Barzani’ye bu ne ilgi, ne debdebedir böyle?
Ustalık dönemine girdiğini söyleyen başbakan Erdoğan çıraklığı zamanından günümüze, tabir caizse ülkenin içine etti.
Son olarak ta, AKP Kongresine can düşmanımız PKK ya her zaman arka çıkan ve besleyen, Türkiye’ye bir kedi bile vermem diyen Barzani’yi şeref konuğu olarak davet etmesi inanın kanımızı dondurdu. Sanki bunca şehit aileleri ile bizlerle alay ediyor.
Barzani’ye bu ne ilgi, ne debdebedir böyle?
Barzani’nin Allah cezasını versin. Her gün bunca şehit vermemizde onun dahli yok mudur?Bu adamın bize yaptığı kalleşliği düşündükçe yazık oldu Saddam’a, Kaddafi’ye diye düşünüyorum.
Suriye rejimine kafa tutan başbakan Esad’ı diktatörlükle suçluyor ve kendisini istemeyen halkını öldürdüğünü söylüyor. Bazıları da buna inanıyorlar. Aydın geçinen birçok yandaş gazeteci, bilim adamı da bu yalanı televizyonlarda anlatıyorlar, köşelerinde yazıyorlar.
Oysaki bizde PKK neyse, Suriye’ye saldıranlar ve saldırtanlar da aynı amaçlar içerisinde orada çizilen senaryoyu oynatıyorlar. Bunları halka anlatacak güçlü bir muhalefet nerde? Elimde kandil yollara düştüm, arıyorum.
****
Esas diktatörlük bizim ülkemizde yaşanmıyor mu?
Erdoğan dönemine kısaca bakalım.
Önce, vatanda satılmadık ne kaldı ki düşünelim. Suriye bunu yaptı mı?
Başbakan hiç ağzından düşürmediği davası (!)İçin Türk Silahlı Kuvvetlerini ve kurumun en değerli komutanlarını isteyerek veya dışa bağımlı olarak darmaduman etti.
Onlarca aydını, gazeteciyi ve İŞÇİ PARTİSİ Genel Başkanı Doğu Perinçek’i, milletin iradesi ile seçilmiş milletvekillerini ABD’nin hazırlamış olduğu plan ve senaryolar ile zindanlara tıktı.
Doğu Perinçek yetmedi bir de pırıl pırıl genç akademisyen olan oğlu Mehmet Perinçek’i davası uğruna tutsak etti. Hem de öylesine vicdansızca ki, sanki bu insanlar seri katillermiş gibi tecritle hücrelerde tutuluyorlar.
Türk Ordusuna verdiği zararı unutmuşçasına sıkılmadan;
“Dünyanın hiçbir ülkesinde asker bu denli yıpratılamaz” diyor. Kim için diyor?
Şimdiki Genelkurmay Başkanı Sn. Necdet Özel için.
Trajik komedi. Sanki 50 yıl ülkeye hizmet eden Başbuğ Paşayı, diğer şerefli, onurlu askerleri terörist ilan eden kendisi değil.
Şimdi kalkmış Özel’i yıpratmayın diyor.
Suriye’de zalim bir rejim var diyor Sn. Erdoğan.
Türkiye’de nasıl bir rejim var diye düşünüyoruz o zaman.
Mahkemelerin insanları yargılamak için kurulduğunu herkes bilir mutlaka ama başbakanın çıraklık döneminde diyelim, mahkemeler tarafsızlık ilkelerini bırakarak taraflı açıkça ”siyasi” bir tutum içerisine girdiler.
Başbakan bu durumu içine sindirebildi hatta senaryonun Türkiye yönetmenliğini üstlendi.
Türk Ordusunun tasfiye edilmesi projeleri içerisinde bizzat gördük ve yaşıyoruz.
Silivri’de öylesine yargılama var ki buna mahkeme demeye bin şahit gerek. Avukatlarla tutuklular arasındaki konuşmaları dahi dinleniyor artık.
Hiç bir delilin tartışılmasına izin verilmiyor. Üstüne üstlük şimdi hukukta olmayan bir adet çıkarttılar. Sanıklarla avukatlarının birbirlerine dilekçe dahil hiçbir yazılı kâğıt veremeyecekler Önce hâkim görecekmiş(!)
3. yargı paketinden önceleri ayda bir kez sanıklara söz hakkı veriliyordu. Tutukluluğu gözden geçirme 15 dakikalık konuşmadan sonra oluyordu. Düşünebiliyor musunuz senelerdir insanları zindanlarda haksız yere tutuyorlar ve sadece 15 dakika ayırıyorlar. Temmuz ayından itibaren bu da kaldırıldı. Yetmedi, duruşmalardan men cezaları verildi.
Özel Yetkili Mahkemeler kaldırıldı güya. Hepsi palavra. Anlaşılacağı gibi Silivri’de hukuk, yargılama yok, sadece cezalandırma var. Bunun adı da HUKUK olamaz.
Bunları bilen başbakan Allah ve kitaptan nasıl bahsedebiliyor diye düşünüyorum.
Müslümanlıkta böylesine hainlik, acımasızlık var mıdır acaba? İnsanları suçsuz olduklarını bilerekten tek siyasi emeller için böylesine gaddarlık hangi modern ülkede var?
Haaa! Pardon. Sanırım Hitler döneminde böyle şeyler oluyordu. İster Silivri zulüm hanesi, ister Bastille zindanları diyelim, orası hukukun tamamen bittiği yerdir işte.
Bundan ötürü başbakanın AKP kongresinde söylediği “- Kimse hukukun dışına çıkamaz. Kimse bireyin hukukunu çiğneyemez. Kimse sırtını devlete dayayarak işkence yapamaz”demesine de kimse inanmasın. Bunu AKP ye oy veren vatandaşlarımız da bilmelidirler. Böyle bir zulüm devam ettiği müddetçe her birey tehdit altındadır.
AKP, Nixon zamanında Amerika’da uygulanan ya bendensin, ya da düşmanımsın’ ı uyguluyor.
Yine Sayın Başbakan kongresinde;
“Bu ülkede camilerin kapılarına kilit vuruldu. Camiler depoya, ahıra, müzeye çevrildi. Kuran-ı Kerim-i okumak yasaklandı ki bu CHP zihniyeti tarafından.”Diyor bu külliyen yalandır.
“- İnsanların özgürlüklerine kısıtlamalar getirildi. Sakal, bıyıklarından giyimine kadar” dedi yine. Bu asla doğru değildir. Atatürk Kıyafet Kanunu çıkarttı ama kimseye baskı yapmadı. Bireylerin modern çağa uyum sağlamaları için demokrasinin, özgürlüğün kapılarını açtı.Bu sayede kendisi de başbakan olmadı mı?
“Bu salonda Türkiye var. Bu salonun dışında tüm renkleriyle, tüm çiçekleriyle Türkiye var. Diyor da o insanları bölmek için elinden gelen her şeyi yapan kendisi değilmiş sanki.
Başbakan Erdoğan bu, bugün böyle yarın birde bakarsınız tam tersini söyler. Tıpkı BOP eş başkanı olduğunu önce inkâr edip sonra kabullendiği gibi.
Tıpkı, OSLO da görüşmeler yapıldığını inkâr ettiği gibi.
Neyse bu konuda söylenecek çokk şey var, şimdilik burada bırakalım.
***
Balyozu Protesto
29Eylül 2012 Cumartesi günü saat 13.00de Balyoz davasındaki haksızlıkları protesto için Vardiya Bizde’ in sessiz eylemine katıldım. Tüm komutanların eşleri, yakınları oradaydılar hemen hemen. Hepsinin isimlerini bilemediğim için özür dilerim kendilerinden.
Em. Tümgeneral Çetin Doğanın eşi Nilgün Doğan
Deniz Kurmay Albay Bora Serdar’ın eşi Melek Serdar
Em. Tüm Amiral Deniz Kutluk’un eşi İrem Kutluk
(E) Tuğgeneral Süha Tanyeri’nin eşi Nilgün Tanyeri
Hava Kurmay Albay Pilot Mehmet Erkorkmaz’ın eşi Tülay Erkorkmaz ve Kurmay Albay Kıvanç Kırmacı’nın eşi Ayça Kırmacı ve 4 yaşındaki kızı Naz’da oradaydı. Küçük Naz’ henüz 2 yaşındayken babası tutuklanmıştı ve olanları bilmiyordu haliyle. Minik kızın kendisine tutulan mikrofonlara babasının büyük bir görevde olduğunu söylemesi yürekleri dağladı. Şahsen ağlamamak için kendimi bayağı zorladım.
Sanırım 50 veya 60 kişi kadardık. Kahraman askerlerimizin bu yürekli kadınları eşlerine ve diğer tutuklulara yapılan haksızlıklar karşısında yılmadan mücadele edeceklerini tekrarladılar. Onlar Ayşe nenelerin, Kara Fatmaların torunları olduklarını her zaman gösteriyorlar.
****
Orada bu kadar az kişi beklemiyordum açıkçası. Facebooktan kendi sayfamdan çağrı yapmıştım. Evet, spontane gelişen bir olaydı bu ama bundan böyle her Cumartesi aynı yer ve saatte tekrarlanacaktı. Sn. Nilgül Doğan beni teselli etti diyebilirim. Bu ilk ileride çoğalacağız dedi.
Kendimce insanların ne kadar duyarsız olduklarına adamakıllı kızdım ne yalan söyleyeyim.
*****
Bu ülkede insanların hayvanlar kadar değeri yok mu ya?
Hayvanları bende severim yıllarca evimde köpek, kuş besledim.Tabii onları korumamız gereklidir. Ağızları var dilleri yok derler ya, onları korumak bir insanlık görevidir.
Ancaaaakkkkk;
Bir ülkenin aydınları, ordusunun komutanları haksız yere tutuklanmış esir alınmışlarsa, bu insanlar neredeler ya? Neden Silivri’ye gitmezler ha?
25 şehidimiz oldu Kütahya’da neredeydiniz ey hayvan severler?
Onar,onar şehitler verdiğimiz günler neredeydiniz?
Galatasaray’da aralarında spor ve sanat dünyasından tanınmış kişilerin de bulunduğu binlerce kişi olarak toplanıp, hayvan haklarını savunuyorsunuz da, bu vatanın askerlerini, aydınlarını, lime lime edilmiş Atatürk cumhuriyetini savunmak, korumak size ağır bir zül mü geliyor?
Onlar için neden bir eylem yapmazsınız veya bir protestoya katılmazsınız. Doğrusu hepsini kınıyorum. 50 bin,100 bin kişi olarak Silivri’ye gidip oradaki insanların haklarını neden aramazsınız? Hiç mi değerleri yok o mazlum insanların?
Yazıklar olsun hepinize, yazıklar!.
Böyle duyarsız olmuş Türk Milletine Recep Tayyip Erdoğan ne yapsa azdır. Çünkü bizler tavus kuşu gibi başımızı kuma gömmüşüz ve onun yaptıklarını hak ediyoruz.
O zaman diyorum ki;
Vur Tayyip vur! Memleket dinlesin ,iş işten geçtikten sonra da inlesin….
Yorum Gönder