perinçek’in ABD maşalarınca tutuklanmasının nedeni işte budur. ..//.. Ermenistan şu anda bayram ediyor… ..//.. Herkes Mehmet Perinçek’in “BÜYÜK YALAN” adlı belgeselini mutlaka izlesin. O zaman bu tutuklamanın nedenini anlarsınız. "Büyük Yalan" belgeselini şu adresten ısmarlayabilirsiniz:
 http://www.ataturkeserleri.com/Buyuk-Yalan-6-Vcd-urunid167.html

Evet, genç Perinçek ortada olmayan bir örgüt üyesi olarak ve yataklık yapmaktan suçlanarak içeride tutsak edilmiştir. Ne avukatlarına ne de kendisine savunma hakkı tanınmamaktadır.
Tabi, başbakanımızın isteği doğrultuda oluyor her şey. Son yapılan referandumu hatırlıyoruz. Yetmez ama evetçiler sayesinde devletin bütün denetleyici kurumları başbakanlığa bağlanmıştır. Her şey onun iki dudağı arasındadır.
Bu durumda başbakanımızın şikâyeti bana göre iki şeyi ifade ediyor.
Ya blöf yapıyor, ki bu da olasılık dahilinde ikincisi ise Brunei’nin şimdiki sultanı Hassanal    Bolkiah gibi olmayı düşlüyor. Başbakanlık savunma bakanlığı hem de maliye bakanlığı yapmak kısacası sultanlık istiyor. Şimdi her istediğini yapabiliyor ama rahat değil. İstiyor ki çıkartacağı anayasa ile dünyaya sultanlığını tescilli olarak ilan etsin.(Tabi bu anayasayı yapmaya gücü yeterse.)
Başbakanın gücü yeterde sultanlığını ilan edebilirse vay geldi bu milletin başına. Başbakanımızın yakından izlediği, konuk olduğu o Sultan Hassanal Bolkiah ülkesinde herhangi bir muhalefetin oluşmasına imkân vermek istemeyerek 1950’lerde kurulmasına izin verilen Brunei Halk Partisi'nin yönetimi eleştirmeye başlaması üzerine hemen partiyi kapatmış ve ileri gelenlerini de ya hapse atmış ya da sürgüne göndermişti. Sultanlığın bu politikası ülkede yönetimi etkileyebilecek bir örgütlü çalışmaya fırsat vermemektedir. Başbakanımızın hayali budur, demokrasiyi istememesinin altında bu yatıyordur işte.
                                                                       ****
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu
Kuvvet ayrılığının demokrasi ve özgürlüklerin temel koşulu olması ve yine demokrasilerde iktidar gücünün diğer kurumlarla denetlenebilirligi olgusuna ver yansın eden başbakanımıza CHP den anında yanıt geldi.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu ;
''Sayın Başbakan kuvvetler ayrılığı ilkesinden şikâyet ediyor. Yani demokrasiden şikâyet ediyor. 'Ben iş yapacağım demokrasi önümde engel'. Bunu söyleyen bir başbakan o ülkede başbakanlık yapamaz. O başbakanın ömrü demokratik açıdan dolmuş demektir'' .
  ''Demokrasinin özüne yönelik bir açıklama bu, demokrasinin özüne yönelik bir saldırı bu. Bir başbakan böyle bir konuşmayı yapamaz''
diyen Sayın Kılıçdaroğlu’na hak vermemek mümkün mü?     
                                                                 ****  
   'Ben iş yapacağım demokrasi önümde engel'. Allah Allah! Bu ne demektir ya?
Hayret!
Yasama, yürütme ve yargının hatta medyanın büyük bölümünün elinde olması yetmiyor sevgili başbakanımıza.
O ne istiyor? Elbette SULTANLIK
                                                   ****
Yandaşın iddiasına sadece gülerim.
Akit'in iddiasına göre, Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi, Kılıçdaroğlu ailesine eşine 53 bin TL'lik bir gerdanlık hediye etmiş.

Ya bu yandaşlar böyle yalan yanlış yazıyorlar onlara da yasalar işlemiyor. Başbakanımızın oğlu Bilal’e yeni alınan gemiden bahsetmek işlerine gelmiyor ve akılları sıra gündem yaratıyorlar.
Bu milletten kesilen vergilerin, iğneden ipliğe yapılan zamların nerelere harcandığı belli oluyor. Ne diyeyim başka?
Sevgiyle kalın..

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget