Deniz Feneri adı paylaşılamamış olacak ki, birisinin adı “Deniz Feneri”, diğerinin adı ise Deniz Feneri e.V adını taşıyor. Sıkça karşımıza çıkan “e.V” Almanca’da “eingetragener Verein” yani “kayıtlı dernek” anlamına gelen sözcüklerinin kısaltılmışı.
Tüzüğünde “Toplanan paraların muhtaç insanlara yardım amaçlı kullanılacağı” yer aldığı için Alman makamları “kamu yararına çalışan dernek” kabul etmiş ve vergiden muaf tutmuş. Sonradan “Asrın bağış vurgunu”nu görmüşler, tutuklamışlar.
Türkiye’de 2008 yılının eylül ayında soruşturmayı C.Savcısı Nadi Türkaslan yürütmeye başladı. Kapsamının genişliği dikkate alındı C.Savcıları Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz’de soruşturmaya dahil oldu.
“Onlardan önce bizi yargılarlar”
O soruşturmanın bir ateş topu olduğunu fark etmişlerdi. Bir Savcı, arkadaşlarına “Bu soruşturmayı bize bitirtmezler. Sanıklardan önce bizi yargı önüne çıkartırlar” dediği zaman diğer savcılar da aynı görüşte olduklarını söylediler.
Gerçekten öyle oldu. Soruşturmanın en kritik döneminde görevden alındılar. Görevden alınmakla kalmayıp haklarında dava açılması kararlaştırıldı. “Belgede sahtecilik ve görevi kötüye kullanmakla” suçlandılar.
Türkiye’de kamu görevlilerinin görevlerini baskı olmadan yerine getirmelerinin ne kadar zor olduğunun en somut örneğini Deniz Feneri soruşturması son anda ellerinden alınan C.Savcıları olayında gördük. Devlet adına hesap soranlardan “niçin soruyorsun?”un hesabı soruluyor.
O ifadeler “aklamak” için mi?
Soruşturmadan alınan 3 C. Savcısı, Türkiye’deki Deniz Feneri ile Almanya’daki Deniz Feneri e.V arasında bağlantıları saptamıştı. Ancak, iddianamede, Türkiye’deki Deniz Feneri ile ile ilgili “takipsizlik” kararı verildiği neredeyse 40-45 sayfada anlatılmış.
Deniz Feneri Derneği de, kendilerine yakın gördüğü gazetelere verdiği ilanla “takipsizlik” kararı aldıklarını duyurmuş. Şunu unutmayalım: Ceza Muhakemesi Kanuna göre, soruşturmanın konusu tüzel kişi değil, gerçek kişidir. Soruşturma ancak gerçek kişi için olabilir, soruşturma konusu olabilir, tüzel kişi olamaz.
Soruşturmayı yürüten C.Savcıları “Deniz Feneri Derneği tüzel kişilik” denilip takipsizlik kararı verilebilirdi. Kişilerin sorumluluğu varsa bunlar hakkında soruşturma sonucuna göre ya dava açılmalı ya da takipsizlik kararı verilmeliydi. Kısaca, “tüzel kişilik” şüpheli olamaz Dolayısıyla, “tüzel kişilik” şüpheli olamayacağı için hakkında “soruşturmaya yer olmadığı”na ilişkin iki satırlık kararın, sayfalarca anlatılmasına da gerek yoktu. Açıkçası bu ifadelerle adeta derneğe güç katıldı ve hakkındaki iddialardan da “aklanmış” oldu.
İddianame, ekleriyle uyumlu mu?
Deniz Feneri e.V bağlantılı soruşturma 374 klasörden oluşuyor. 526 sayfalık iddianamenin, belge ekleriyle uyumlu olup olmadığını bunlar açıklandığında göreceğiz. Ancak, “uyumlu” olmadığının işaretleri, iddianamede görülüyor.
İki Deniz Feneri arasında çok önemli bağlar olduğunu, soruşturması elinden alınan C.Savcıları belirlemişti. Deniz Feneri’nden yardım alan kişilerle ilgili “teslim edildi” belgeleri bakıyorsunuz Almanya’daki Deniz Feneri e.V’den de çıkıyor. Derneklerin iç içe çalıştığına ilişkin Savcıların ulaştığı çok önemli belgeler bulunuyordu.
Zimmetten açılması gerekirken
Türkiye’de dava açılanlara yönelik suçlama, iddianameye göre Deniz Feneri e.V’nin parasının sanıklar tarafından sahiplenilmesi nedeniyle Dernekler Kanunu’nun 32. maddesine göre dava açılmış oldu. Deniz Feneri e.V “kamu yararına çalışan dernek” sayıldığından, bu “güveni kötüye kullanma” değil, “zimmet” suçunu oluşturur. Ancak iddianameyi incelediğimizde “güveni kötüye kullanmak”tan dava açıldığını görüyoruz. Dernekler Kanuna göre “zimmet”ten dava açılması gerektiğini konuştuğum etkin hukukçular da dile getirdi.
Onlara mahkeme aranırken…
Deniz Feneri e.V bağlantılı davanın iddianamesi hazırlandı ama dava için Ankara Mahkemesi “şirketler İstanbul”da” diye yetkisizlik kararı verdi. Dosya İstanbul’a gidecek, onlar da “Ankara başladı, Ankara bitirsin” derse, bu kez Yargıtay’a gelecek. Kısaca, davanın ne zaman başlayacağı bile belirsiz…
Ya, soruşturmadan el çektirilen, “Deniz Fenerinden önce bizi yargılarlar” diyen C.Savcıları Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz’ün davası ne durumdu? Yargıtay 11. ceza Dairesi’nde, 4 Mayıs Cuma günü saat 09.30’da ilk duruşmaları yapılacak. Sanıyorum CHP Milletvekilleri onları yalnız bırakmayacaktır.
Anlaşılıyor ki, Deniz Feneri Davasına bakacak mahkeme bulunamadan, C.Savcılarının davası belki de sonuçlandırılmış olacak…
Yorum Gönder