Kafayı mı yedin cemaatçi kardeş? - Mustafa Mutlu

Bu ülkenin en yüksek “tepesi” neresi?
Çankaya... Çünkü Cumhurbaşkanlığı Köşkü orada...
Gidin oraya; daha güvenlik kulübelerinden başlayarak sayın:
Çalışma odalarında, ziyaretçi kabul salonlarında, koridorlarda en az 500 adet Atatürk fotoğrafı bulursunuz!
Peki; bu durumdan rahatsız olur musunuz?
“Atatürk fotoğrafı siyasi simgedir, Cumhurbaşkanlığı Köşkü gibi siyaset üstü bir makamda olmaması gerekir” der misiniz?
***
Türkiye’de kaç tane anaokulu, ilköğretim okulu ve lise var?
Ben söyleyeyim 71 bin civarında...
Bu 71 bin okulda da 800 bin kadar “derslik” yani “sınıf” bulunuyor!
Gidin bakın: Hepsinde Atatürk, karatahtanın (şimdilerde yeşil ya da beyaz oldu) üzerinden çocuklara bakar...
Büstlerinden, özel köşelerinden söz bile etmiyorum!
Peki; okullarımızda siyaset mi yapılıyor ki, Atatürk fotoğrafları her yere asılıyor?
***
Üniversiteleri, hastaneleri, kışlaları, karakolları, cezaevlerini, adliyeleri, hakim ve savcı odalarını, mahkeme salonlarını, tapu dairelerini, belediyeleri gözünüzün önüne getirin...
Hepsi milyonlarca Atatürk fotoğrafıyla, onun en güzel sözleriyle dolu...
“Siyaset” mi bu?
Öyleyse; bu kurumları yönetenleri ve o fotoğrafları astıranları, “tarafsızlıklarını koruyamadıkları” gerekçesiyle içeri atmak gerekmiyor mu?
***
Peki; bu ülkenin evlerinde de mi siyasi propaganda yapılıyor?
Sordum, öğrendim; hane sayısı 17,5 milyonu aşmış...
Diyelim ki bunların 1,5 milyonu “yobaz evi...”
Onlarda Atatürk fotoğrafı asmak bir yana, Atatürk’ten söz etmek bile “gavurluk” sayılır...
Ama kalan 16 milyon hanenin 16 milyonundan en az 50’şer tane Atatürk fotoğrafı çıkar... Sakın, “Yobaz değilim ama bizim evde o kadar yok” demeyin... Vardır:
En azından çocuklarınızın ders kitaplarında vardır!
Kaldı ki; birçok evde de başköşededir...
Komidininin üzerine mutlaka bir Atatürk fotoğrafı koyar Türk kadını... Aile büyüklerinin tam yanına! Her sabah tozunu alırken de, gözlerinin içine bakarak konuşur onunla... Dert yanar!
İnanın; öz babasıyla dertleşmez o kadar!
***
“Nüfusumuz 75 milyonu buldu” diyorlar ya... Saymak kolay!
Hadi sıkıysa bir de bu ülkedeki Atatürk’ün fotoğraflarını, resimlerini, heykellerini, gravürlerini, kabartmalarını, masklarını, büstlerini, rozetlerini, kalemlerini, kalemliklerini, saatlerini, anahtarlıklarını, kolyelerini sayın...
İnsanlar son on yıldır arabalarına bile onun imzasını taşıyan çıkartmaları yapıştırıyorlar, onları sayın...
Kadınlarımızın bileklerindeki, boyunlarındaki, omuzlarındaki dövmeleri sayın...
Onun, “Yurtta barış, dünyada barış” sözünü küpe yaptırıp, kulağına takan kadın bile gördü bu gözler; elbette onu da sayın!
Madem Atatürk simge; gücünüz yetiyorsa kazıyın o dövmeleri, yok etmeye kalkın o resimleri, çıkartmaya kalkın o küpeleri!
***
Nereden mi çıktı bu Atatürk fotoğrafı, heykeli ve siyasi simge meselesi?
Meclis’ten!
O Meclis ki; sanki onu Atatürk kurmamış...
O Meclis ki; sanki koridorlarında, kurul salonlarında, başköşelerinde, vekil odalarında binlerce Atatürk fotoğrafı yokmuş, onun en güzel sözleri çerçeveletilip duvarlara asılmamış...
O Meclis ki; sanki Humeyni’nin İran Meclisi!
24 Nisan Salı günü saat 13:00’te bir yurttaşımız Dikmen kapısından Meclis’e girmek ve ziyaret etmek istemiş...
Ama kapıdaki polisler, “Yassak hemşerim” demişler...
Neden demişler biliyor musunuz?
Çünkü o yurttaşımızın boynunda, üzerinde Atatürk’ün fotoğrafı olan ve “Milletin istiklalini, yine milletin azim kararı kurtaracaktır” sözleri bulunan bir fular varmış...
Polise göre, bu fotoğraf ve sözler ‘siyasi simge’ymiş ve Meclis’e sokulması yasakmış!
O yüzden içeri almamışlar vatandaşımızı...
Tamam; bu devletin kurucularına yapılan saygısızlıkların hesabının olmadığı bir dönemden geçiyoruz...
Ama gelinen son nokta; işin suyunun çıktığını gösteriyor...
***
Ulan cemaatçi tayfa... Yeter bu zulmünüz!
Haddinizi bilin ve sabrımızı daha fazla zorlamayın...
Zira... Bıçak, kemiğe dayanmak üzere...
Haberiniz olsun!
*****
ŞERİAT!
Meclis’teki bazı şeriatçılar, kendi söyleyemediklerini Ulusal Egemenlik ve Çocuk Haftası etkinlikleri kapsamında, küçük çocuklara söyletmeyi alışkanlık haline getirdi.
Kara türbanlı bir kızın Meclis kürsüsünde nutuk atması bir yana, Bingöl’den gelen Adnan Halilan isimli bir çocuk da, “Yeni anayasada İslâm’ın kurallarının ilham alınması gerektiğini” söyledi...
Yani; şeriata son veren Meclis’in kürsüsüne çıkarak, şeriat talebinde bulundu.
Çocuk Meclisi adını taşıyan o oluşumda yer alan öğrencileri, kimin, nasıl seçtiği belli... Amaçları da...
Bunun adı “çocuk istismarı” ve dolayısıyla büyük bir suç!
Ve bu suç, Meclis çatısı altında her yıl işlenmeye başlandı...
Çok umurunda olacağını sanmam ama en azından “olup bitenin farkında olduğumuzu” bilmesi için söylüyorum:
Sayın Meclis Başkanı:
Bu komediye daha ne kadar izin vereceksiniz?
*****
GÜNÜN SORUSU

Polis bir yurttaşımızı, “Üzerinde Atatürk’ün resminin ve sözünün bulunduğu bir fular taktığı gerekçesiyle” Atatürk’ün Meclisi’ne sokmadı ama bu olaydan sadece iki gün sonra 17 yaşındaki türbanlı bir kız, Meclis Kürsüsü’ne çıkıp, Meclis Başkanı’nın gözünün önünde demokrasi nutku attı! Yani Atatürk siyasi simge; kara türban ise demokrasi göstergesi... Sorum size:

Yazıyı okuyup bitirdiğiniz şu anda, kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget