Türkiye üzerinde Rabıta gölgesi - 1 - Işık Kansu

1976’da Pakistan’daki ‘Seerat Kongresi’nde alınan tüm kararlar bugün Türkiye’de uygulanır oldu: İslami öğreti ilkokuldan üniversiteye kadar ders olarak okutulmalı
Sunuş
Uğur Mumcu’nun 1980’li yıllarda Rabıta çalışmasını nasıl oluşturduğunun tanıklarındanız. O dönemde Cumhuriyet Ankara Bürosu’nda muhabirdik. Uğur Ağabey, biri 1980 öncesi Süleyman Demirel’in, diğeri de 12 Eylül cuntası döneminde olmak üzere iki ayrı Bakanlar Kurulu kararı ile kimi devlet memuru olan din adamları ile imamların Suudi Arabistan kökenli Rabıta örgütünün parasıyla yurtdışına gönderilmesi ile ilgili haberi patlatır patlatmaz hepimiz hummalı bir çalışma içine girmiştik. Uğur Ağabey, peş peşe ilintileri açıklarken, Ankara bürosundaki muhabirler olarak ona bize ulaşan belge ve bilgileri aktarıyor; bilgiler bir havuzda toplanıyordu. Uğur Ağabey, yararlı olanları ayıklıyor, seçiyor, kimi kaynaklara bir kez daha doğru olup olmadığı sorulması gerekenler konusunda uyarıyordu. Uğur Mumcu ve Cumhuriyet, o dönemde toplumun içlerine doğru kök salan bir “tarikat-ticaret-siyaset” ağını isim isim, vakıf vakıf, şirket şirket, bağlantı bağlantı ortaya çıkarmıştı.
2002 yılında AKP iktidara geldiğinde; gazetecilik içgüdüsü ve Mumcu gibi ustalarımızdan edindiğimiz toplumsal sorumluluk kaygısı bizi bir araştırmaya itti: Uğur Mumcu’nun 1980’lerde ortaya çıkardığı Rabıta bağlantıları devam ediyor muydu? O yıllardaki kadrolarla bugün Türkiye’yi yöneten kadrolar arasında bir ilişki var mıydı?
Yaklaşık 10 yıldır notlar tuttuk. İzledik, araştırdık; peşini bırakmadık, haberler ve yazılar yazarak yürüdük bu yolda. Geriye dönüp bir de baktık ki, Uğur Mumcu bizim yolumuzu aydınlatmış, 30 yıl önceden bugünün gizini Rabıta kitabına kazımış.
Bize düşen de, Rabıta kitabının üstündeki tozları almak oldu. Üfledik ve gördük ki, Rabıta’nın rabıtaları, yani bağlantıları, ilişkileri dün olduğu gibi bugün de apaçık karşımızda. Hem de iktidarda.
Bu dizi, işte bu çalışmanın ürünüdür.

Rabıta’nın zabıtası

Uğur Mumcu, ilk baskısı 1987’de, yani bundan 25 yıl önce yapılmış olan kitabında, Rabıta’nın Suudi Arabistan kökenli bir örgüt olduğunu ve bu örgütün temel amaçlarından birinin “Müslüman memleketlerin İslamcı kurallara göre yönetilmesini sağlamaya çalışmak” olduğunu özenle vurgular ve Rabıta’yı şöyle tanımlar:
“Dünyanın en güçlü İslamcı örgütü budur. Bundan daha güçlüsü, örgütlüsü ve zengini yoktur. Rabıtat al-Alam Al-İslami örgütünün maddi kaynakları arasında Suudi-Amerikan ortak petrol şirketi olan Aramco’nun sağladığı fonlar da bulunmaktadır. Rabıta örgütünün maddi kaynakları hakkında hiç kimse bilgi vermez.”
Mumcu’ya göre, Rabıta örgütünün kuruluşunda Türkiye’yi, Hilal dergisi sahibi Salih Özcan temsil eder, daha sonra Necmettin Erbakan’ın lideri olduğu Milli Selamet Partisi’nden (MSP) Şanlıurfa milletvekili seçilir, ardından da “Faisal Finans Kurumu”nun kurucusu olur. “Rabıtat al-Alam al-İslami” adlı şeriat örgütündeki ikinci Türk, “Türk-Suudi Arabistan Dostluk Cemiyeti Başkanı” Ahmet Gürkan’dır. Ahmet Gürkan, 1950-57 yılları arasında DP milletvekili iken 1950’de Arapça ezanı yasaklayan Ceza Yasası maddesini kaldırmak için ilk önergeyi verir.
Uğur Mumcu kitabında, bugün Türkiye’yi yönetmekte olan kadroların kökeni sayılan, Milli Görüş düşüncesi etrafında örgütlenen ve 12 Eylül darbesi sonrası kapatılmış olan Milli Selamet Partili Devlet Bakanı Hasan Aksay’ın Türkiye adına katıldığı Rabıta örgütünün 3-14 Mart 1976 tarihleri arasında Pakistan’da toplanan “Uluslararası Seerat Kongresi”nden ve orada konuşulan konulardan söz eder.
“Bütün Müslüman ülkelere, İslam şeriatını benimsemeleri ve şeriatı bütün kanunları ile ana kaynak ve temel kabul etmeleri için acele çağrıda bulunmak. Bütün Müslüman ülkelere, kutsal Kuranımızın dili olan Arapça öğrenimini ilerletmeleri ve statüsünü bütün Müslümanların cihanşümul lisanı seviyesine yüceltmeleri için çağrıda bulunmak.”

Kadınlar, halifelik ve İslami öğreti

Kongrenin aldığı kararlar şöyle sıralanmaktadır:
• Kongreye katılan taraflar, İslami öğretiyi ilkokuldan üniversite seviyesine kadar ders olarak okutmalıdırlar.
• Arapça öğrenimi, bilhassa Arapçanın ana lisan olmadığı ülkelerde mecburi olmalıdır.
• Kutsal Kuran’ın asgari beş bölümünün ezberlenmesi, ilköğretim süresince ve bütün ülkelerde mecburi olmalıdır.
• Kuranıkerim’in tamamının öğretilmesi ortaöğrenimde zorunlu olmalıdır.
• Bütün İslam ülkelerinde azami sayıda İslam öğretileri enstitüleri kurulmalı ve enstitüler İslami çalışmalar yapmalıdırlar.
• İslamın önemli emir ve öğütleri takrir şeklinde kaydedilerek her türlü vasıta ile yayımlanması tavsiye edilir.
• İslami ahlak ve değerlerin propagandasına özel bir dikkat sarf edilmelidir.
• İslam ülkelerindeki anayasal müesseseler, İslami esaslara uydurulmalı ve Arapça halka indirilmelidir.
• İslami olmayan kanunlar kaldırılmalı ve şeriata uygun kanunlar güçlendirilmelidir.
• Bütün daire ve işyerlerinde anlaşma ve nizamlar dua ile birlikte takdim edilmeli ve bu yerlerde bir imam bulunmalı ve mescit açılmalıdır.
• Dünyadaki kadınlar İslami yasaklara uymalıdır.
• Tamamen şeriata dayalı modern İslam devleti kurabilmek için gerekli girişimlerde bulunulmalıdır.
• İslam Birliği’nin yeniden kurulması ve daha sonra da bütün Müslüman devletlerin birbirini izleyerek birer “İslam Devleti” olduklarını ilan etmeleri ve bir federasyon teşkil ederek halifeliği ortaklaşa yürütmeleri…

Dört dörtlük medrese yasası

12 Eylül’de anayasaya zorunlu din derslerinin girişinden bu yana Türkiye’de yaşanan tartışmaların, gelişmelerin hemen hemen özü bu kongre kararlarında var. Özellikle de AKP’nin dört dörtlük medrese yasası ile bu kararların yaşama geçmesinde son nokta konulmuş oldu. İsterseniz, Rabıta kongresinde alınan kararlar ile bugün Türkiye’deki uygulamaları bire bir karşılaştıralım:
Kongreye katılan taraflar, İslami öğretiyi ilkokuldan üniversite seviyesine kadar ders olarak okutmalıdırlar: 4+4+4 yasasının 9. maddesi “Ortaokul ve liselerde, Kuranıkerim ve Hz. Peygamberimizin hayatı, isteğe bağlı seçmeli ders olarak okutulur” hükmünü içeriyor. Milli Eğitim Bakanlığı, bu hüküm doğrultusunda, ortaokul ve liseler için Kuranıkerim, Hz. Muhammet’in hayatı ve temel dini bilgiler derslerinin öğretim programlarını ve ders kitaplarını hazırladı. Üniversitelerde de ilahiyat fakültelerinin ve İslami ilimler fakültelerinin sayısı artırılıyor.

Arapça öğretimi, bilhassa Arapçanın ana lisan olmadığı ülkelerde mecburi olmalıdır: Bakanlar Kurulu’nun 8 Nisan 2010 tarihli kararı ile örgün eğitim kurumlarında Arapça eğitim ve öğretimin yapılması, Milli Eğitim Bakanlığı’nın önerisi ile sağlandı. Böylece Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Rusça ve Çinceden oluşan yabancı dil eğitimi listesine Arapça da eklendi. Bakanlar Kurulu’nun kararının ardından Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, ilköğretim 4., 5., 6., 7. ve 8. sınıflar için seçmeli ders olarak okutulacak Arapça dersinin müfredatını hazırladı.
Kutsal Kuran’ın asgari 5 bölümünün ezberlenmesi, ilköğretim süresince ve bütün ülkelerde mecburi olmalıdır: Seçmeli ders olarak müfredata eklenen Kuranıkerim dersi için Talim ve Terbiye Kurulu’nun Ağustos 2012 tarihli onayıyla kabul edilen öğretim programı ve Ekim 2012 tarihinde yayımlanan ders kitabında, “çok sayıda Kuran suresi ve ayetinin sınıfta koro halinde okunarak ezberletilmesi” yer alıyor.
Kuranıkerim’in tamamının öğretilmesi ortaöğrenimde zorunlu olmalıdır: Dersler seçmeli ders statüsünde Türk milli eğitim müfredatına girdi. Ancak ülke genelinde birçok okul müdür ve müdür yardımcısının, seçmeli ders dilekçelerinde düzenleme yaparak velileri ve öğrencileri seçmeli din derslerini talep etmeye zorladıkları haberlere yansıdı.
Bütün İslam ülkelerinde azami sayıda İslam öğretileri enstitüleri kurulmalı ve enstitüler İslami çalışmalar yapmalıdırlar: Türkiye’de 46 üniversitenin ilahiyat fakültesi bulunuyor. Bunlardan 41’i devlet, 5’i vakıf üniversitesi statüsüne sahip. Ayrıca, 7 üniversitede de İslami ilimler fakültesi bulunuyor.
İslamın önemli emir ve öğretileri takrir şeklinde kaydedilerek her türlü vasıta ile yayımlanması tavsiye edilir: Kuranıkerim, Hz. Muhammet’in hayatı ve temel dini bilgiler derslerinde, Kuran’ın tüm öğretileri Hz. Muhammet’in yaşamından öyküler anlatılarak aktarılıyor.
İslami ahlak ve değerlerin propagandasına özel bir dikkat sarf edilmelidir: Kuranıkerim, Hz. Muhammet’in hayatı ve temel dini bilgiler dersleri “din, ahlak ve değerler” seçmeli ders grubunun içinde müfredata eklendi. 8 bin 500 din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in kurucuları arasında yer aldığı Ensar Vakfı’nın yan kuruluşu olan Değerler Eğitimi Merkezi’nin yayınları ile desteklendi.
Ayrıca Rabıta’nın kongresinde alınan bu kararlardan sonra Türkiye, İslam Konferansı Örgütü’ne üye edildi. Daha sonra adı İslam İşbirliği Teşkilatı’na dönüşen bu örgütün genel sekreterliğine AKP döneminde Ekmeleddin İhsanoğlu atandı ki, Uğur Mumcu, Rabıta kitabında dinsel örgüt ve vakıflardan söz ederken Ekmeleddin İhsanoğlu’nun, İlim Yayma Cemiyeti üyesi ve Aydınlar Ocağı eski genel başkanlarından Prof. Salih Tuğ’un da yönetimde görev aldığı “İslami İlimler Araştırma Vakfı”nın yöneticileri arasında olduğunu kaydeder.
Yine Rabıta kongresinde karar alındığı gibi, Türkiye’deki tüm devlet dairelerinde ve kamusal alanlarda (TBMM dahil) mescitler ve camiler açılırken; başta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi olmak üzere, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay tarafından tersine kararlar verilmesine karşı türban serbest kaldı ve kadınlara İslami yasaklar getirilmiş oldu. Anayasa Mahkemesi tarafından laikliğe aykırı eylemlerin odağı olma gerekçesiyle cezaya çarptırılmış olan AKP’nin Türkiye’yi laik yapısından uzaklaştırarak “ılımlı İslami devlet” olması yolunda adım adım ilerlettiği, uluslararası kaynaklarca da ifade ediliyor.

Türkiye Üzerinde Rabıta Gölgesi -1
  Türkiye Üzerinde Rabıta Gölgesi -2 : Bereketli Bir Vakıf
  Türkiye Üzerinde Rabıta Gölgesi 3 : Bir başka bereketli vakıf 
 Türkiye üzerinde Rabıta gölgesi 4 : Rabıta bağlantılı İmamlar

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget