Bizim Clark’lar da ders alsın! - Mehmet Faraç


Bayram günü beni işte en çok bu haber güldürdü… Yalnızca güldürmekle kalmadı, medya­mızın utanç verici ahvali nede­niyle de çok düşündürdü… He­le de “satılmak” açısından!...
Amerikalı DC Comics ta­rafından 1938′den bu yana yayınlanan dünyaca ünlü çizgi roman kahramanı Süpermen in alt kimliği olan gazeteci Clark Kent, dizinin son sayısında çok ilginç bir eyleme de imza at­mış!..
Clark Kent, piyasaya yeni çıkan “Justice League 12 (12. Adalet Ligi) adlı son macera da. “Daily Planet1‘ gazetesindeki muhabirlik görevinden ayrıl­mış!..
Türk internet medyasına göre Clark, internet gazetecili­ği yapmak için işyerinden ayrılıyormuş!..
Yazılı basına yansıyan bil­giye göre de, Clark, çalıştığı ga­zetenin bir holdinge satılması­nı protesto için mesleğini bı­rakmış!..
Süpermen’in yazan Scott Lobdell, USA Today gazetesi­ne yaptığı açıklamada, “Büyük bir holdingden talimatlar al­mak zorunda kalan 27 yaşında birçok kişi bunu yaşıyor” de­miş!..
Medyanın yozlaştığı ülke­mizde, sansürcülük, tasfiyecilik ve ikiyüzlülük çıkmazında de­belenen gazeteler “etik” me­selesinde, hayali bir kahrama­nın bile gerisinde kaldıklarının farkındalar mı acaba?..
Ve de yağ akan köşelerin­deki uçuk iddialarıyla, ayaklan Süpermen kadar bile yere bas­mayan yazarcıklar şu baskıcı düzende köle olduklarının bi­lincindeler mi?..

Simon Tıssssss.

Gazetecilik ve “etik” demişken Guardian gazetesinde yayımla­nan, “Yeni Atatürk. Erdoğan dö­nüm noktasında” başlıklı bir ya­zıdaki saptamalar ve iddialar da dikkatimi çekti:
“Suriye’deki savaş, bir eko­nomik çöküntü ve Kürt sorunu Erdoğan’ın sonunu getirebilir” gi­bi saptamalar gerçekçi olsa da…
Yazıda, Türkiye’nin Erdo­ğan’la birlikte “kutuplaşmaya başladığı” saptamasına yer ve­rilse de…
“Fethullahçılar, Müslüman Kardeşler ve Gazze’de Hamas yönetimiyle bağlarından yola çı­karak Erdoğan’ın ‘dindar bir ne­sil yaratma hırsında’ olduğu ya­zılsa da…
Makalede, Başbakan’ın yak­laşık “10 yıllık iktidarı boyunca eşi benzeri görülmemiş bir güç topladığına” dikkat çekilse de…
Hatta gazetede, “AKP’li ba­kanlar ile akrabalarının yaşamları ve ticari çıkarlan hakkında hiç­bir soruşturma yapılmadığı” ya­zılsa da; o makale aslında kişi ve hedefleri açısından yanlış bir başlığa oturtulmuş…
Çünkü makalenin yazarı Simon Tisdall, en büyük hatayı yazısının başlığında, Tayyip Er­doğan gibi bir siyasiyi Ata­türk’le karşılaştırmakla yap­mış…
Yalnızca onunla yetinme­miş; örneğin makalede, “Des­tekçilerinin Mustafa Kemal Ata­türk‘ten sonra ülkenin en büyük devlet başkanı olarak gördüğü kişi” diye Erdoğan’la ilgili tuhaf ve komik bir iddiada da bulun­muş! ..
Bay Simon Tısssssssdah asıl gerçeği göz ardı etmiş; Atatürk cumhuriyeti kurmuştu, Erdo­ğan yok etmek için her şeyi ya­pıyor! ..

Kılıçdaroğlu’nun resti!..

