Lozan Barış Antlaşmasının imzasından sonra Mustafa Kemal Paşa, Özel Kaleminde memur olan Hasan Rıza Soyak’ı çağırarak birkaç küçük kağıt parçası vermiş ve “Bunları al, müsvedde halindedirler, temize çekeceksin. Yazılar karışıktır, dikkat et, okuyamadığın veya anlayamadığın yer olursa bana sorarsın. Bunları şimdilik sen ve ben bileceğiz; amirlerine dahi bahsetmene lüzum yoktur” dedi.
Hasan Rıza Bey, Paşa’nın el yazısı ile yazdığı küçük bir not defterinden koparılmış sahifeleri okuyunca Anayasa’nın bazı maddeleri ile ilgili şu hususları görmüştür:
“Türkiye Devletinin hükümet şekli cumhuriyettir” “Türkiye Devleti BMM tarafından idare olunur. Meclis hükümetin üzerine aldığı idare şubelerini, İcra Vekilleri vasıtasıyla idare eder.”
“Türkiye Cumhur reisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Umumi heyeti tarafından ve kendi azası içinden bir intihap devresi için seçilir. Reisin vazifesi yeni Cumhur reisin intihabına kadar devam eder. Tekrar intihap olunmak caizdir. Türkiye Reisicumhuru, devletin reisidir, bu sıfatla lüzum gördükçe Büyük Millet Meclisine ve Vekiller Heyetine Riyaset eder”.
“Başvekil, Cumhur reisi tarafından ve meclis azası arasından intihap olunur. Diğer vekiller, Başvekil tarafından yine meclis azası arasından intihap olunduktan sonra heyeti umumiyesi, Cumhurreisi tarafından Meclis’in tasvibine arz olunur. Meclis içtima halinde değilse, tasvip işi meclisin içtimaına talik olunur.”
Hasan Rıza Bey metni temize çektikten sonra Mustafa Kemal Paşa’dan yeni bir direktif almıştır:
“Şimdi bunu al, Adliye Vekili Seyit Bey’e götür, yarına kadar bunları okusun, Cumhuriyet ve Halk Cumhuriyeti mefhumları ile umumi hukuk kaideleri bakımından tetkik etsin ve mütaalarını bildirsin. Meselenin şimdilik üçümüzün arasında kalmasını arzu ettiğimi de Seyit Bey’e söylersin.”Hasan Rıza Bey layiha taslağını Seyit Bey’e götürdü. Seyit Bey müsveddeleri okuduktan sonra, görüşlerini: “Pek mükemmel, esaslarda tamamen mutabıkım, tashih haddim değildir. Yalnız birkaç tali noktada Gazi’nin emirlerine uyarak görüşlerimi arz ettim” şeklinde belirtmiş ve Hasan Rıza Bey Seyit Bey’in görüşleriyle birlikte müsveddeyi Paşa’ya takdim etmiştir. (1)
Görüldüğü gibi Temmuz-Ağustos aylarında Türkiye’yi yöneten generallerden ikisi devlet yönetiminin bir düzene sokulması zamanının geldiği inancını taşıyorlardı. Bu sırada Fethi Bey hükümeti bazı önemli olaylarda mecliste ve parti grubunda sıkıntılı duruma düşüyordu. Bunlardan biri “İzalei şekavet”le (eşkiyalığın tasfiyesi ile) ilgilidir. Hükümet, eşkiyalığın arttığı Batı Anadolu’nun bazı yörelerinde sıkıyönetim ilan etmiş, sonrada yasa gereğince bu kararını onaylatmak için Meclis’e başvurmuştur. Büyük Millet Meclisi İçişleri Komisyonu eşkıyalığa karşı sıkıyönetim ilan edilemeyeceği nedeni ile hükümetin tutumunu anayasaya aykırı bulmuştur.(2)
Fethi Bey Başbakanlığın yanında İçişleri Bakanı görevini de yürütüyordu. Bu görevi başkasına bırakmak istemiş ve yerine Ferit (Tek) Bey’i aday göstermiş ve Meclis İkinci Başkanlığından ayrılan Ali Fuat Paşa’nın yerine Yusuf Kemal (Tengirşenk) Bey’in seçilmesini istemiştir. Parti grubu önerilen adayları desteklemeyerek İkinci Başkanlığa Rauf Bey’i, İçişleri Bakanlığına da Erzurum Milletvekili Sabit Bey’i uygun görünce Mustafa Kemal Paşa bu karara karşı çıkmıştır. Çünkü Rauf Bey’in seçilmesi, birkaç ay önce ortaya çıkan krizde (Lozan nedeniyle) onu haklı bulur gibi bir anlam taşıyordu.(3) Sabit Bey de; İttihat ve Terakki devrinin valilerinden biriydi. Mustafa Kemal Paşa, Milli Mücadele’nin İttihatçılara mal edilmemesine çok dikkat ediyordu. O sıralarda İstanbul’da “İttihatçılar yeniden iktidara geliyorlar” şeklinde propagandalar başlamıştı. Bu durumda Sabit Bey’in Dâhiliye Vekilliğine gelmesini mahzurlu görüyordu. Fethi bey’de mevcut statüden şikâyetçi idi. Vekillerin Meclis tarafından seçilmesi nedeniyle çok defa bağdaşamayacağı kimselerle işbirliği yapmak zorunda kaldığından şikâyet ediyordu. (4)
25 ve 26 Ekim (Cuma) günleri Bakanlar Kurulu Çankaya’da Mustafa Kemal Paşa’nın yanında toplandı ve onun tavsiyesiyle Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa haricinde, bütün bakanların istifa etmesi ve yeniden seçilmeleri halinde yine bakanlıktan çekilmeleri prensip olarak kabul edildi. Aslında bunlar Mustafa Kemal’in siyasi alanda mücadeleye ağırlığını koymasından başka bir şey değildi. Yapmayı düşündüğü ve yakın çevresiyle tartıştığı “Cumhuriyet” rejimini planladığı şekilde uygulamaya koyuyordu. Görüşme sırasında Yunus Nadi Bey “Bunu en kuvvetli zamanımızda yapmalıyız” dediği zaman, Gazi (elindeki) kalemini masaya vurarak “En kuvvetli zamanımız bu gündür” demiştir. (5)
Halk Fırkası grubu Ali Fuat Paşa’nın başkanlığında bir hükümet kurmayı tartışır, karşı tekliflerde ortaya atılır. Yeni hükümet bir türlü kurulamıyordu. Bazı milletvekilleri endişelenmeye başlamışlardı “Canım bir Sabit Bey için bu buhrana ne lüzum var. Sabit Bey’den vazgeçtik, kim isterse vekil olsun” diyorlardı.(6) Mustafa Kemal o dönemi şöyle anlatır:
“28 Ekim gecesi Parti Yönetim Kurulu toplantısından Çankaya’ya dönerken koridorda beni beklemekte olan Kemalettin Sami ve Halit Paşalara rastladım. Ali Fuat Paşa, Ankara’dan ayrılırken bunların Ankara’ya geldiklerini o günkü gazetede “bir uğurlama, bir karşılama” başlığı altında okumuştum. Akşam yemeğe gelmelerini Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa’ya söylettim. İsmet Paşa ile Kazım Paşa’ya ve Fethi Bey’e Çankaya’ya benimle birlikte gelmelerini söyledim. Çankaya’ya varınca, orada beni görmek üzere gelmiş olan Rize Milletvekili Fuat, Afyon Milletvekili Ruşen Eşref Beylere rastladım. Onları da yemeğe alıkoydum. Yemek yenirken: “yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” dedim. Orada bulunan arkadaşlar, hemen düşüncemi benimsediler. Yemeği bıraktık. Hemen o dakikada, yapılacak işler için bir plan düzenledim ve arkadaşları görevlendirdim” (7)
Mustafa Kemal Paşa olayı bu sözlerle açıklarken Kazım (Özalp) Paşa’da o geceden şu şekilde bahsetmektedir.
