BÖYLE rezalet görülmemiştir. Bir devlet düşünün ki; vatandaşları kendilerine ne deneceğini, neyin nesi olduklarını bir türlü kestiremeyip bu yüzden birbirlerine düşsünler ve saatlerce günlerce aylarca tartışıp dursunlar.
Böyle ulus da görülmemiştir, böyle devlet de.
İnsanlar, neredeyse hangi devlette yaşamakta olduklarını, hangi ulusun bireyleri sayıldıklarını bilemez duruma düşecekler. Böyle uygar toplum, böyle çağdaş devlet olmaz. Bu rezaletin bitmesi, durması, durdurulması gerekir. Durdurma görevi devletindir ve bu görevi yerine getirmek, herkesten önce devlet başkanına düşer. Dolayısıyla, Sayın Cumhurbaşkanı açıkça resmi yayın kurumlarının birinden ulusa ve dünyaya seslenerek devlet başkanı bir vatandaş olarak “Türküm” demeli ve noktayı koymalıdır.
Cebinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kimliğini ve pasaportunu taşıyan herkesin, yerli ya da yabancı herhangi bir resmi makam önünde demek zorunda olması gibi.
Niçin anlaşılmıyor ve anlatılamıyor?
Çok mu zor ve çapraşık? Yoksa, bütün bu şaşkınlıkların, duraksamaların, ayak sürümelerin özünde “ulus” olma isteksizliği, cemaat ya da aşiret olarak kalma ilkelliği, birtakım pişmanlıklar, yan çizişler, kırgınlıklar, kızgınlıklar, nefretler, husumetler mi var?
Bütün bunlar var olsa da, vatandaş kalındığı sürece yadsınamaz bir “hukuksal” durum söz konusudur: “Türklük kimliği”, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, resmen “azınlık” olarak tanınmış olsalar bile, vatandaş kaldıkları sürece kabul etmek zorunda oldukları “ortak kimlik”tir ve böyle olduğu için, ırkları, etnik kökenleri, dilleri, dinleri, doğum yerleri ne olursa olsun, farklılıklar birer özgürlük konusu olarak devletçe korunur, ama ulusal ve uluslararası hukukta vatandaşlara, öbür kimlikleriyle birlikte, yine de “Türk” denmelidir ve denir. Cumhuriyetin ilk anayasa metinlerinde de “herkes” ya da “vatandaşlar” yerine hep “Türkler” denmiş ve anayasa kurallarına “Her Türk” diye başlamak yeğlenmiştir. O zamandan beri ne oldu da, Türklük bir hukuksal kimlik olarak bile beğenilmez oldu? Devlet babanın kucağına oturup sakalını yolmak da yeni çıktı.
Tepeniz atıp “beğenmeyen gider” demek geçmez mi içinizden?
Yorum Gönder