Bu hafta bol bol fıkra var - Can Ataklı

Baharın tüm güzelliğini benliğimizde hissediyoruz artık. Bugün pazar, evde oturmanın âlemi yok pek. Gazetenize göz attınız, çıkın dolaşın biraz. Ama baharın keyfini çıkarmak için önce biraz gülümseme çalışması yapalım. Yıldırım Tuna’dan gelen fıkralarla mutlu bir bahar gününe hazır olalım. Haydi okuyalım:

Hep böyle mi?

Polis, otomobiliyle giden adamı durdurmuş,

Adam: Problem nedir memur bey?

Polis: Meskun mahalde 90 km. ile gidiyordunuz.

Adam: 70’i geçmediğimden eminim.

Karısı: Aa? 110’dan bir an bile düşmedin be? (Adamdan karısına sert bakış)

Polis: Ayrıca stop lambanız yanmıyor. Onun için de ceza kesmek zorundayım.

Adam: Stop lambam mı? İnanın haberim yoktu.

Karısı: Hayatım 2 haftadır biliyordun. Bana da söyledin ya? (Adamdan karısına daha sert bir bakış)

Polis: Bir de emniyet kemeri takmamışsınız.

Adam: Bana doğru geldiğinizi görünce arabadan inebilmek için şey etmiştim.

Karısı: Aa? Üzerime iyilik sağlık. Sen hiç emniyet kemeri takmazsın ki..

Adam: SEN Bİ SUSAR MISIN BE?

Polis: Kocanız sizinle hep böyle mi konuşur?

Karısı: Yoo.. Hayır hayır.. Asla.. Sadece içkili ve sarhoş olduğu zamanlar..

Alıştırmak

Anneleriyle oturan iki erkek kardeşten biri uzun bir iş seyahatine gitmiş. Oradan da “Acaba evde durum nasıl?” diye telefonla kardeşini aramış ve kedisini sormuş. “Kedi pencereden düşüp öldü ağabey” demiş kardeşi. “Ne? Yu.. Yuh” demiş ağabeyi sinirden kekeleyerek, “Oğlum, böyle ‘pat’ diye söylenir mi? İnsan biraz alıştıra alıştıra söyler. ‘Kazara cam açık kalmıştı. Kedi camdan çıkıp alttaki ufak çatıya atladı. İtfaiyeyi çağırdık. Bir saat uğraştılar. O kadar çabaya rağmen kurtaramadık’ falan der insan, ne bileyim?” Kardeşi “Haklısın, anladım ağabey” demiş. “Neyse..” demiş ağabey, “Annem nasıl?” diye sormuş. “Şeyy” diye cevap vermiş kardeşi, “Kazara cam açık kalmıştı. Kedi camdan dışarı çıkıp alttaki ufak çatıya atladı. Arkasından hadiii bizim valide de fırladı. İtfaiyeyi falan çağırdık..”

Gelirdim ama

Yarış atı sahibi hayli ümit bağladığı Eyalet Yarışı’nda dünya paralar saçıp en ünlü jokeyle de anlaşmış. Ama atı uzak ara sonuncu gelince varış çizgisine kadar gidip atın gelmesini beklemiş. Jokeye ateş püskürerek, “Daha hızlı gelemez miydiniz?” diye çıkışmış. “Kesin daha hızlı gelebilirdim efendim” diye cevap vermiş jokey saygıyla, “Ama yarış kurallarına göre diskalifiye olmamak için atınızın üzerinde oturuyor olmam lazımdı.”

Konuşma özürlü

Çok eski iki arkadaş barda oturup sohbet ederlerken biri, “Bana bütün kalbinle doğruyu söyleyeceksin” demiş, “Bu bardaki bütün erkekler neden benim nişanlımı çok çekici buluyorlar?” Arkadaşı, “Konuşma özürlü olmasından kaynaklanıyor” diye cevap vermiş. “Ne alakası var?” diye sinirlenmiş bizimki, “Benim nişanlım konuşma özürlü değil ki?” diye eklemiş.“Sen farkında değilsin” demiş arkadaşı, “Seninki hiç kimseye ‘hayır, olmaz’ diyemiyor.”
***
Kadınlar ve erkekler..

Erkek, ihtiyacı olan 1 liralık bir şey için 2 lira harcar,

Kadın, ihtiyacı olmayan 2 liralık bir şey için 1 lira harcar..
***
Kadın, evlenecek birini bulana kadar geleceğinden endişe duyar,

Erkek, evlenene kadar geleceğinden asla endişe duymaz..
***
Bir erkekle mutlu olabilmek için onu tamamen anlamalı ve azıcık da olsa sevmelisiniz..

Bir Kadın’la mutlu olabilmek için onu çok ama çok sevmeli ve anlamaya uğraşmamalısınız..
***
Bir kadın evleneceği erkeğin ileride değişeceğini umut ederek evlenir ama erkek değişmez..

Bir erkek seçtiği kadının ileride değişmeyeceğini umut ederek evlenir ama kadın tamamen farklı, bambaşka biri olur.
*****
Gani Yıldız’dan

Afyonkarahisar’da “kamu esenliği için” içki satışı ve tüketimi yasaklanmış. Çözümü yasakta bulan zihniyete esenlikler diliyoruz.
***
Toplumun bir bölümüne, “acaba AKP’nin gizli bir ajandası mı var?” korkusu hâkimdi. Yaşananlara bakılırsa korku yersiz ve gizli bir ajanda yok. Çünkü her şey açık açık yapılıyor.
***
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın araştırmasına göre, Türk halkı televizyon izliyor, kitap okumuyormuş. Belki de “bakan ama göremeyen” bir toplum oluşumuzun sebebi budur.
***
Bankacılık sektöründe “sorunlu kredi oranı” artmaya başlamış. Bu ülkede çekilen kredi eninde sonunda “çekilen çileye” dönüşüyor, Allah çektirmesin.
***
Türkçe’nin sadeleşme adı altında kısırlaştırıldığını belirten Başbakan, “İnkişaf (gelişim), müşahhas (somut) gibi kelimelerin içi dolmadı” demiş. Doğru, hele inkişaf ile demokrasi, müşahhasla da delil kelimesini kullanınca kulağa daha bir boş geliyor.
***
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, “Kişi başına geliri 25 bin dolara yükseltmek istiyoruz” demiş. Bu mucize, günde 2.5 dolardan az parayla geçinen kişilerin başına gelse bari.
***
Bu hafta liderlerin gündeminde yine camiler vardı. Oysa halkın gerçek sorunlarına vakit ayırmak için “camiye siyaset sokmamak” misali “siyasete de camiyi sokmamak” gerek.
***
Dünya Bankası Türkiye Direktörü Martin Raiser, “Türkiye gibi başarılı ülkelere reçete yazan doktor değil, ancak danışman olabiliriz” demiş. Doktorlara uyguladığımız şiddet o kadar korkutucu ki, benzetmede bile doktor olmak isteyen yok!
*****
Aklını bozmuş

Psikiyatr, cinselliğe takmış bir hastayı muayene ederken kendisine net teşhisi koyabilmek için çekmecesinden beyaz sayfaların üzerine gelişi güzel dağıtılmış ‘Mürekkep Damlaları’ndan oluşan bir test kitabı çıkartmış. “Sayfalardaki şekilleri görür görmez o an aklınıza gelen ilk şeyi bana söyleyeceksiniz” demiş. İlk resmi gösterir göstermez adam, “İri göğüslü çıplak kadınlar..” diye cevap vermiş. İkinci resme “Bir erkek ve bir kadın aşk yapıyorlar” diye atılmış, üçüncü resme “Çırılçıplak kadınlar belediye otobüsüne binmişler” deyince doktor kitabı kapatıp masasının üzerine bırakmış, “Ohooo, beyefendi ben böyle bir şey görmedim. Siz kafayı cinsellikle bozmuşsunuz” demiş şaşkınlığını gizleyemeyerek. “B.. Ben mi?” demiş adam sinirlenip ayağa kalkarak, “Sabahtan beri bana bir doktor muayenehanesinde bulunmaması gereken uygunsuz, iğrenç şeyleri gösterip dur, ondan sonra terbiye abidesi kesilip karşıma geç ve aşağıla.. Yok ya?”
*****
Erken hesap

Gittiğimiz restoranda garson servisi yaptı, yemeklerle birlikte hesabı getirdi ve başımızda beklemeye başladı. “Neden?” dedim şaşırarak, “Burada âdet böyle mi?” Garson, “Yok efendim” diye cevap verdi nazikçe, “Sadece mantar yemeğinin servisini yaptığımızda böyle.”

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget