Kamuoyunda Ergenekon olarak bilinen davada kim çaldıysa birileri zili çaldı ve aniden sona gelindi!
O kadar ki, mahkeme kendi çağırdığı tanıkları bile dinlemekten vazgeçti. 13 Aralık’ta savcı mütalaasını okuyacak. Davanın avukatları hafta içinde HSYK’yı ziyaret ederek davanın yargıçları hakkında ağır suçlamalarla dolu bir şikayet dilekçesi verdiler.
Dilekçede yargıçların savunma hakkını değil kısıtlamak, tamamen ortadan kaldırdığı belirtiliyor. Örneğin:
“Önce sanıklar ve müdafilerinin sözlü beyanda bulunma süreleri ayrı ayrı 15’er dakika ile sınırlandırılmış;
- Ardından, birden çok sanığın müdafii de olsa avukatın en çok 15 dakika konuşabileceğine hükmetmiştir. Söz gelimi 15 müvekkili olan avukata her sanık için sadece 1 dakika konuşma hakkı tanımıştır.”
Bu arada yargıçların tanıkların ağzından sanıkları suçlayıcı beyan almak için özel sorgu teknikleri kullandıkları şikayet dilekçesinde yer alıyor.
Avukatlar HSYK’ye iki de yargıç listesi verdiler. Birinci listede tahliye kararı veren ve hukuka uygun davrandığı için sürgüne gönderilen yargıçların adları... İkinci listede Haberal ile ilgili tahliye kararlarını reddeden, bu yüzden Yargıtay’ca cezalandırılan ancak sonradan terfi ettirilen hakimlerin listesi var.
Adalet Bakanlığı Ergenekon Davası’nda tahliyeleri caydıran hapisliği uzatan manipülasyonlara girişmiştir.
Ergenekon bir örgüt davasıydı. Örgüt bulunamadı. Suçluluğu kanıtlanmamış insanlar 4-5 yıl hapis yatırıldı, korku imparatorluğu onların üzerinden pekiştirildi. Topluma gözdağı verildi.
Bu davanın ucundan ne çıkar? Her şey çıkar ama adalet çıkmaz. Çünkü yargılama adil yapılmadı.
“Dansı yasaklayın”
“Tarihimizdeki Muhteşem Mektuplar” adlı bir kitap yayımlandı. Yazarı Necdet Bayraktaroğlu... Emekli bir askeri savcı ve avukat olan Bayraktaroğlu bu kitabın üzerinde uzun süre çalıştığını söylüyor. Kitaptaki mektuplardan en ilginci belki de “Kanuni Sultan Süleyman’ın dansın yasaklanması için Fransa Kralı Fransuva’ya mektubu”...
Kanuni mektubunda şöyle diyormuş:
“Ben ki; kırk sekiz krallığın hakanı Sultan Süleyman Han’ım. Sefirimden aldığım habere göre, memleketinizde dans namı altında kadın-erkek birbirine sarılmak suretiyle, alamele-innas (herkesin gözü önünde) icra-i lağviyyat (faydasız işler) işlenmekte olduğu mesmuu şahanem olmuştur (işitmişimdir)... İşbu rezaletin memleketime de sirayeti ihtimali muvacehesinde name-i hümayunum yed’inize (elinize) vusulünden (ulaşmasından) itibaren derhal son verilmediği takdirde, bizzat ordu-yu hümayunumla gelip men’e muktedirim.”
Mektup gerçek mi? Yoksa şaka mı? Bilemeyiz...
Kitabın yazarı böyle bir tereddüt sergilemiyor...
* * *
Dönelim son günlerin tarih tartışmalarına...
Geçmişte kıraathanelerde oluşturulan ve daha çok menkıbelere dayanan bir tarih vardı.
Mesela... Osmanlı orduları sefere çıktığında yeniçerilerden biri üzüm bağından bir salkım üzüm koparır yerse parasını (beş akçe, on akçe neyse) asmanın dibine bırakırdı. Orduların geçtiği köyü kasabayı silip süpürdüğü söylentilerine inanmazdık. Ecdadımız bir melekti adeta. Biz böyle bir tarih terbiyesiyle yetiştik. O yüzden son yıllarda yazılan gerçekler bazılarımızı rahatsız ediyor. Gerçekleri keşfetmek için daha çok tarih okumamız gerekiyor.
ÖSYM’de sınav sorularının hazırlandığı ve saklandığı birimde görevli personelin mal varlığında çarpıcı artışlar tespit edilmiş.
Para edecek bir şey mi bulup sattılar acaba?
Haldun Ertem
Mantık
Okurumuz, askerlik çağı gelmiş genç bir biyolog. Bedelli askerlikten yararlanabileceğini öğrenince koşullarını araştırdı. İstenen para 30 bin liraydı. Bunu ilki en genç 15 Haziran 2012, ikincisi en geç 15 Aralık 2012 olmak üzere iki taksitte de ödeyebileceğini öğrenince ilk taksidini 4 Haziran’da yatırdı. Geçtiğimiz perşembe günü, yani 6 Aralık’ta 2. taksidi ödemeye gittiğinde akıl almaz bir yanıtla karşılaştı:
“2. taksidinizi ilkini ödediğiniz tarihten en geç altı ay içinde, yani 4 Aralık’ta yatırmanız gerekiyordu. İki gün geciktiğiniz için bedelliden yararlanma hakkınızı kaybettiniz!”
Okurumuz, ilk taksidi verilen süreden daha önce yatırmasaydı sorun olmayacaktı. Ancak 1. taksidi biraz erken ödediği için şimdi bedelliden yararlanamayacak.
Bu mantık(sızlık)la ne devlet yönetilir ne askeriye...
Abdullah Gül, Büyükşehir yasasıyla ilgili, “Titizlikle inceleyip onayladım” demiş.
Zaten onaylayacaktınız; titizlikle incelemenize ne gerek vardı ki!
* * *
Adalet Ağaoğlu, Tayyip Erdoğan’a yazdığı mektupta “Lütfen silkinin ve kendinize gelin” demiş. Anlaşıldı. Adalet Hanım, sonunda silkinmiş ve kendine gelmiş!
Fahrettin Fidan
İNŞ
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Batman’da katıldığı açılışta fevkalade anlamlı bir konuşma yaptı. O anlamlı konuşmanın en anlamlı parçasını sunalım:
“Bilerek, bilmeyerek, isteyerek, istemeyerek, korkutularak, kandırılarak bir şekilde yanlış istikamete gidenler oluyor, olabiliyor. Bir taraftan da biz ülkemizi kalkındırıyoruz. 1 her zaman 0,9’dan büyüktür. 1 her zaman yarımdan büyüktür. Bizim hedefimiz her zaman biri 1,10, 1,20 ve 1,5’a doğru yüceltmektir. Büyük daima iyidir ve güçlüdür. Büyüğe diş bileyenler, büyüğü kendine farklı hedef olarak görenler o büyüğü küçültmek, o büyüğü 0,75’e indirerek, yarıma indirmek için planlar yapabilirler. Biz bunun farkında olmak zorundayız.”
Açıkça görüldüğü gibi... Sayın Bakan’ın güzel konuşma yeteneği kadar matematik kültürü de hayli derin...
Yorum Gönder