Bildik camianın Aksiyon dergisinde çalıştıktan sonra ABD’de üç buçuk yıl eğitim gören Mehmet Baransu, günümüzün en popüler isimleri arasında. Bir medyum, bir gelecek okuyucu gibi! “Şunu alacaklar, bunu soruşturacaklar” diyor. Hani, ne derse çıkıyor.
Çalışma yöntemleri bizden epey farklı. Örneğin, gazeteciler elde ettikleri bilgi ve haberleri, gazetelerinde yazmayı seçerler. Götürüp bavulla savcılığa, polise teslim etmezler. Muhabir ile muhbir arasındaki ayrımdır bu ve gazetecilik mesleğini kuralına uygun yapanlar için “muhbir”lik kabul edilemez bir durumdur.
Mehmet Baransu, elde ettiği bilgileri bavulla soruşturmacılara verdiği için gazeteciler arasında “bavulcu” olarak tanımlanıyor. Mehmet Baransu’ya, Habertürk’ten Kutlu Esendemir “Bavulcu diyenlere tepki duyuyor musun?” diye sormuş. Baransu, “Bu ülkede böcek kovalayanlar, darbelere ses çıkaramayanlar, darbecilerle ortak eylem yapanlar, psikolojik harp yapanlar araştırmacı-soruşturmacı gazeteci olarak anılıyor” demiş ve eklemiş:
“Bunların gazeteci olarak anıldığı bir ülkede ‘bavulcu’ olarak anılmak onurdur benim için.”
1950’lerde “besleme basın” vardı. Epeydir “holding gazeteciliği” yapılıyordu. “İliştirilmiş gazetecilik”, Irak işgali ile gündeme gelmişti. Turgut Özal zamanında “Köşk muharrirleri” ünlüydü.
Her dönemde iktidar sözcülüğüne soyunanlara da “borazan” denirdi.
Bir “bavulculuk” eksikti, Mehmet Baransu sayesinde o da basın tarihine geçmiş olacak.
Yeniden gündeme giren Kahramanmaraş katliamı ile ilgili tanıklarından dinlediğimiz bir öykü:
1978’in ilk ayları. Bülent Ecevit hükümeti yeni kurulmuştur. Uğur Mumcu’nun yazılarında sık sık dile getirdiği MİT Hukuk Müşaviri Şahap Homriş’in -Alpaslan Türkeş’in dünürüydü- de etkisiyle görevden alındıkları ileri sürülen kimi MİT görevlileri, Maraş’taki Afşin-Elbistan Termik Santralı’nın yapımında iş üstlenmiş ABD’li firmalar üzerinden Türkiye’ye gizlice silah sokulduğuna, aynı santralın taşeronluğunu yapan İtalyan firmaların da ucuza silah sattıklarına ilişkin bir bilgiyi güvendikleri kaynaklara aktarırlar. Sızan bilgiye göre, silahlar Maraş ilindeki ülkücülere ve MHP’lilere dağıtılmaktadır.
Bilgi, gazeteci Örsan Öymen’e de ulaşır. Örsan Öymen ve aralarında hukukçuların da bulunduğu bir grup, konunun araştırılması için Başbakan Bülent Ecevit’e ulaşmak isterler. Ecevit’e ulaşamazlar, yerine dönemin Başbakan Yardımcısı Orhan Eyüboğlu ile görüşürler ve durumu iletirler. Ardından aynı konu, dönemin Milli Eğitim Bakanı Necdet Uğur’a ve CHP Genel Sekreter Yardımcısı Uğur Alacakaptan’a da aktarılır. Duyuma göre, Bülent Ecevit sonunda bilgilendirilmiş, ama zaman içinde konuya ilişkin hiçbir somut adım atılmamıştır.
Bilginin CHP’li bakanlar ve yöneticilere aktarılmasının ardından yaklaşık 10-11 ay geçer ve geçen hafta Alican Uludağ arkadaşımızın gazetemizdeki haberiyle gün ışığına çıkan MİT raporunda yer aldığı gibi, dönemin MHP yetkilileri ve ülkücü örgütlerin kararıyla Kahramanmaraş’ta katliam başlar.
ABD işgali sonrası Irak’ın kuzeyine oturtulan aşiret ağası Mesud Barzani, Türkiye’ye geliyor. Onunla görüşenler, “Artık ABD bu işin tam göbeğinde. Kürt sorununu ABD çözecek” yönünde açıklamalar yapıyorlar. Öte yanda, BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, ABD’ye gidip demokratik özerklik isteklerini dile getiriyor...
Bir hareket, bir hareket...
Eski CHP Milletvekili Mustafa Kemal Palaoğlu, her zaman olduğu gibi, böylesi bir ortamda Atatürk’ten bir anımsatma yapmayı görev sayıyor. Alıntı, Nutuk’tan:
“Milletin kendi kendisini idare etmesi prensibini ortaya atan ve bunun için hayatı pahasına mücadele eden bizdik. Ama bununla hiçbir vilayetin ve hiçbir bölgenin kendi kendisini idare etmesini hiçbir zaman kastetmedik.”
Palaoğlu, Atatürk’ün bu sözle, ulusal egemenliği “ulusalcı egemenlik” olarak “bir bütün” şeklinde algıladığının altını çizdi ve durumu özetledi:
“Özerklik ve Kürt açılımı gevezeliktir.”
Palaoğlu’nun bu saptaması, aklımıza bir atasözünü getirdi:
“Gevezeyi cehenneme atmışlar, ‘Yangın var’ diye bağırmış.”
AKP’nin de, bölgeyi cehenneme çevirecek bir büyük yangına doğru körükle gittiği kesin.
Yerel Seçimlere Doğru
2014’te yapılacak olan yerel seçim dedikoduları başladı bile.
AKP kanadı: Spordan sorumlu Devlet Bakanı Suat Kılıç, belediye seçimlerinde kendisini Ankara’ya, olmazsa Samsun’a uygun görüyormuş. Ancak, Cumhuriyet’in ortaya çıkardığı Hamamönü’nde bir tarihi eve dolambaçlı yollarla sahip oluş öyküsü ve bu durumun partide yarattığı hava, Kılıç’ın başkanlık düşlerini şimdiden karartmış.
CHP kanadı: CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Anakent Belediyesi için orta sağdan da oy alabilecek bir sürpriz aday düşünüyormuş.
Bayram
Yarın 1 Mayıs.
Bize bir gün, emekçilerin tüm kazanılmış haklarını yok edenlere her gün bayram.
Yorum Gönder