“28 Ekim günü Meclis’ten ayrılırken Mustafa Kemal Paşa bana “Kemalettin Sami ile Halit Paşa’yı al, Çankaya’ya gel” dedi. Gittiğimizde İsmet Paşa, Fethi Bey, Fuat (Bulca) ve Ruşen Eşref (Ünaydın) Beyleri orada bulduk. Mustafa Kemal Paşa hemen söze başlayarak “Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz. Beni Fırka Grubuna davet edin, bir konuşma yapacağım” dedi(8)” İsmet Paşa’da o geceden şöyle bahsediyor: “Aslında o gece Cumhuriyet üzerinde aramızda yapılmış bir münakaşa yoktur. Sadece karar verilmiştir ve meseleyi ne şekilde bir kanun haline getireceğiz ve neticeye vardıracağız bunun üzerinde durulmuştur. Bunların çoğu eski arkadaşlardır. Hepimizin itimat ettiği arkadaşlar (Ruşen Eşref Bey dışında hepsi askerdir.)” (9)
O gece herkes ayrılınca Mustafa Kemal ve İsmet Paşalar oturarak birlikte yeni Anayasa değişikliğini içeren yasa tasarısını kaleme alırlar. Hazırlanan teklifteki esaslar aynen üç ay önce Hasan Rıza Bey’in temize çektiği taslaktaki hükümlere benzemektedir. (10)
29 Ekim günü Halk Fırkası Grubunda tartışmalar devam ederken Kemalettin Sami Paşa (hazırlanan plan gereği) bunalımın halli için Genel Başkan olarak Mustafa Kemal Paşa’ya gidilmesini teklif eder. Teklif kabul edilince Paşa toplantıya davet edilir. Gazi, toplantı salonuna girince kürsüye çıkar ve “Bir saat izin ister” ve o bir saat sonunda hazırlattığı Anayasa değişikliğini Cumhuriyet sözcüğü kullanmadan çözüm olarak açıklar. Teklif önce şaşkınlık yaratırsa da kabul edilince, öğleden sonra Meclis onayına sunulur. Yasa kabul edilip, rejimin adı Cumhuriyet olarak onaylanınca 158 üyenin oybirliği ile Mustafa Kemal Paşa yeni Cumhuriyetin ilk Cumhurbaşkanı seçildi. İlk kabineyi kurma görevi İsmet Paşa’ya ve Cumhuriyetin ilk Meclis Reisliği görevi de Ali Fethi Bey’e verildi.(11)
Mustafa Kemal Paşa Rauf Bey’e verdiği sözü tutmuş ve gerçekten de “Devlet Reisliği makamını takviye etmişti” “Rauf Bey, Devlet reisliği makamı olarak hilafet makamını düşünüyor ve o makama kuvvet ve salahiyet teminini benden rica ediyordu. Bilahare Cumhuriyet ilanından sonra kendisiyle Ankara’da vuku bulan bir mülakatımızda, ne için muarız olduğunu yapılmış olan şeyin Ankara’dan ayrılırken benden yapılmasını rica ettiği ve benim söz verdiğim meseleden başka bir şey olmadığını söylediğim zaman, Ben demişti, “Devlet reisliği makamını takviye ediniz derken asla Cumhuriyet ilanını tasavvur ve kastetmemiştim” (12)
DİPNOTLAR:
(1) Hasan Rıza Soyak, Atatürk’ten Hatıralar, C-1, s.181-183 (İstanbul-1973); Celal Bayar, Atatürk’ten Hatıralar, s.63-66, Hamza Eroğlu, Atatürk ve Cumhuriyet, s.40-41
(2) M. Tuncay, Tek Parti Yönetiminin Kurulması, s.59
(3) Söylev-II, s.582, 583
(4) K. Özalp, Atatürk’ten Anılar, s.27
(5) Falif Rıfkı Atay, Kurtuluş, s. 64 (Bateş, İstanbul-1981)
(6) K. Özalp, Atatürk’ten Anılar, s.27
(7) Söylev-II, s.586
(8) K. Özalp, Atatürk’ten Anılar, s.27
(9) İsmet İnönü Hatıralar, s.177; Ruşen Eşref’in anlatamı için bknz. Devleti kuran Meclis, s.180
(10) Söylev-II, s.586-587; İsmet İnönü Hatıralar, s.177; A. İpekçi, İnönü Atatürk’ü Anlatıyor, s.19-20
(11) Üç Devirde Bir Adam, s.346
(12) Söylev-II, s.579-580
Yorum Gönder