Aslında demokrasi bir “araç” olarak nitelendirildiğinde, toplum anlamalıydı nihai hedefin neresi olduğunu...
Bir
“tren” olarak nitelenen kara vagonlu demokrasinin; bir gün, kör bir
noktada paslanmaya terk edileceğini anlamalıydı herkes!.. Çünkü belli
ki, “tehlikenin farkındayız” ın modası çoktaaaan geçti!.. Tehlike artık
ortada duruyor... Hem pervasızca... Hem de meydan okuyarak!..
Bakınız,
“ileri demokrasi” iddiasını sıklıkla seslendiren AKP’nin lideri
Erdoğan, kendisini de başbakanlığa çıkaran demokrasiyi, önceki gün nasıl
hedef almıştı:
“Yaşadığımız sıkıntıların ardında, sistemin içindeki
yanlışlar var... Sistem düzgün kurulmadığı için umulmadık şekilde
bürokratik oligarşi karşınıza dikiliyor. Yasama-yürütme-yargı... İşte
bürokratik oligarşi ve yargı, bunlara takılıp kalıyoruz. Dışarıdan
bakanlar da zannediyor ki, ‘326 milletvekiliniz var yine bahane’ diyor.
Ama kuvvetler ayrılığı denilen olay var ya, o geliyor sizin önünüze bir
engel olarak dikiliyor.”
Tombalacı demokrasisi!..
Vay be!.. 10 yıldır bu ülkeyi tek başına yöneten, yasaları
kararnamelerle delik deşik eden, mürit-bürokrat stratejisiyle tüm
sistemi ele geçiren bir partinin lideri, halen “bürokratik oligarşi”den
söz edebiliyorsa, vay bu ülkenin haline!..
Bu sözleri 10 yıl önce bir
siyasetçi söyleseydi, bugünlerde yalnızca kalemleri değil rotatifleri
de zincirlemiş köle medya, “demokrasi” naraları atarak ortalığı ayağa
kaldırmaz mıydı?..
Ancak diyeceksiniz ki, tv dizilerine bile çeki
düzen veren bir anlayış karşısında kimse Erdoğan’ın bu sözlerine “hoooop
ne oluyor” diyebilir mi ki?.. Yaşananlar da gösterdi ki, diyemezler,
demeyecekler!..
Peki, nerede Erdoğan ve ekibini “ileri
demokrasiciler” diye pohpohlayan yandaş kalemşorlar?.. Nerede “ilerici
solculuk” oynayan yandaşlaşmış dönek liboşlar ve arka plakası düşmüş
numaracı cumhuriyetçiler?..
Nerede demokrasiyi yalnızca cumhuriyete, Atatürk’e hakaret etmek için kullanan tombalacı küfürbazlar?..
“Kuvvetler ayrılığı” ilkesi bile hedef alınırken niçin kuma gömerler başlarını o zavallı ikiyüzlüler?..
Ne oldu baylar- bayanlar; yoksa siz de mi “oligarşik bürokrasi”ye takıldınız?..
Ah Montesquieu ah!..
Peki, nedir bu Erdoğan’ın icraatlarına engel diye gördüğü “kuvvetler ayrılığı ilkesi” ve “oligarşik bürokrasi?..”
Ne anlatıyor şu “baskıcı, zorba ve totaliter hükümetlerin de oldum olası meydan okuduğu demokratik ilke?..
Fransız
düşünür Baron de Montesquieu tarafından ortaya atılan “Kuvvetler
Ayrılığı”, demokratik devlet yönetimini düzenleyen ilerici bir model
olarak bilinir.
Devletin bürokrasisini kendi içinde çeşitli birimlere
ayıran bu modelde, her birimin sorumluluk alanları ve bağımsız gücü ve
etkisi de bulunuyor.
İşte “Yasama, yürütme ve yargı”dan oluşan bu tür
devlet yapılanmalarında; her birim, bir diğerinin güç kullanımı üzerine
kısıtlamalar da getiriyor...
“Kuvvetler ayrılığı” ilkesinin savunan
ülkeler, bu sistemin demokrasiyi önemli ölçüde koruduğunu, özellikle de
gelişmemiş ülkelerde, “baskıcı, zorba, totaliter” hükümetlere engel
olduğunda da hemfikirler...
Bu ilkeye karşı çıkan kesimler ise
“kuvvetler ayrılığı”nın, yönetim sistemini yani bürokrasi yavaşlattığını
öne sürerler. Onlara göre bu ilke yasamanın gücünü de azaltıyormuş!..
İşte
Erdoğan önceki günkü çıkışıyla, bu kesimlerin savunmasını
desteklediğini de gösterdi... Peki, AKP liderinin bu çıkışını rejimin
geleceği açısından nasıl yorumlamalıdır?..
Seçilmiş sultan psikolojisi!..
Deneyimli siyasetçi Hakkı Süha Okay “Yeni CHP” stratejisi henüz
Altıok’ta operasyona girişmemişken partinin genel başkan
yardımcısıydı... Ne yazık ki o da partideki çok sayıda nitelikli gerçek
CHP’li gibi gelişmeleri dışarıdan izliyor... Onun da eksikliğinin CHP
için bir kayıp olduğunda herkes hem fikir...
Okay aynı zamanda iyi
bir hukukçu... Dün kendisiyle konuşurken şaşkın haldeydi... Yalnızca
Başbakan Erdoğan’ın o çok vahim çıkışı için değil, medya ve siyasetteki
suskunluğa da “dehşet verici” buluyordu...
Okay’a “başbakan kuvvetler
ayrılığına isyan ederken ne demek istiyor, ne yapmak istiyor, bu vahim
sözlerinin asıl hedef nedir” diye sorduk o da çok çarpıcı bir
değerlendirmeler yaptı. İşte söyledikleri:
“Başbakan demokrasiyi
içine sindiremediğini açıkça itiraf etmiştir. Hilafetin rövanşını aldık,
sıra demokrasiye geldi gibi bir anlayış içinde... Bugüne kadar yaptığı
açıklamaların en vahimi budur... Söyler misiniz; kuvvetler ayrılığının
olmadığı bir demokrasi olabilir mi?.. Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve
kuvvetler ayrılığı serbest seçim demektir. Bunlardan biri olmazsa
demokrasi olmaz. Kuvvetler ayrılığı demokrasinin kilit taşıdır.
Demokrasideki üç kuvvet; yargı-yasama-yürütme, dengeleme ve denetim
görevi yapar. Eğer bunlardan biri olmazsa yürütmenin freni olmaz!..”
Peki, Erdoğan “Siyasal gücüne rağmen devletin demokratik yapısına niçin isyan etti?..” Hakkı Süha Okay şu yanıtı verdi:
“Başbakan
son açıklamasıyla, 10 yıldır elinde bulundurduğu yasama çoğunluğuna
rağmen; yasamadan, biçimlendirdiği yargıdan ve yönettiği bürokrasiden
şikâyet ederek kendisini seçilmiş sultan yapmak istemektedir. Bu anlayış
diktatörlüktür. Ayrıca 10 yıllık iktidar süresince başarısızlığını
gölgelemek için yeni gerekçeler yaratmak istemektedir. Yine mağduru
oynamaya çalışmaktadır. Demokrasiye inanmayan bir anlayışla yeni Anayasa
da yapılamaz.”
Yorum Gönder