Söz Ayırır Eylem Birleştirir! - Mustafa Balbay

13 Aralık Silivri buluşması, halkla birlikte adalet arayışının meşalesini yaktı.
Latin Amerika’da belli bir hedefe dönük toplumsal hareketlerin atasözü haline gelmiş bir deyim vardır:
Söz ayırır eylem birleştirir!
Bu söylemin Türkiye’de de haklılık kazandığı bir dönemden geçiyoruz.
2012’nin ülke çapında ses getiren, geniş kesimlerin katıldığı buluşmaları anımsayalım.
1 Mayıs, başta Taksim Meydanı olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında kutlandı. Katılımın yoğunluğunun yanı sıra yelpazenin genişliği de dikkat çekiciydi.
19 Mayıs, her yaştan gencin buluştuğu büyük bir Samsun’a çıkış oldu. Kutlamalar farklı mekânlarda olsa bile zemin ortaktı.
9 Eylül’ün 90. yılı “bayrak yasağı” tartışmasına sahne oldu. İzmirliler, “9 Eylül’lerde bayrak çekilir” deyip tavrını koydu. Buradaki yasağa toplumsal karşı çıkış 29 Ekim’in de habercisiydi.
29 Ekim Ulus kutlaması, Cumhuriyetin değerlerinin aşağıdan yukarıya korunacağını ortaya koydu. Ulus’tan Anıtkabir’e yürüyüş, korku çemberinin kırılmakta olduğunun habercisiydi.
10 Kasım, 29 Ekim’in sadece bir tepki gösterme refleksinden ibaret olmadığının kanıtıydı. Anmadan öte, Anıtkabir sözcüğün tam anlamıyla Y-Anıtkabir’di.
***
Yıl içindeki bu yükselişin ardından 13 Aralık Silivri buluşması geldi.
Aslında Silivri, 1 Mayıs’ta, 19 Mayıs’ta, 9 Eylül’de, 29 Ekim’de, 10 Kasım’da da vardı. Bu anmalara ve kutlamalara katılanların önemli bir kesiminin kalbi Silivri’de atıyordu. Bunu sadece medyaya yansıyan haberlerden değil, bize ulaşan mektuplardan, toplumsal iletilerden hissediyorduk.
Silivri buluşması, yıl boyunca bir bayrak gibi yükselen kutlama ve anmaların devamında bir “talep” haykırışıdır.
Silivri buluşması, yükselen bir dalganın uç noktası değil, bir başlangıçtır. Gerçek anlamda adalet arayışının başlangıcıdır.
Silivri buluşması, büyük bir vicdan mahkemesidir.
Silivri buluşması, aynı yöne bakan insanların hedef ortaklığıdır.
Silivri buluşması, gelecek arayışının pusulasıdır. Pusula, hiçbir koşulda karamsarlığa kapılmadan, omuz omuza dinlenmemek üzere yürümeyi göstermektedir.
Silivri buluşması, bundan böyle Türkiye’nin nabzıdır.
***
Bu buluşmanın sahibi tüm Türkiye’dir. Yukarıda vurguladığımız gibi, bunun bir başlangıç olduğunu unutmamak gerek.
Toplumsal meşruiyet zemininde yükselen eylemlerin başarılı olabilmesi için “sürdürülebilir” olması birinci koşuldur. Bunun için de CHP’ye büyük sorumluluk düşüyor. Zira CHP’nin içinde yer aldığı her toplumsal çıkışın, Meclis’te de yankı bulması, korku çemberini kırmada en etkili unsurdur. Aldığım pek çok mektup CHP’nin öncülüğünü arıyordu.
CHP Genel Başkan Yardımcıları Adnan Keskin ve Bülent Tezcan imzalı, 4 Aralık tarihli, halkı, CHP örgütlerini 13 Aralık’ta Silivri’ye çağıran genelgenin iki cümlesini paylaşalım:
“Adalet duygusunun olmadığı, hukukun ayaklar altına alındığı bu sürece sessiz kalmayacağız.
Silivri Toplama Kampı’ndaki engizisyon intikamcılığına seyirci olmayacağız.”
Bu iki cümle aynı zamanda hukukun, yargının geldiği noktanın özetidir.
Bir konu, sorun olarak masaya konduğunda çözüm başlamış demektir. Sadece gelinen noktanın değil, yapılması gerekenin özeti de bu iki cümledir.
Gün, geç oldu güç oldu tartışmasını yapma günü değildir.
Silivri buluşmasının mayası tuttuysa, tam zamanında olmuş demektir.
Maya tutmuştur.
Artık karanlığa karşı, adalet arayışının ateşini söndürmeyeceğiz. Çünkü bu arayıştaki herkes birleşti.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget