Silivri’ye ölmeye gittik! - Tünay Süer

Silivri’ye ölmeye gittik! - Tünay Süer
13 Aralık 2012 hayatımın unutulmayacak ender günlerinden en önemlisi olarak yüreğimde kalacaktır.
12 Aralık gecesi yorgun bir günün ardından ve sabah en geç 5.30 da evden çıkmam gerektiğini bilerekten bir türlü uyku tutmuyordu beni. Saat 24.00 sularında uyumak amacı ile yatağıma yattım.1.30 civarıydı halen uyanıktım. Sonra nasılsa yorgunluğun rehaveti içerisinde dalmışım. Bir ara uyandım hemen saate baktım, henüz sabahın 2.30’ u idi.
Bir daha uyku tutmadı.
Korktum. Ya uyuya kalır da telefonun alarmını duymazsam!(Ben hep böyle bir yerlere gecikirsem diye aynı duyguları yaşarım ama bu gece daha da bir telaşlıyım.)
En iyisi kalk kızım sen, bir kahve yap kendine ve hazırlığa başla.
Hayret! Sanki çok uyumuş kadar rahattım. İçim kıpır kıpır, heyecanım doruktaydı.
 Gün ağarınca bu sabah yani 13 Aralık 2012 de içinde masum insanların psikolojik işkence gördüğü, hukukun engizisyona dönüştüğü Silivri Zindanlarını yıkmak üzere Türkiye’nin her yanından yurtseverler orada toplanacağız.
Of Allah’ım of, ne büyük bir gün olacaktı 13 Aralık 2012 tarihe geçecek.
                                                              ****
Gün ışımamıştı henüz. Otobüs durağında beklerken cadde neredeyse bomboştu. Benimle birlikte 3 beş kişi daha duraktaydı. Sabahın soğuğunda yakalarını kaldırmışlar elleri ceplerine üşür gibi halleri vardı.
Acaba onlar da Silivri’ye mi gidecekler diye geçirdim içimden. Bir an sevindim, hatta kendilerine neredeyse sormak üzereydim ki, bu sevincimin boş olduğunu gördüm zira birisi ATV servis aracı gelince bindi gitti. Ardından baka kaldım. Diğerleri de bekledikleri araçlar gelince gittiler.
Otobüs gelmiyordu bir türlü. Hay Allah bin kunduz, ne iştir ya, yarım saat olmuştu bir tek otobüs geçmemişti. Acaba bu bir engelleme mi diye geçirdim içimden ne yalan söyleyeyim.
Durakta yapayalnızdım tek tük özel araçlar geçip gidiyorlardı.
Taksi gözlemeye başladım ve nihayet boş bir taksiyi durdurup Kadıköy Haldun Taner’in önüne gittim.6.30 da kalkacak otobüs için sabahın 6 sında oradaydım. Benim gibi birçok kişinin de orada olduklarını gördüm. Tanıdık, tanımadık herkes birbirine günaydın diyordu.
Nihayet kendi arkadaşlarım da geldiler bizim ve diğer otobüs dolunca Silivri yollarına doğru yola koyulduk.
                                                  ****
Giderken Mersinden dün gece yola koyulan otobüslerden tekinde olan Senem’ciğimle Silivri’de nerede buluşacağımızı konuştuk. Sonra İzmir’den yola çıkan 150 küsur otobüslerin tekinde olan Mustafa arkadaşımla konuştuk nerede buluşacağımızı.
Varınca birbirimizi arayacaktık.
Eh, artık Silivri’ye yaklaşıyorduk zaman zaman diğer kentlerden dün gece yola çıkan arkadaşlarımızla görüşüp haberleşiyorduk. Polis yolları kesiyor muydu? Yolda bir aksilik çıktımı diye tabi.
Derken Mustafa yoldaş aradı Silivri Zindanlarına giden yolu asker kapatmış, başka yoldan gitmelerini söylemiş. İkinci tur dolaşıyoruz yer için dedi.
Ne yalan söyleyeyim biraz karamsar düşünmeye başladım, acaba lar beynimi kemirmeye başladı.
Silivri’ye 10 kilometre kala yolların sağında solunda kilometrelerce uzayan park etmiş otobüsleri görünce neşem yerine geldi. Boş araçları alkışladık, bağırdık çağırdık.
Evet, bizimde önümüz kesildi çok biçimsiz bir yerde durdurulduk ve aşağı indik. Otobüs park yeri bulabilmek için oradan ayrıldı.
Zindanların oraya gidebilmemiz için otobanın karşı tarafına geçmemiz bunun için de bariyerleri atlamamız gerekti
Çift katlı bariyerlerin altlarından geçemediğimiz için üzerlerinden atlamamız hayli zor oldu. Birkaç akrobatik hareket, yardımlar ve nihayet karşı tarafa geçiş. Ayakkabılarımız çizildi, üzerlerimiz pası alüminyumlardan kirlendi, bazılarımızın yırtıldı ama içimizdeki coşku ile vız geldi. Üç bariyer atladık,  tepelere çıktık. Çimleri ıslak ve çamurlu olan tepelerden kaydık 2 kilometre belki daha fazla yürüdük ve nihayet Allah’ın belası, hatta düttür ettiği, İstanbul’dan 100 kilometre uzakta yapılan Silivri infaz kurumları yerleşkesinin önüne gelebildik.
