Marmaris’te düzenlenen “Yerel medya, yarın için dijital çözümler” konulu toplantıyı organize eden Başbakanlık Basın Yayın Genel Müdürlüğü, 300 dolayındaki katılımcı gazeteciye işlerini daha rahat yapabilmeleri amacıyla bir firmadan kiraladığı iPad’leri dağıttı. Toplantı bitiminde iPad’ler iade edilecekti. Toplantının ikinci günü bir grup gazeteci, imzaladıkları ortak dilekçeyle Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a başvurdular. İstekleri, kendilerine dağıtılan iPad’lerin geri alınmaması, “hediye” edilmesiydi!
Bülent Arınç talebi geri çevirdi. Ama dilekçeyi de sahiplerine iade etmedi. Herhalde emin bir yerde koruma altına aldırdı. Dilekçede imzası bulunan arsız gazeteciler bundan sonra herhalde iktidarın hoşuna gitmeyecek haberler yapamayacaklardır... Yaparlarsa...
Seçmemeli ders!
Mektup Konya Akşehir’den geliyor... Okuyalım:
“Oğlum Akşehir Bahçelievler ortaokulu 5. sınıfa bu yıl başladı. Sene başında seçmeli ders olarak Matematik, Türkçe, İngilizce ve Bilgisayar derslerini seçtik. Ancak okul yönetimi oğlumuzu Kuran dersi sınıfına vermiş. Biz buna itiraz ettiğimizde müdür yardımcısı, sınıfta Türkçe seçmeli dersini isteyen en az 10 öğrenci olması gerektiğini belirterek, sayı tutmadığı için Türkçe sınıfının açılmadığını söyledi.
Israr ettik, dilekçeleri gösterdiler. Oğlumun sınıfından 20’den fazla öğrencinin Türkçe dersini istediği ortaya çıktı. Ama yine de idare seçmeli Türkçe sınıfı açmadı ve oğlum zorunlu Kuran dersi almaya devam etti. İlçe Milli Eğitim Müdürü’ne iki kez talepte bulundum. Durum üç aydır değişmedi.”
Salı sallanır...
Bugün salı... Liderler grup toplantılarında haftayı değerlendirecekler... Başbakan kısa bir girizgah yaptıktan sonra sözü muhalefet partisine getirecek ve ülkedeki bozuklukların tek müsebbibi CHP imiş gibi Kılıçdaroğlu’na verip veriştirecek. Arada Devlet Bahçeli ve Selahattin Demirtaş da nasibini alacak. CHP lideri Başbakan’ı dikkatle izleyecek. Ve daha sonra kürsüye çıkarak Erdoğan’a aynı ağırlıkta yüklenecek.
Kılıçdaroğlu “salı münazaraları”nda çok geride kalmıyor. Erdoğan’a aynı lisan ve ağırlıkta cevaplar veriyor. İyi de bunlar puan alıcı yumruklar mı?
Hayır... Tartışma Erdoğan’ın seçtiği konular üzerinde cereyan ettiği için gündeme yine Erdoğan hâkim oluyor. Üstelik Erdoğan’ın konuşması en az 10 kanaldan uzun uzun aktarıldığı halde CHP ve diğer partilerin sesi bunun onda biri kadar yer bulmuyor.
Maçı genelde Erdoğan kazanıyor. Gündeme hâkim olmak için ne yapmalı? Genel kanı:
Erdoğan’la polemik yapmak yerine AKP icraatının boşluklarını vurgulamalı. Kendisinin ne yapacağını anlatmalı... Kitlelere iktidar umudu vermeli...
O umudu vermek için bir parti programı ve ona paralel iktidar programı hazırlamalı.
CHP’nin 2008’de yapılmış bir parti programı vardı. Kılıçdaroğlu bu programı bir yana itti. Yerine de yenisini koyamadı. O yüzden yaptığı konuşmalar bir ana felsefe ve programa dayanmıyor. Bir köşe yazarının gündelik eleştirileri havasını aşamıyor. Partililer de büyükten küçüğe hangi temel politikaya göre konuşacağını, ne söyleyeceğini bilemiyor.
CHP iktidara geldiğinde hangi sorunu AKP’den farklı nasıl çözecek? Halk bu sorunun tutarlı bir yanıtını bekliyor...
Başbakan’ın eleştirilerinden sonra Muhteşem Yüzyıl’ın Hürrem’i tesettüre girmiş.
Tesettür ne ki? Yakında AKP’ye bile girebilir!
Fahrettin Fidan
Gülcü
Haber Türk muhabirinin Kemal Kılıçdaroğlu’na sorusu:
- İki aday olması durumunda Gül’e destek verir misiniz?
Yanıt: Eğer sadece iki aday olursa, koşullar da sadece iki ismi öne çıkarmak durumunda kalırsa bakarız, neden olmasın.
Bu yanıt CHP çevrelerinde hayli yadırgandı.
Kemal Bey’den beklenen yanıt en azından şuydu:
- İkinci aday mutlaka bir CHP’li olacağına göre Gül’e destek verip vermeyişimiz söz konusu olamaz...
Eğer cumhurbaşkanlığı seçiminde finale iki AKP’li kalıyorsa... Herhalde Kemal Bey’in de koltuğunda kalmaması gerekir...
2014’te Cumhurbaşkanı Gül mü olacak yoksa Tayyip Erdoğan mı?
Tartışma bu düzlem üzerinden yapılıyor...
Çünkü CHP iddialı bir tavır ortaya koymuyor.
Adayı da henüz belli değil...
Oysa 2010 yılındaki referandumda oylar yüzde 42-58 çıkmıştı ki...
CHP güçlü bir adayla pekala yüzde 50’yi zorlayabilir...
OECD’ye göre Müslüman ülkelerde alkol tüketimi son 10 yılda yüzde 72 artış göstermiş.
Meret gizli saklı içilince daha tatlı oluyor demek...
Haldun Ertem
Çocuk
Bir devlet kuruluşu olan TÜİK’in raporuna göre 4 senede kaybolan 27 bin çocuğun sadece 6 bini bulunmuş.
21 bin çocuk hâlâ kayıpmış.
Verilen rakamlara göre... Yalnızca 2011 yılında 10 bin 67 çocuk kaybolmuş. Bu rakamlara inanalım mı? Nasıl inanalım?
Yani yalnızca geçen yıl 10 bin çocuk kayboluyor... Ve tek bir ananın babanın sokaklara çıkıp “Çocuğum kayboldu, nerede çocuğum, bulun çocuğumu” diye haykırdığını duymuyoruz. Bir yılda 10 bin çocuk kaybolacak ve 10 bin çocuğun aileleri “Çocuğumuzu bulun” diye bağırmayacak... Gazete kapılarına... Meclis kapılarına dayanmayacak... Doğrusu ya verilen rakamlar abartılı.. Ya insanlarımız artık bütün duyarlıklarını kaybetmişler... Ki bu ikincisine de pek inanmıyoruz...
Karakteriniz, şöhretinizden önemlidir. Karakteriniz, siz ne iseniz odur... Oysa şöhretiniz, başkaları sizi ne sanıyorsa odur.
John Wooden
Yorum Gönder