RTE, darbelerle yüzleşme derken Cumhuriyetin geçmiş yılları üzerine kurguladığı saldırı senaryolarını yaşama geçiriyor.
Yalnız intikam duygularını değil,
kendini bildi bileli içinde biriken kin duygularını sergiliyor.
Nalıncı keseri mübarek: Cumhuriyetin 1923 ile 1940 arası birinci dönemindeki kimi olayları cımbızla seçerek CHP’ye yüklenir; İnönü ve İnönü üzerinden ad vermeden Atatürk’e saldırırken hazreti tutabilirsen tut!
Övmeye gelince, 1940-50 arasında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün önderliğinde CHP hükümetlerinin Türkiye’yi İkinci Dünya Savaşı’na girmeden geçiştirmesinden, 1945-46 yıllarında yine İnönü’nün partisindeki direnmelere karşı bugün, RTE’nin nemalandığı demokrasiye geçiş adımları atmasından ve AKP liderinin diktatör, milli şef diye aşağılamaya çalıştığı İnönü’nün 14 Mayıs 1950 özgür seçimlerini gerçekleştirerek iktidarı elleriyle DP’ye bırakmasından…
…söz etmiyor. Etmiyor da değil, etmeye dili varmıyor.
***
Tarih bilincine gelince; varsa yoksa camileri yıktı, şu bu bu nedenle kullandı gibi din yoluyla CHP’yi suçlamak!
1950-60 dönemine gelince DP’nin demokrasiye aykırı davranışlarını bir kalemde ıska geçiyor.
On yıllık DP döneminin 27 Mayıs 1960’ta müdahale ile neden kapandığından, DP’nin muhalefete, basına karşı -bugün RTE döneminde olduğu gibi- türlü maddi baskı uygulamalarından, gazetecileri -bugün olduğu gibi- hapislere atmasından… hesapsız kitapsız ekonomik uygulamaların yarattığı toplumdaki yaşam sıkıntılarından… nihayet sivil ve tek adam diktası ürünü TBMM’de kendi partisi üyelerinden kurduğu Tahkikat Komisyonu’nun demokratik hukuk devletine aykırı türlü marifetlerinden… hiç ama hiç söz etmiyor...
Her vesile tarihi siyasal istismar malzemesi yapmakta bir an tereddüt etmediği için:
27 Mayıs’ı alkışladı edebiyatıyla -İnönü’nün yazılı sözlü çabalarına karşın- Adnan Menderes ve iki bakanın asılmalarındaki sorumluluğu CHP’ye yüklemekte beis görmüyor.
***
12 Eylül 1980 darbesinden CHP’yi nemalanmakla suçluyor ve lakin, darbenin birinci haftasında, bugün öve öve bitiremediği Turgut Özal’ın, askerlerin denetimi altındaki hükümette koşar adım görev aldığına değinmiyor bile...
2002-2012’ye gelince; her alanda mal meydanda. Ama RTE’ye göre medyayı susturan, hapishaneleri gazetecilerle, aydınlarla dolduran, yargıyı bağımsızlığından koparan, kısacası demokrasiye karşı saymakla bitmez icraatı ise sivil bir darbe değil, laik, demokratik, hatta hukuk devleti gereği!
***
Bugün 1926’dan 1938’lerden içeriğini açıklama, okuma cesaretini göstermediği ya eski gazete kupürleri ya da içeriğini söylemediği belgelerle CHP’yi suçluyor.
Oysa, İsmet İnönü’yü her alanda sorumlu, hatta suçlu göstermesi, asıl amacını örtmek için...
İnönü’yü suçlarken, adını söylemeden karalamak, suçlamak kurnazlığını gösterdiği hedef; Mustafa Kemal Atatürk!
İşte son kanıt: Anayasanın Dili Sempozyumu’nda dün ad vermeden Atatürk’ü yine suçladı...
Konuşmasında, “Türkçe üzerindeki operasyonlar tarihimizle bugün arasındaki en önemli irtibatı, kuşaklar arasındaki dil irtibatını kaldırdı” dedi.
“Operasyonlar” dediği, Atatürk’ün Türkçe yerine devlet yaşamına, yazım ve hatta konuşma diline egemen sayısız Farsça ve Arapça sözcükleri ayıklamak; yerine uygulamada yer edinebilecek sözcükler üretmeyi, Türkçenin özüne dönmesini amaçlayan çalışmalar. Dil Devrimi!
Fakattt; yok hayır. Konuşmasında sözcük örnekleri de verdi.
RTE’ye göre; muhayyel-tasavvur, inkişaf, mücerret, müşahhaş, aklıselim, gibi sözcükler yerine; hayal etme-hayal gücü, gelişme, soyut, somut, sağduyu sözcüklerini kullanmak, “ideolojik bir girişim ve Türkçeyi ciddi manada kısırlaştırmak!”
Yandaşın, devrimci, reformist diye övdükleri adama bakın:
Vitesi geriye takmış, Arap’ın yalelini dinleyerek, Arapça Farsça sözcükleri düşleyerek tam gaz gidiyor!
***
RTE’nin asıl hedefi örnekleriyle açık seçik ortada.
Şimdi zemin hazırlıyor. Zamanı elverişli gördüğünde doğrudan Atatürk’e, laik Cumhuriyet’e uzanan devrimlerine saldıracak!
Görünen köy kılavuz istemez!
Yorum Gönder