Ermeni Mezalimi -12- Selcan Taşçı

Van gölü, kan gölüne döndü
Kadınlar Ermenilerin eline düşmektense kendilerini suya attılar.
Van Zeve doğumlu İbrahim Sargın, Ermeni dehşetine tanık olduğunda 11 yaşındaydı.
Bir tek şey diyebildim okurken anlattıklarını:
 “Bunları yapanlar insan olamazlar!..”
Kim bilir o bir ömür nasıl taşıdı; gözünü her kapattığında zihninde beliren bu kanlı fotoğrafların, kulağında durmaksızın çınlayan feryat-figanın acısını...
Dayanması zor biliyorum ama, ancak bunları okursanız anlarsınız sözde soykırım iddialarını dillendirenlerin   “arşivlerin açılması” ndan neden kaçtıklarını...

ÇOCUKLAR KUŞ YAVRUSU GİBİ YERE DÜŞÜYORDU
İşte 11 yaşındaki bir çocuğun zihnine kazındığı şekliyle, insanlığın ve ona ait bütün değerlerin soykırıma uğradığı Anadolu’dan mezalim manzaraları:
“Ermeniler mevzilerdeki Türkleri şehit ederek köye girdiler. Bir insan deryası 2000-3000 kişi o yana bu yana kaçışmaya başladı. Köy yanıyordu. O küçük çocukları havaya atıyorlar, altına süngü tutuyorlar. Süngü çocukların karnına batıyor. Çocuklar cıyaklayarak kuş yavrusu gibi yere düşüyordu.
O kadınların bir kısmı, gelinlerin bir kısmı, kendilerini suya attılar. Bir kısmı da, ot toylarını ateşe verdiler, kendilerini bu ot toylarının içine attılar. Böylece sanki pervane gibi dönüyorlar, hem de türkü tutturuyorlardı:
 ” Gelin kızlar, bizim düğünümüz var.
Bugün bizim düğün günümüzdür... 
Bir kısım kadınlarımızı ve çocuklarımızı ise, samanlara ateş atıp yaktılar. Diğerlerini ise koyun boğazlar gibi kestiler. Orada tek bir çocuk kalmadı.
Seyyat Onbaşı’yı diri diri tuttular, yatırdılar, soydular, çıplak bir vaziyette omzundan yardılar, derisini yüzdüler, sonra dediler ki,  “Sultan Reşat terfi vermiş, omuzlarına madalya takmışlar” . Kollarını kestiler. Yanlarına, derisini yüzüp cep yaptılar.

TECAVÜZE UĞRAYAN KADINLAR KURTULMAK İÇİN ÖLMEK İSTİYORDU
Biz bir müddet Bardakçı köyünde kaldık. Bu köyde amcam kızı Seher bize anlatıyordu, yemin ederek anlatıyordu. Diyordu ki “Akşam oldu mu bizim içimize Ermeniler gelirdi. 150 tane kadar kadın içinden 10-11 tanesini seçip götürürlerdi. Sabaha kadar bu kadınlara tecavüz ederlerdi. Bu kadınlar öyle olurdu ki kan revan içinde kalır, bırakıldıklarında bacaklarını gere gere yatar, oturamayacak durumda kalırlardı.”
Yine amcam kızı bir durumu daha bize naklederken,  “Bir kadın ekmek yapıyor. Bu sırada yanıma gelen Ermeniler ’Sen ne yapıyorsun?’dediklerinde ’Vallaha gördüğünüz gibi ekmek yapıyorum ‘Ermeniler’ Sana kebap lazım değil mi?’, deyip, süngüyü küçük çocuğa vurduğu gibi tandırın içine yuvarlıyor. Tandırın içinde cayır cayır yanmaya başlıyor. Kadının gözleri önünde çocuğunu diri diri yakıyorlar” diye anlattı.
Yine Van’dan, bu kez Ayanıs doğumlu bir tanık Hacı Zekeriya Koç anlatıyor bu kez:
 “Annemin amcasının hanımını Ermeniler vurmuşlar, çocuğu daha memede. Bir Ermeni gelip çocuğu süngüsüyle vurdu, çocuk orada öldü. Kaçabilen kaçıyor, kaçamayanları da gazyağı döküp yakıyorlardı. Bizim köyde Hacı Ümmet’in dayısı Hamza vardı... Öldürmeden butlarına cep yapıp ellerini soktular. Çok afedersiniz organını kesip ağzına, burnunu kesip arkasına koydular.
Bizi Alaköy’e getirdiler, orada bizi bir samanlığa doldurdular. Kafiledeki çocuklar açlıktan feryat etmeye başladık. O dinsiz kafirler, öldürdükleri erkeklerin ellerini, ayaklarını, çeşitli uzuvlarını kesip pişirip getirdiler. Çocuklar anlamadı ama, kadınlar onları yedirmediler, açlıktan ölmek daha iyi deyip çocuklarına durumu anlattılar. Mermit çayına geldiğimiz zaman, kadınların bir kısmı, Ermenilerin elinde ölmektense kendilerini suya attılar...”

AĞITLAR BOŞA YAKILMADI...
Ermenilerle aynı okulda okuyan Şeyh Cemal Talay, 13 yaşında ders çalışmak bahanesiyle kandırılan arkadaşlarının başına geleni hiç unutamadı:
 “ Okul, hükümet konağının yanında. Onlar Rüştü’yü Sanayi Çarşısı’nın olduğu yerdeki Isıtma köprüsüne getiriyorlar. Irzına geçip, türlü hakaretlere uğrattıktan sonra öldürüyorlar. Ailesi ertesi gün cesedi buldu. Onun için bir de türkü yaktılar:
Arabaya bindim belim büküldü,
Zalim atlı vurdu, kanım döküldü.
Aradım, bulamadım derdime derman, aman başıma Ferman.”

Kızarttıkları çocukları ailelerine yedireceklerdi
Savaş suçu, insanlık suçu, cinayet, katliam, vahşet, dehşet, acımasızlık, nefret... Bu kavramların hiçbiri yetmiyor şimdi aktaracaklarımı tarife.
Askeri Tarih Belgeleri Dergisi’nin 81. sayısında aktarılan olaya göre, Perkal Köyü’nde Ermeniler iki çocuğu tandırda pişirdikten sonra etlerini anne ve babasına yedirmek istediler. Evlatlarını yememekte direnen anne ve babayı katlettiler. Evin ninesi Nezo Hatun şahit olduğu bu vahşetten sonra aklını kaybetti!
Genelkurmay Stratejik Etüd Başkanlığı arşivinde bulunan 15 Mart 1915 tarihli bir belgeye göre de, benzer bir olay Kavlit Köyü’nde de yaşandı. Köy sakinlerinden Hacı Molla Sait’e kızını kendi elleriyle boğazlamasını söyleyen caniler, baba her “hayır” dediğinde bir organını keserek işkenceyle öldürdüler.
Aynı köyde yaşayan 7 yaşındaki Fatma ve 9 yaşındaki Güfaz’a defalarca tecavüz eden Ermeniler, Çarıksız Köyü’nde de bir çocuğu süngüye takıp kuzu çevirir gibi kızarttılar.
Trabzon’da yeni doğmuş bebekleri havaya fırlatıp altlarına koydukları süngülerin üzerine düşmelerini izlediler.
Ustici Köyü’nde 6 aylık bir bebeği diri diri tandır ateşine atılan Zeliha adlı kadını, bir bacağı ateşte, eli kolu bağlı, yavrusunun ölümünü izlemeye mecbur edip zulmettiler.


Ermeni Mezalimi -1- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -2- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -3- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -4- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -5- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -6- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -7- Selcan Tasçı
Ermeni Mezalimi -8- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -9- Selcan Tasçı
Ermeni Mezalimi -10- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -11- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -12- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -13- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -14- Selcan Taşçı
Ermeni Mezalimi -15- Selcan Taşçı

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget