*Tayyip Erdoğan:
“Türk yok Türkiyelik var”. “Türklük yerine Türkiyelik bilinci esas alınmalıdır” söylemleriyle milli ruh, milli birlik yerle yeksan oluyor. Ülke bölünüyor, Sevr hortlatılıyor.
Habur rezaleti, Oslo skandalıyla PKK’ya teslim bayrağı çekiliyor.
Günün birinde sorgulanma korkusuyla ülke bekasının güvencesi asker ve devletin temeli adalet (yargı) çökertiliyor.
Dindar-kindar gençlik yetiştirmek için eğitim mollalaştırılıyor. Laiklik karşıtı odak olunuyor, halk tab’alaştırılıyor.
AKP ürünü Türk Gençliği; İstiklal Marşı’nda ayağa kalkmayacak kadar ruhsuzlaştırılıyor. Atatürk anıtlarına çelenk konulmasının yasaklanması, Atatürk okulunun Tenzile Hanım’a dönüştürülmesi, ulusal galeyan ve tepkiye neden olmuyor.
Ayyuka çıkan yolsuzlukları, Deniz Feneri soygununu aleni ve pervasızca hasıraltı edecek kadar zıvanadan çıkıyorlar.
Yargı ve adalet dibe vuruyor.
Kimi yargı, millet adına değil AKP adına karar veren kadılığa, Valiler AKP mutasarrıflığına, Cumhuriyet savcıları cemaat savcılığına dönüşüyor.
Yüksek yargıda adalet “gulu gulu blok oylarla” şekilleniyor. Türkiye’de başta medya, akil kişiler, aydınlar olmak üzere “ne oluyoruz, nereye gidiyoruz” diye bu rezaletleri lanetleyen yürekli ve yetkili bir Allah’ın kulu da çıkmıyor.
*Abdullah Gül:
Kurumlar birbirine girmiş, Sevr hortlatılmış, Suriye cadı kazanı. Ülke sahipsiz bir şekilde sonu meçhul bir badireye sürükleniyor.
Türk Cumhuru’nun başının en önemli icraatı ise Atatürk’ün “Ne mutlu Türküm diyene” söylemini reddetmek oluyor.
Bağımsız Kürdistan’ı da içine alan Büyük Ortadoğu Projesi gereği Türk Ordusu’nu güçsüzleştirme planını “anayasal başkomutan” sırça köşkten izliyor.
Silivri’deki hukuk ve insanlık dışı uygulamalarla peygamber ocağı ordunun çökertilmesi makam rehaveti içindeki Genelkurmay Karargahı’nı rahatsız ve tedirgin etmiyor. Aksine “fiili başkomutan” 30 Ağustos ve 29 Ekim törenlerinin iptalini topuk selamı ve kilim seremonisiyle karşılıyor.
Silivri’deki yargıçlar tıpkı Bülent Arınç ve Diyarbakır Emniyet Müdürü gibi şehitlerden ziyade “ölen teröristlere ağlıyor”. 180 ödüllü efsane albay Levent Göktaş’ın teröristleri öldürüp asit kuyularına attı bühtanıyla (o kuyulardan hayvan kemikleri çıktı) zindanda hayatı söndürülüyor.
Apo’yu Afrika’dan derdest edip getiren general Engin Alan milletvekili olduğu halde tahliye edilmiyor. 9 yıla mahkum PKK teröristi Sebahat Tuncel serbest bırakılıyor. Kimse bu yargıçları “amacınız nedir, neyin peşindesiniz?” diye sıgaya çekmiyor.
*Fethullah Gülen:
“Askeriyeyi-adliyeyi-mülkiyeyi ele geçirin ama bunları fincancı katırını ürkütmeden yapın” diye verdiği talimatlar başarıyla gerçekleşiyor. “Hoca efendi devleti ele geçirmek senin neyine” diyen bir ülkesevere de tanık olunmuyor.
Çoğunlukla devletin zirvesinden, üst düzey yargı, bürokrat, rektörlere kadar Amerika’ya gidip “En hakiki mürşit hoca efendidir” diye elini öpüp, ruhsat almadıkça hiçbir göreve gelinemiyor.
El, etek öpen rektörlerin temel icraatları Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’sini okuyan gençleri üniversiteden kovmak oluyor.
Tüm bu melanet ve rezilliklere karşın Türk basını, Türk aydını, Türk gençliği ve Türk halkı bunların maskelerini indirip rezilirüsva edemiyor.
* * * *
Dünyanın her yerinde aydınlar ilericilik ve aydınlığı simgeler.
Bizdeki çoğu aydınlar ise, karanlığı ve gericiliği temsil ediyorlar. Bunlar on paralık çıkar uğuruna “demokrasi bizim için amaç değil araçtır” ya da “Elhamdülillah şeriatçıyız” diyen bir kişi, bir parti ve bir zihniyeti baş tacı edecek kadar onursuzlaşıyorlar.
Önce de 500 bin peşmergeye aguşumuzu açıp “besle kargayı oysun gözünü” rezaletinden ders alınmıyor. Şimdi aynı basiretsizlik, Suriyeli sığınmacılarla tekrarlanıyor. Daha şimdiden bu akıl tutulması eblehliklerin ülkeye maliyeti 7-8 milyar doları geçiyor. Bunun ceremesini halka çektiriyorlar. Halkı daha çok fakirleştiriyorlar.
ABD, demokrasi getireceğim diye müdahale ettiği Irak, Libya, Mısır’da rezil oluyor. Hepsi bölünüyor. Irak’ta 1,5 milyon Müslüman’ı birbirine kırdırıyor.
Şimdi de Amerika aynı hatayı “kıymeti kendinden menkul” Davutoğlu’na yaptırıyor. Davutoğlu, “imam diplomasisi Esed mayası tutarsa siz Ortadoğu’nun tek lideri olursunuz” gazına Tayyip Erdoğan’ı inandırıyor. Hiçbir çıkarımız olmadığı halde “alavere-dalavere Laz Tayyip nöbete” gazıyla Suriye batağına saplanıyoruz.
Wikileaks belgelerine göre Vecdi Gönül, Davutoğlu’nun çok tehlikeli bir kişi olduğunu söylüyor. Eğer Gönül bunu dediyse kitabın orta yerinden konuşmuş oluyor.
http://sozcu.com.tr/turkiye-ve-bermuda-ucgeni.html
Yorum Gönder