Ermeni Mezalimi -6- Selcan Taşçı
“Ermeni tazıları”nın eğlencesi olacağıma ölmeyi tercih ederim
Tehcir kararını uyguladığı için “kara liste”ye alınan Diyarbakır Valisi Dr. Reşit Bey’i intihara sürüklediler.
Yıl 1919... Ocak ayının son günleriydi. Bekirağa Bölüğü’nden başlayan kovalamaca Beşiktaş’ta bir sokak arasından yükselen tek el silah sesiyle bitti. Beynine sıktığı mermiyle hayata gözlerini yuman genç adamın cebinden çıkan not şöyleydi:
AİLESİNE BÖYLE VEDA ETTİ
“Pek sevgili refikam ve çocuklarım. Firarımdan dolayı Muhafız Paşa ile Polis Müdürü bütün şiddet ve kuvvetleriyle beni arıyorlar, Ermeni tazıları da bunlara iltihak etmişlermiş. Gayretsiz ve hissiz bazı dostlarımın ihmali programımı sekteye uğrattı. Utanmadan teslim olmaklığımı tavsiye ediyorlar. Neticeyi karanlık görüyorum. Yakalanıp hükümetin oyuncağı, düşmanlarımın eğlencesi olmamak için son dakikada intihar etmek fikrindeyim. Rövelverim bir dakika yanımdan ayrılmıyor ve hazırdır. Hayatımın bence hiçbir kıymeti kalmadı. Bir müsait vakitte milletime son vazifemi yapar ve hayatımın bakiyesini tamamıyla size hasr ve tahsis ederim ümidiyle yaşamak isterdim. Ne çare her istenilen olmadı. Sizi milletim için ihmal ettim. Herkes beni Ermeni malı ile zenginleşmiş biliyor. Halbuki sizi temin-i maişetten aciz bırakıyorum. Bu da talihin bir cilvesi...”
MÜSLÜMAN AHALİYİ KATLEDECEKLERDİ
Son günlerini peşindeki “Ermeni tazıları” ndan kaçmakla geçiren ve ne yazık ki mütareke İstanbul’unda sığınabileceği bir “dost evi” bulmakta zorlanan kişi Diyarbakır Valisi Dr. Reşit Bey’di. Şehirde bulunduğu süre içinde “Tekalifi Harbiye ambarları, askeri nakliyat ve bütün önemli işlerin Ermeni Komitecilerin ellerine bırakıldığını, Ermeni ruhani reis ve papazların ” kurtuluş günü erişti, hazırlanınız, gerekirse çift hayvanlarınızı satıp silahlanınız, muvaffak olduktan sonra Müslümanların serveti, mülkleri bize kalacaktır “ türünden konuşmalarla cemaatlerini zehirlediğini, Ermeni istiklal şarkıları ve ” Şimdiye kadar siz hakim millet idiniz, bundan sonra biz hakim, siz mahkumsunuz “ hitaplarıyla halkın tahrik edildiğini” görmüş, yaptığı aramalarda “bütün Müslüman ahali katledilecektir” yazılı harekat planları bulmuştu.
Kafasını ellerinin arasına aldı ve “Hey Doktor Reşit” dedi kendi kendine;
“Ortada iki ihtimal var; ya Ermeniler Türkleri temizleyecek, bu memlekete sahip çıkacak veya Türkler tarafından temizlenecekler...”
Seçimini yaptı. Ve bir an dahi tereddüt etmeksizin “tehcir” kararını uyguladı.
Mensubu olduğu milletin ve memuru olduğu devletin menfaatini korumaktaki kararlılığı onun da Kemal Bey gibi “kara liste” ye alınmasına sebep oldu.
İTİLAF DEVLETLERİNE MEYDAN OKUMA
Ocak 1919’da İstanbul’da yakalanarak Bekirağa Bölüğü’ne hapsedilen Reşit Bey’in cezaevinden kaçışı en çok idamını planlayan İngilizleri öfkelendirdi. Amiral Calthorpe’un ikinci müsteşarı Mr. Ryan aracılığıyla Tevfik Paşa’ya yolladığı mesaj netti:
“Olayı pek vahim görmekteyim. Bu, yalnız Türk hükûmetine karşı değil, aynı zamanda İtilâf devletlerine karşı bir meydan okumadır... Ermeni kırımı İngiltere’de duyulduğu zaman İngiliz devlet adamları ilgili kişilerin sorumlu tutulacaklarını uygar dünyaya vaadetmişlerdi. İngiliz hükûmeti sözünü yerine getirmeye kararlıdır. Reşit Bey’in kaçışını, küçük memurların gevşekliğine bağlamak yararsızdır. Bu bir Türk oyunudur. Hükûmet üyelerinin kendileri de sorumluluktan kurtulamazlar... ”
Milletimize iftira etmeyiniz. Türkiye’de bir Ermeni kırımı değil, bir Türk-Ermeni vuruşması vardır. Bize arkadan vurdular, biz de vurduk.
Ziya Gökalp
(17 Mayıs 1919’da “Ermeni Kırımı”ndan yargılandığı mahkemede söylediği söz...)
Canlı bir tek Türk bırakmayacaklardı
Dr. Reşit Bey, İttihat Terakki Cemiyeti Genel Sekreteri Mithat Bleda’ya “suçu” nun ne olduğunu ve neden böyle bir “suç” işlediğini şöyle anlatır:
“Hekim olmam bana milliyetimi unutturamazdı. Reşit, elbette bir doktordu ve doktorluğun gerektirdiği çerçeve içinde davranışlarını ayarlamak zorundaydı. Ne var ki Doktor Reşit, her şeyden önce dünyaya bir Türk olarak gelmişti. Milliyetim her şeyden önce gelir, Diyarbakır’da bulunduğum süre içinde o bölgedeki Ermenilerin dışarıdan ve içeriden nasıl yardım gördüklerini ve kendilerine nasıl vaatlerde bulunarak zehirlendiklerini, aldıkları yardımlar ile nasıl ferah içinde yaşadıklarını, bütün bunların sonucu memlekete karşı korkunç duygularla beslenip, vatanımızın hayatına kast ettiklerini benim gibi yakından görüp tetkik etme imkanını ve fırsatını bulmuş olsaydınız bugün burada bana böyle tavizlerde bulunmazdınız.
ORDUYU YOK EDECEK CEPHANELERİ VARDI
Doğudaki Ermeniler aleyhimize öylesine kışkırtılıyorlar ki şayet onlar yerlerine bırakılmış olsalardı çevremizde canlı olarak tek Türk bulmak ve bir tek Müslüman’ın yaşadığını görmek imkansız olacaktı. Diyarbakır’da bulunduğum zaman süresinde bunların sicillerini inceledim, yaşantılarını takip ettim, düşüncelerini öğrendim, evlerinde yaptırdığım araştırmalar, gayeleri hakkında bana kesin kararlar verme imkanını bahşetti. Bazı evlerde ele geçirdiğim silah ve cephane koca bir orduyu yok edecek sayı ve vasıflarda idi. Korkunç ve müthiş bir teşkilatları var ve yalnız bulundukları bölgede değil, memleketin dört bir yanına uzanan kolları ile bu teşkilat serbest bırakıldığı takdirde çok geçmeden Anadolu da Türk’ü mumla aramamız gerekecekti.
Yani anlayacağınız, bizleri meşru müdafaa için harekete sevk eden onlardır.”
Ermeni Mezalimi -1- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -2- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -3- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -4- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -5- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -6- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -7- Selcan Tasçı
Ermeni Mezalimi -8- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -9- Selcan Tasçı
Ermeni Mezalimi -10- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -11- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -12- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -13- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -14- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -15- Selcan Taşçı
Yorum Gönder