TGB ve ADD’nin direnmesi üzerine Ankara Valiliği, 29 Ekim’de Birinci Meclis önünden başlayacak yürüyüşle ilgili ya­saktan geri adım atmak zorun­da kaldı…
Başbakan Erdoğan ise bu gelişmenin ardından adeta teh­dit eder gibi şöyle konuştu:
“Valilik şu anda kendi istih­baratıyla üzerine düşeni yap­mıştır. Eğer farklı saplantılar içi­ne sokarlarsa, gelen istihba­ratlara göre olay çok daha çir­kin noktalara taşınırsa, Valili­ğimiz de gerekenleri yapacak­tır.”
Erdoğan ne yazık ki haklı… Birilerinin cumhuriyeti yıkma konusunda bir “saplantısı var ama nafile!.. Başbakan ma­dem dikkat çekmiş, o halde Cumhuriyet üzerine yöneltilen “çirkinlikler” in de bir kaçını sı­ralayalım:
23 Nisan kutlamalarını AKP engelledi…
19 Mayıs etkinliklerini AKP yasakladı…
Atatürk anıtlarına çelenk konulmasına AKP karşı çıkı­yor…
Ders kitaplarından ve müf­redattan Atatürk’ü AKP iktida­rı çıkartmaya başladı…
Atatürk’ü okul isimlerinden de AKP’nin Milli Eğitim Baka­nı siliyor!..
Bir anımsatma da, Erdo­ğan’ın 29 Ekim yürüyüşüyle il­gili tehditvari açıklaması karşı­sında, “Eğer bir bedel ödene­cekse orada o bedeli ödemeye hazırım” diyen Kılıçdaroğlu‘na;
Kemal Bey; güzel söyle­mişsiniz ama keşke, AKP ikti­darı ulusal bayramları yasak­larken, Atatürk’ü kitaplardan ve okullardan silmeye başlarken de bu resti çekebilseydiniz!..
En azından hükümetin per­vasızlığı bugünlere gelemezdi!..
29 Ekim’de Ankara’dayım…
Kurban Bayramı dün başladı… Ortalık ne yazık ki kan gölü!..
İslam dünyası bunu inancın bir gereği olarak yüzyıllardır yaşasa da, çocukluğumuzun bayram heyecanı da yok artık…
Bizler büyüdükçe, canlıların yaşamlarına yönelik duyarlılıklarımız artınca, özellikle Kurban Bayramı” ndaki telaş insanı ne yazık ki daha da ürkütüyor…
Hoş gelmiyor artık bana can derdinde olan kurbanın kaçışması, et derdindeki kasa­bın bıçağı, deri peşindeki rant kuruluşlarının mücadelesi ve kan gölüne dönen sokak ve meydanlardaki görüntüler!..
İşte bu kanlı ritüeller yü­zünden Şeker Bayramı’nı daha çok seviyorum… Adında “Şe­ker’” olan bir bayram daha ma­sum, daha çocuksu ve daha he­yecanlı geliyor bana…
Bence insanın içini burkan görüntüler yerine bayramlar,
adı üstünde “bayram” gibi coş­kuyla, sevinçle, mutlulukla, kucaklaşarak ve gülerek yaşan­malı…
Yine de bir geleneğin gere­ği olarak hepinizin bayramını kutlarken, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı da bu yıl daha içten ve coşkuyla, daha da katılıma bir anlayışla sahiplenmenizi öneririm…
Hele de en keskin bıçak cumhuriyetin boynunda dola­nırken, demokratik ve yasal haklarımızı kullanarak ve de en önemlisi yurttaşlık görevimizi yaparak, hepimizin bayramını daha da coşkuyla kutlayalım…
Ben de, 29 Ekim günü An­kara’da, Birinci Meclis’in önün­de olacağım…
Dosta, düşmana, Truva at­larına; işbirlikçilere ve yıkım ekiplerine inat; Cumhuriyetin ilelebet payidar olması için…

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget