Orduevlerini dillerine dolamışlardı! - Necati Doğru
Seçkin mühendisler bulundu.
Özel mimarlar görevlendirildi.
Mermerler en iyisinden seçildi.
Yemek salonları geniş olacak.
Zemin kat ferah tutulacak.
Pencereler butonlu yapılacak.
Camlar 8 milimetre çapında.
Güneş kontrol özellikli…
İthal ahşap siparişleri verildi.
Sadece Afrika’da yetişiyor.
“İroko” ve “Venge” ağaçları var
İroko ve Venge ahşabı gelecek.
Yerli ahşap sokulmayacak.
Xxx
Çatı bakırla kaplanacak.
Taş işlemesi çok seçkin olacak.
Küfeki taşı kullanılacak.
Küfeki taşı, taşların sultanıdır.
Küfeki, 2500 yıl ayakta kalıyor.
Ayasofya küfeki taşıyla örüldü
Süleymaniye Külliyesi küfekidendir; yaz aylarında bunaltıcı sıcağı, kış aylarında dondurucu soğu emer. Küfeki taşıyla örülmüş binalarda seçkinler, elitler, devleti soyanlar, savaş zenginleri, orduya silah satanlar oturur. Roma’nın seçkinleri ile Bizans’ın önde gelenleri ve Osmanlı’nın sultanları da küfekinin kullanıldığı saraylarda yaşadılar.
Xxx
İşte bu bina “Milletvekillerimiz için” yapılıyor. Adı Meclis Başkanlık Konutu olacak. Milletvekillerimiz için bir de Atatürk Orman Çiftliği içinde tıpkı orduevlerinde olduğu gibi “düğün, nişan, söz kesme, sünnet şenliği, yaş günü partisi” verilmesine imkan sağlayacak bir tesis de yapılıyor. SÖZCÜ muhabiri Başak Kaya’nın geçen gün yazdığı habere göre “Milletvekillerinin rahatını en seçkin seviyeye ulaştırmak için yapılması planlanan yatırımlara bütçeden 238 milyon TL harcama” yapılacak.
Halk beton TOKİ evlerinde.
Sel basınca boğuluyor.
Milletvekili saray bina için
Su gibi para harcatıyor.
Xxx
Orduevini dile dolamışlardı!
Orduevleri, komutan ile millet arasına örülmüş duvardır. Vergi israfıdır. Orduyu halkından kopartıyor. Orduevlerinde subaylar, “Mehmetçiği bedava garson, bedava aşçı, bedava berber, bedava hizmetkar olarak kullanıyor” diye gecekondu kahvelerinde halka “ordunun general, albay, subaylarını suçlayan” çürütmeci propaganda yapıyorlardı.
Yandaş yazarları da durmuyordu.
Her üç günde bir; “Paşaların hanımı havuzdan her çıktığında saçlarına fön çektiriyor” temalı yazılar yazıyorlardı. Orduevlerine “türban, sarık, cübbe, çember sakal yasağını” kaldırttılar ve şimdiki Genel Kurmay Başkanı da ramazanda “Başbakan ile türbanlı eşine iftar yemeği” verince “Ordu ile halk arasına örülmüş duvar edebiyatı” tamamen gündemden kalktı.
Şimdi seçilmiş seçkinler.
Halk vergisiyle sınıf atılıyorlar.
İçlerinde kalmış.
Ne kadar da özenirlermiş.
(Uyan borusu)
Baba’nın bayram ricası!
Okurum Emin Sarıkaya, bana kısa bir mektup gönderdi. Bayram günü yayınlamamı rica etti.
Mektup genel bir haykırışı dile getiriyor.
İşte o mektup:
“Ben yaşamı son yıllarda acılar içinde geçen 77 yaşında bir babayım. Bir oğlum 7 yıl önce şehit oldu. Diğer oğlum, “Kobra Helikopter pilotu” olarak 14 yıl Güneydoğu’da, Gürcistan’da, Afganistan’da olmak üzere toplam 18 yıl evinden ve çocuklarından uzakta, kelle koltukta, ulusumuzun birliğinin bozulmaması için hizmet verdi. Bu hizmetlerin karşılığı olarak devletimizi yönetenler ve adalet dağıtan hakimlerimiz, 2002 yılında yapıldığı söylenen “Balyoz Semineri” ile hiç ilgisi olmadığı ve o tarihte yüzbaşı olan oğluma 16 yıl ceza verdiler. 8 yaşındaki torunum babasının “ucu açık bir görevde olduğunu” sanıyor. (öyle söyledik.) Bayram münasebetiyle babasına mektup yazmış benden mektubu göndermek için adres istiyor. Ben adres veremedim. Adresi hukuk dağıtan hakimlerden mi, yoksa Başbakan’dan mı isteyeyim? Sevgili Necati Bey, lütfen bana yardımcı olur musunuz? Emin Sarıkaya”
Yorum Gönder