Başlıktaki “varoluş çıkmazı” (existential dilemma) deyimi, çağımızın ünlü psikanalizci düşünürü Erich Fromm ekolüne mensup İran asıllı Amerikalı profesör Rıza Âraste’nin, Mevlana’yı anlatan kitabında (Rûmi, the Persian, the Sufi), günümüz insanının içinde bulunduğu durumu ifade için kullanılmaktadır.
Çalışma salonum, bir ayı aşkın bir zamandır, bir Mevlana mevsimi yaşamakta, bir Mevlana coşkusuyla dolu bulunmaktadır. Sebepsiz değil. 17 Aralık, Şeb-i Arûs’tu. Bir yazı, bunun için yazacaktım. Ama bu kadarla kalmadı. Bir haftayı aşkın bir zamandır, ziyaret veya sohbete gelen dostlarla hep Mevlana konuştuk.
Böylece, sevgili okuyucular, manevi koşullar kadar, dış sebepler de masamın üstünü, Mevlana’nın eserleri ve Mevlana üzerine yazılan kitaplarla doldurmamı zorunlu kıldı. Mevlana mevsimi, masamı da onurlandırmıştı. Bir yığın kitap… Türkçe, Osmanlıca, Arapça, İngilizce, Farsça, Fransızca…
İki Müslüman yazar, rahmetli Abdülbaki Gölpınarlı ve İranlı Fürûzanfer, Mevlana konusunda otorite isimler. Bu iki yazarda, Mevlana’nın hayatını, devrini, çevresini ve nihayet eserlerinin edebi-filolojik tahlillerini buluyorsunuz. Mevlana, çağa nasıl anlatılmalı, çağdaş insanın bulunduğu çizgide Mevlana nedir, neleri temsil ediyor veya edebilir gibi soruların cevapları ise bu iki yazarda yok. Oryantalizmin devlerinden biri olan Nicholson, Mevlana’ya bu açıdan bakma gücü olan bir beyin. Fakat Mevlana’nın esas kaynağı olan İslam’a bakışı ‘yamuk’ olduğu için bir türlü sadede gelmiyor… Arap, İslam’ın Araplaştırılmasına bir engel teşkil ettiği için olacak, Mevlana ile asla ilgilenmemiştir diyebiliriz. Arapça literatürde Mevlana, genel bazı eserler içinde, bir iki sayfalık yer tutar; hepsi bu.
Onu atıyorum, bunu kenara koyuyorum, elimde “İşte, Mevlana çağa böyle anlatılır” dedirten üç kitap kalıyor: Pakistan asıllı, fakat çalışmalarını Amerika’da sergilemiş bir ilim adamı-yazar olan Halife Abdülhakim’in The Metaphysics of Rûmi (Mevlana’nın Metafiziği) adlı eseri, Rıza Âraste’nin, az önce andığım kitabı ve bendenizin Almancaya da tercüme edilen ‘Mevlana ve İnsan’ adlı eseri.
ÇAĞIMIZIN MEVLANASI: MUHAMMED İKBAL
Tam bu noktada şunu, altını çizerek, ifadeye koymak borcundayız: Çağdaş düşünceye Mevlana’yı, belki de uzun yıllar aşılamayacak bir çapta anlatmak nasip ve şerefi, ölümsüz şair-düşünür Muhammed İkbal’in olmuştur. İkbal, Cavidnâme adlı anıt eseriyle Çağımızın Dantesi diye anılırken, kişiliğine ve sistemine hâkim olan Mevlana etkisi yüzünden de ‘Rûmi-i Asr’ (yüzyılımızın Mevlanası) olarak adlandırılmıştır.
Halife Abdülhakim, Mevlana’yı, felsefe ve tasavvuf düşüncesi zemininde ele alıyor. Âraste ise girişi Erich Fromm tarafından yazılan eserinde, Mevlana’yı çağın problemlerine, çıkmazlarına, bunalımlarına çareler sunabilecek en önemli isim olarak değerlendiriyor.
Âraste, Erich Fromm ekolüne mensup bir psikanalizci. Amerika Birleşik Devletleri’nde, George Washington Üniversitesi’nde psikiyatri profesörü olarak çalışmakta. İran asıllı oluşu O’nu tasavvufa çekmiş, Farsça aracılığı ile çok iyi tetkik imkânı bulduğu Mevlana ise onun düşünce dünyasına en büyük etkiyi yapmış.
Âraste, tasavvufu sadece psikanalize değil, pedagojiye de uygulayan ilginç bir bilim adamı-düşünür-yazardır. Mevlana’yı anlatan eserinden sonra yazdığı ve serbest bir çeviriyle ‘Sûfî Düşüncede Benliğin Geliştirilmesi’ diye verebileceğimiz ‘Growth to Selfhood, the Sufi Contribution’ adlı eseri, tasavvuf alanında, günümüzde yazılmış en güçlü kitaplardan biri kabul edilebilir.
Âraste’ye göre, Mevlana, yüzyılımızda en ideal temsilcisini Erich Fromm’un kişiliğinde ve yaklaşımında bulmuştur. O halde, Mevlana’yı, Fromm’un penceresinden ve onun mesaisiyle kaynaştırarak tanıtmak, günümüz insanına, özlediği aydınlığı büyük ölçüde getirecektir.
Bir sonraki yazımız bu konuyu irdeleyecektir.
Yorum Gönder