Güneşe gidecek yolda birleşmeliyiz! - Tünay Süer

Rahmetli Uğur Mumcu’muzun dediği gibi “Gelecek nesilleri değil, gelecek seçimleri düşünen politikacılarımız Türkiye’deki tablonun ressamlarıdırlar.

Bu sözleri Atatürkçü geçinen ama kendi çıkarlarından başka hiçbir şey düşünmeyen milletvekillerine, parti genel başkanı olanlara ve halen görmemezlikten gelip gününü gün eden, bir türlü uyanmayan insanlarımıza, basınımıza, duyarsız kalan herkese söylüyorum.

25 Nisan 2011 tarihli “Samsun Kemal’i bağrına bastı” başlıklı yazımda(0 günler umut doluydum, bu gün ise böyle bir yazı yazdığıma çok pişmanım.) aynen şunları yazmışım:

Mustafa Kemal 1919 da Samsun'a çıkarken parolası " Ya İstiklal ya ölüm. "Dü. Çünkü diğer kurtuluş çarelerinin bağımsızlığı sağlamayacağına inanmaktaydı.

Bugün ülkemizde gelinen nokta o günlerin aynası gibi sanki. Ortada savaş yok gözükse de savaş alanına dönmüş kentler, milli değerleri emperyalistlere adeta peşkeş çekilerek işgal edilmiş, gittikçe yoksullaşan bir Türkiye olarak gözleniyoruz.

Sadece bu kadar mı? Kapımız her çalındığında acaba bizi almaya mı geldiler çekincesi içerisindeyiz. Telefonları dinlenen, özgürlükleri ellerinden alınan, basını suskun, insanı suskun, hukukun işlemediği bir korku imparatorluğuna dönüşmüş ülke haline gelmişiz. Kısacası karanlık bulutlar sarmış ülkemizi, güneşe gidecek yolu arıyoruz.

******

Evet, tam bir yıl önce böyle demişim. Değişen bir şey oldu mu? Hayır. Gittikçe batağa saplandık.

Peki, bu ülkede bir tek AKP mi var? Nerededir bu muhalefet partileri? AKP adım, adım amacına ulaşmak için ilerlerken onlar ne yaptılar?

AKP’nin her sıkıştığında imdadına koşan MHP, halkın kendisinden beklenen muhalefeti ortaya koyamayan, hatta AKP’ in yaptığı birçok şeyi neredeyse onaylayan çok sesli bir CHP var ortada.

Kısacası bu milletin verdiği oyları hak ediyorlar mı acaba?

Türkiye emperyalistlerin çizmiş olduğu yol haritasının sonuna doğru gelmektedir. Dış güçler evvela ordumuzu çökertmekle başladılar işe, zira Atatürk Cumhuriyetini yıkabilmenin önündeki en büyük engel Türk Silahlı Kuvvetleriydi. Güzide komutanlarımızı, Atatürkçü aydınlarımızı içeri tıkmanın yolunu Ergenekon, Balyoz gibi senaryolar yazarak ve bağımsız hukuku iğdiş eden bağımlı Özel Yetkili Mahkemeler, savcılar sayesinde bunu başardılar.

Bu da yetmedi Deniz Kuvvetleri'mize de yönelik psikolojik savaş başlattılar ve fuhuş, eşcinsellik yaşandığını yayarak halkın gözünden düşürmeye kalktılar. Bir asker, bir bahriyeli kızı olmam dolayısı ile lanet ediyor, Allah topunuzun cezasını versin diyorum. Netice olarak ne oldu? Hepsi aklandı ama gururlarına yediremeyen onlarca gencimiz, subayımız görevlerinden ayrıldılar.

Bakınız Almanya’nın eski Sosyal Demokrat Başbakanı Gerhard Schröder, bunu ne güzel ifade etmiş utanmadan.

“Özellikle Erdoğan Hükümeti'nin askerin gücünü kısıtlamasına ilişkin yaptıklarını büyük saygıyla karşılıyorum. Oysa bundan önceki hükümetler bunu yapmadı, yapamadı. Ama bunun demokrasinin ifadesi olduğunu bilmek gerekiyor.”

Be utanmaz, arlanmaz elin adamı! Bu nasıl demokrasidir ki, insanlara savunma hakkı bile verilmiyor. Senin demokrasiden anladığın bu mu?

Amaç Türkiye’yi parçalamak, bölmek olunca ne gerek var demokrasiye değil mi?

Şimdi sıra anayasanın değiştirilmesi ile son darbeyi vuracaklar akılları sıra.

Oysaki:

Türkiye Cumhuriyetini oluşturan bu kurucu irade dikkate alındığında, TBMM ‘nin tamamen yeni bir anayasa yapmaya hakkı ve yetkisi kesinlikle yoktur.


Cumhuriyetimizin Kuruluş Felsefesinin, Asli Kurucu İradenin, Atatürk ve Cumhuriyet Devrimi ilkelerinin belirtildiği günümüz Anayasasının ilk 4 Maddesi hiçbir şekilde değiştirilemez.

Bunun için Emperyalizme karşı İstiklal Savaşı yapan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kurulmuş TBMM’de, Cumhuriyetin kuruluş felsefesiyle, devrim kanunlarının, hazırlanmakta olan anayasayla ortadan kaldırılmasına asla izin vermemeliyiz. Tüm güçler birleşmeliyiz. Aylardır, hatta yıllardır bunu yazıp duruyorum.

Günlerden beri bunca sorunlarımıza, her gün gelen şehit haberlerimize rağmen, yeni anayasaya kilitlendik sanki.82 anayasasında değiştirilmesi gerekenler elbette var lakin sadece özgürlükleri koymak yeterli olacak mı? Kurumlar anayasanın neresinde olacak? Başkanlık mı, parlamenter sistem mi olacak? Yoksa !!!

İdari birimler, adalet sistemi nasıl çalışacak? BOP projesi kapsamında Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesi ile Türkiye sınırları nasıl değiştirilecek? Yeni anayasa bunu kolaylaştıracak mı?

Başbakan Erdoğan, imam hatip okullarının, bu ülkenin ve bu milletin göz bebeği olacağını vurgularken, gözbebeğimiz olan ordumuzu gözden çıkarttığını ima mı etti dersiniz? Yerine yeniçeriler veya polis ordusu mu kuracak?
Yeni bir Ortadoğu'nun doğduğunu, Türkiye'nin de bu konuda öncülük yaptığını söyleyen Dışişleri Bakanı Davutoğlu neyi anlatmak istedi bize? Diyarbakır’ın Kürdistan başkenti olacağını mı ilan etti böylece?(Başbakan yıllar önce “Ben Ortadoğu’nun eş başkanıyım” dediğinde, Diyarbakır’ın bir yıldız olacağını söylemişti.)Tıpkı Graham Fulle gibi.

Türkiye, komşuların iç işlerine karışan, itilaflara taraf olan, savaş kışkırtıcılığı yapan bir ülke konumuna gelmişken;

Davutoğlu şu cümleyi nasıl kurabiliyor?

"Biz tarihin doğru safında, ulusal çıkarlarımız açısından ise doğru yerde durduğumuzdan kuşku duymuyoruz.”

Sn. Davutoğlu çıkarlar için bu kadar kan dökülmesine bir Müslüman olarak nasıl razı geliyorsunuz?

Kanla gelen çıkarlar bir gün bizden kan olarak çıkar yine.

Yazıklar olsun diyorum, bize saldıran yok (henüz) Amerika’nın çıkarları için jandarmalığına soyunmamıza ne gerek var? Gün olur ki o Amerika tıpkı Saddam’a yaptığı gibi işbirlikçilerini de bir şekilde yok eder.

Zira artık onlara ihtiyacı kalmamış olacaktır. Sonuç olarak muhalefet partilerinin yapmadıklarını halk olarak demokratik yollardan biz yapmalıyız. Yoksa ne cumhuriyet ne de vatan kalacak.

Tünay Süer

Not:

Eski CIA şefi Graham Fulle“ Bugün Türkiye’nin hiçbir yerinde geçmişe ve diğer ülkelere kıyasla radikal hareketlere rastlamıyorum. Demekle neyi demek istedi. Yani Türk Milleti olanlara razı sessizce bekliyoru mu? Yoksa Arap Baharı gibi ayaklanmamızı mı?

Kürdistan’ın Türkiye ile işbirliğine hem politik hem ekonomik açıdan ihtiyacı var. Türkiye ve bölgenin entegre olmuş halinde ise Diyarbakır başkent olur.

Vah Türkiye’m vah! Ne günlere kaldık?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget