Son aylarda yeni bir moda çıktı bizim yandaş, candaş, dindaş medya kuşlarının ağzından düşmeyen:
“Muhafazakâr ahlak... Liberal ahlak...”
Televizyonlardaki tartışma programlarında, gazetelerin köşelerinde hep aynı nakarat:
“Bizim gibi muhafazakâr, liberal, demokrat insanlarda intikam duygusu yoktur!”
Gerçekten öyle mi?
Öç alma duygusu Türkiye’de öyle bir yaygınlaştı ki sormayın.
Örneğin emekli Orgeneral Çevik Bir’in gözaltına alınıp sorgusundan sonra tutuklanmasının ardından neler yazılıp çizildi, neler...
Emekli Orgeneral Bir, 15 yıldır Türkiye’de yaşıyordu... 28 Şubat postmodern darbesini “demokrasiye balans ayarı” olarak nitelemişti.
Prof. Dr. İbrahim Özden Kaboğlu, bu konuya ilişkin önemli bir yazı yazdı Birgün’de...
Demokrasinin sabır istediğini, ancak bunun hukuksuz gerçekleştirilemeyeceğini anlatırken somut örnekler verdi.
Kaboğlu şöyle diyor:
“...Önce Başbakan, 12 Eylül oylaması sonucu yürürlüğe giren anayasa değişikliğiyle açıklamaya çalıştı konuyu. Sonra birçok bakanın demeci geldi ardı ardına.
Bir anda hükümet bu konuya kilitleniverdi. Sanki anayasada ‘mahkemenin bağımsızlığı’na ilişkin maddeler (138 vb.) düzenlemeler yürürlükte değil...
Onun için ‘Bu bir intikam değildir’ şeklindeki açıklamalar inandırıcı olmaktan uzak.”
***
Ne yazık ki ana muhalefet partisi CHP hep AKP’nin tuzağına düşüyor...
AKP, CHP’yi “dinsel alana” çekip sıkıştırıyor...
Örnek mi?
Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri...
28 Şubat rövanşı, laiklik-dinsellik bağlamına oturtulup “uhrevi alan” yaratılıyor.
Çevik Bir, 15 yıldır Türkiye’de yaşıyor, kaçmış falan değil.
Kaboğlu’nun deyişiyle sanki kaçak Usame bin Ladin yakalanmış gibi, bizim candaş, dindaş, yandaş tayfa zil takıp oynuyor...
30 yıl önce Türk-İslam sentezi geçerliydi yaşamın her alanında...
Özellikle Doğramacı’nın YÖK’ünde...
Şimdi ne geçerli?
Demokrat olmak öyle kolay değildir...
Bakın, 28 Şubat’ın üçüncü dalgası geldi... Birkaç dalganın daha geleceği kesin... Bazı kendine demokratlar öç almak için yerinde duramıyor... Gözaltına alınıp tutuklanacak olan gazetecilerin adlarını yazıyor...
Hani muhafazakâr, liberal demokratlar “intikam duygusu”yla yaşamazlardı!
Silivri’de görülen çok önemli davalar sulandırıldı, devlet içindeki çeteler, kontrgerilla, faili meçhuller ortaya çıkarılmadı, bir çuvalın içine ne varsa konuldu...
Yalan mı?
***
Demokrasiler laiklik temelinde yükselir...
Laiklik olmadan demokrasi olmaz ama demokrasi olmadan laiklik olur.
Bunun örneğini askeri darbelerde yaşadık!
Hukuksuz demokrasi de olmaz...
Adalette eşitlik ve hukukun üstünlüğü demokrasilerde vazgeçilmez bir koşuldur.
Askerin salt kışlada tutulması demokrasi falan değildir.
Düşünce özgürlüğüne kelepçe vurmak için “suç yaratmak” sivil faşizmde bal gibi görülür, yakın tarihe bakarsanız.
Düşünce özgürlüğü önemlidir ve bu nedenle insanlar tutuklanıp zindanlara atılmaz.
Yine insanlar habercilik yaptıkları için içeriye atılmaz, yıllarca hapis yatmaz...
Türkiye’de “düşünce suçlusu” yaratmak çok kolay...
Bugün Ahmet Şık, Nedim Şener, Ragıp Zarakolu salıverildiler...
Peki, bu arkadaşlarımız mutlu mu?
***
İçeride Balbay, Tuncay, Soner, Barış, Deniz, Müyesser Yıldız, Büşra Ersanlı, Ayşe Berktay, Zeynep Kuray var...
100 gazeteci, 500 üniversite öğrencisi var!
Mehmet Ağar’ın can güvenliğini düşünen ve özel bir cezaevi bulan devlet, bu insanları bırakın koruma altına almayı, hastaneye bile götürmüyor...
Silivri’den söz etmiyorum, Türkiye’deki tüm cezaevleri aynı durumda...
Hiçbir ideolojik ayrım yapmıyorum bunları söylerken...
Bugün Türkiye’de çok sayıda kişi, asker olsun sivil olsun “eşit yargılama” haklarından yararlanamıyor.
Nedense bizim muhafazakâr arkadaşlarımız askerin kışlasına çekilmesini demokrasi olarak görürken, hukukun üstünlüğünü görmezden geliyor...
Yorum Gönder