Büyük devlet, öncü devlet, lider devlet olmak düşüncesi Türkiye’nin dış politikasında bir saplantıya dönüştü. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun TBMM’de yaptığı son konuşmasındaki sözlerini anımsayalım: “Türkiye bölgesinde merkez ülkedir. Bugün Ortadoğu toplumlarında Türkiye sadece dost ve kardeş bir ülke değil, aynı zamanda lider ülke konumundadır. Bizi eleştirene söylüyorum; Ortadoğu ülkelerine gidip sokaklarda sorun, Türkiye’nin Suriye politikası hakkında ne düşünüyorsunuz diye sorun. Alacağınız cevap, Türkiye’nin doğru yerde durduğu cevabı olacaktır. Bölgedeki barışın öncüsü Türkiye olacaktır. Baas siyaset anlayışını tercih edenlerin bizi anlamasını beklemiyorum. Önemli olan Ortadoğu’nun özgür halklarının bizi anlamasıdır. Bu yeni Ortadoğu’nun öncüsü, hizmetçisi olmaya devam edeceğiz.”
Yabancılar bu tür sözleri duydukça bizimle alay ediyorlar. Çünkü günümüz dünyasında hiçbir ülke “merkez”, “lider”, “öncü” devlet olmak için çabalamıyor. Başkaları daha demokratik, daha özgürlükçü, daha zengin olmak için çabalarken bizim “büyüklük” saplantımız daha da göze batar oluyor.
***
İsviçre, 7.5 milyon nüfusuyla küçük, fakat kişi başına düşen yıllık 50.332 dolar geliriyle zengin bir ülkedir. Finlandiya 5.5 milyon nüfusuyla küçük, fakat kişi başına düşen yıllık 44.491 dolar geliriyle zengin bir ülkedir. Hollanda’da durum 16.6/48.223 dolar; Lüksemburg’da 0.493/113.044 dolar; İsveç’te 9.5/43.986 dolar, Danimarka’da da 5.5/56.115 dolardır.
Türkiye ise ekonomisi, büyüklüğü açısından bugün dünya sıralamasında 17’ncidir. Ne var ki yukarıda sayılan ülkelerin hiçbirinde gazeteciler yazıları, yazarlar kitapları nedeniyle demir parmaklıklar arkasına atılmazken ülkemizdeki cezaevleri yazarlar, gazeteciler, bilim adamları, protestocu üniversite öğrencileriyle doludur.
***
Ekonomik büyüklük eğer toplum özgür değilse demokrasi, özgürlük, insan hakları, adalet açısından hiçbir şey ifade etmez. Eğer etseydi bugün dünya sıralamasında ikinci sırada bulunan Çin, dünyanın en “büyük” demokrasileri arasında sayılırdı. Ama değildir, çünkü toplumlar ve bireyler açısından bir ülkenin büyüklüğü yurttaşlarına sağladığı demokrasinin, özgürlüklerin, temel insan haklarının, adaletin niteliği ve sunduğu refahla değerlendirilir.
Böyle bakıldığında İsviçre de, Finlandiya da, Hollanda da, Lüksemburg da, İsveç de hem Çin’den hem de Türkiye’den büyüktür.
İktidarın “büyüklük” savları ancak eğitimsiz kitleleri ve düzenden beslenen, “liberal aydın” diye nitelenen kesimi etkileyebilir.
Biraz okuması yazması olan, kulakları ve gözleri dünyaya açık herkes, örneğin, Dışişleri Bakanı’nın TBMM’deki konuşmasının “laf salatasından öte” bir anlam içermediğini, ABD’nin “icazeti” olmaksızın Türkiye’nin Ortadoğu’da tek bir adım atamayacağını bilir.
***
Bilindiği gibi “İnsani Gelişme Göstergesi” (Human Development Index) başlığıyla her yıl tüm ülkeleri içine alan, yaşam uzunluğu, okuryazar oranı, eğitim ve yaşam düzeyi doğrultusunda bir ölçüm yapılmaktadır. Bu araştırma sonucunda bir ülkenin gelişmiş, gelişmekte olan ya da gelişmemiş bir ülke olduğu; bunun yanı sıra ekonomisindeki etkinin yaşam niteliğini ne düzeyde etkilediği ortaya çıkmaktadır.
2010 yılı ölçümünde Türkiye “insani gelişmişlik” açısından 196 ülke içinde 83. sırada iken, 2011 yılında 187 ülke içinde 92. sıraya düşmüştür.
Eğer “büyüklük” buysa kalsın, başka kapıya!
Yorum Gönder