                                                                  ****
Dondurucu soğuğa rağmen yüzbinlerce korkusuz yürek orada toplandık.(Yerlerdeki su birikintileri buzlanmıştı.)
Fazla söze gerek yok gelemeyenler ULUSAL KANAL’dan izlemişlerdir. Mustafa Kemal’in askerleri olarak Silivri’yi kuşatmış ve bir komut bekliyorduk duvarları yıkmak için. Beklediğimiz o komut gelmedi bir türlü!
Bizler oraya aydınlarımızı almaya gerekirse ölmeye gitmiştik. Her şeyi göze alarak Türkiye’nin dört bir yanından ÇILGIN Türkler deyin, ne derseniz deyin, aslan yürekli vatanseverler olarak içerideki vatanseverlerimiz için buradaydık.
Yargı, sözüm ona mahkeme bir türlü bitmiyordu. Kolay kolay biter mi ya? 120 milyon sayfalık iddia, bir türlü bulunamayan örgüt ve suçsuz yere esaret altında olan kahramanlarımız.
Bu düzmece delilleri yaratanların, gizli tanıkların velhasıl Allah topunun belalarını versin be! Canımıza yetti artık.
5 kere ara verildi. En son arada TGB Genel Başkanı İlker Yücel’in komutuyla kuşatma altında olan Silivri zindanını zincire vurduk.
O arada inanın zincir yerine o çok istediğim YIKIN komutu gelseydi o duvarları yerle bir etmek işten bile değildi. Cezası ne olursa olsun, isterse sonu ölüm osun. Onlar içerideyken her gün acı çekiyoruz bizler.
Ceza dedim de, ya Allahsızlar, kitapsızlar, ne bir yudum su alabileceğimiz ne de bir doğru dürüst tuvalet var. Aç susuz oralarda perişan olmamızı istiyorlar zahir ama aldanıyorlar. Unuttukları bir şey var, bizler her şeye katlanırız da, ihanete, masum insanlara suçlu damgası vurmalarına, onları esir almalarına asla dayanamayız. Gerisi faso fiso bizler için.
Vatanseverlerimiz içeride bizler dışarıda işkence görüyoruz resmen.5.5 yıldır hep aynı ama bizleri yıldıramadılar.
Şu işe bakın;
İçeri girdin ne ala, giremedin dışarda ayrı bir işkence. Canımız burnumuzdan çıkıyor, nerede ise öfkemiz sonsuz. Böylesine bir hırsla ne duvar, ne de can var gözümüzde. Bu işkencelerin, bu hukuksuzluğun bitmesinden ve kendi vatandaşına bu kadar eziyet çektiren AKP nin gitmesinden başka bir şey yok beyinlerimizde.
Polisin biber gazını gördük te askerin biber gazını hiç görmemiştik. Bu da geldi başımıza. Çok ağrıma gitti inanın. Demek ki iş çığırından çıkmak üzere artık, birileri askerle vatandaşı karşı karşıya getirmek istiyorlar.
Oradaki olayları diğer bir yazımda belki daha detaylı anlatabilirim mazereti olup gelemeyenlere. Bastille yerleşkesinde olan tüm insanlarımıza, halkla omuz omuza olan sanatçılarımıza, yazarlarımıza, milletvekillerimize, ilim, bilim adamlarımıza ve bilhassa doğum gününde bizlerle ve tel örgüleri yıkanlar arasında olan Tarık Akan’a binlerce teşekkür.
 Netice olarak Silivri Zindanları kuruldu kurulalı böylesine mahşeri bir insan seli görmedi ve Silivri Özel Yetkili! Savcısı beklenen esas hakkındaki mütalaasını açıklayamadı. Bunun yerine Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda olan AKP li üyelerin hazırlamış oldukları raporun dosyaya konulmasını talep etti. Etsin bakalım ne çıkacakmış? İşi uzatmanın, vatandaşı oyalamanın başka bir yoludur bu. Sabırlarımızı gerçekten çok zorluyorlar farkında değiller.
Atatürk devrimlerinin askerleri olan bizler yaşlısıyla, genciyle üzerimize düşen her şeyi yapabileceğimizi ve yapacağımızı göstermiş olduk. Ülkemizi Tahrir Meydanına çevirmek istemiyoruz bunun için de sabırlı davranıyoruz.
Bu sabır nereye kadar onu da Allah bilir.
Şahsi fikrimi sorarsanız dün o duvarları yıkmadık diye çok ama çok üzgünüm. Dua ediyorum ki vatanımıza yine bağımsızlık ve gerçek adalet bir an önce gelsin. AKP böyle düşünmelidir artık.
Bağırmaktan sesim kısık, yorgun bir savaşçıyım ama mutluyum zira yüz binler olarak oradaydık dosta düşmana tek yumruk olduğumuzu üçüncü kez gösterdik.
Şimdi o yumruk ne zaman, nerede, kime inecek bekleyip göreceğiz.
Saygılar ve sevgiler tüm canlara…

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget