Sahtekârlar! - Tünay Süer


BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, ''Türkiye bir yol ayrımında; ya barışı, özgürlüğü seçecek ya da savaş yolunda rotasını kaybedecek'' diyor.
Lastik gibi cümleler kullanmış sözlerinde.
Savaş yolunda derken sanırım Suriye ile olası bir savaştan söz etmiyor.
Bu tehdit kokan sözleri tamamıyla “güya”Başbakan Erdoğan’a ve Türk halkınadır.
Kürt halkının barış konusunda güçlü bir irade ortaya koyduğunu, yıllardır mücadele ederek, direnerek tarihe yön verdiklerini ve asimilasyon politikalarını yerle bir ettiklerini söyleyen bu kadın;
''Son 3 yıldır binlerce Kürt'ü tutuklayarak cezaevine koydular, hiç kimsenin gücünün Kürt halkının dinamizmini tutsak edemeyecek ”diyor.
Tu, Allah kahretsin! Sanırsınız bu ülkede Kürt vatandaşlarımıza esir muamelesi yapılıyor ve bir ırkı yok etmek için asıyorlar, kesiyorlar.
Gültan hanım BDP Kongresi’nde hayâsızca atmış, tutmuş yine.
Demokratik siyasetin kapısına kilit vurulmak istendiğini iddia ederken sanki demokrasi sadece kendileri için var olmalıymış gibi sadist düşüncelerini fütursuzca zehir zemberek döküvermiş.
Bu ülkenin aydınları, gazetecileri, ordusunun önemli askerleri yıllardır zindanlarda tutuluyorlar, onlarca öğrenci hak aradıkları için hapishanelerde, onlar insan değiller sanki.
 İşçilerimizin, yoksul halkımızın demokrasi, özgürlük ve insanca yaşam hakkı istemeleri, grevleri, eylemleri sivrisinek sesi gibi geliyor bu zihniyette olan tüm insanlara.
Tekrar BDP başkanlığına seçilen Selahattin Demirtaş’ta kongrede "Biz 15-20 bölgeden oluşmuş özerk yönetim bölgeleri istiyoruz." Demiş.
Şimdi bir şey söyleyeceğim ama neyse, terbiyem müsaade etmiyor.
Devletin kaderine terk ettiği doğu ve güneydoğu illerimizde Kürt kökenli vatandaşlarımızı kışkırtan, tehdit ve kandırmacalar ile kendi yanlarına çekmeye çalışan BDP’ yi susturamamak suça iştirak etmektir bence.
 Zira yenilir yutulur sözler değildir. Bunların tehditler arasında barış diye tutturdukları Türkiye’yi bölmek istemleridir.
Nitekim Kışanak ve diğer BDP liler Öcalan’ın görüşlerinin demokratik cumhuriyet ve ''Özerk Kürdistan'' projelerinin olduğunu açıkça söylemekten çekinmiyorlar. AKP Hükümetinin yapmış olduğu anlaşmalardan ötürü cesaretlenip artık tahammüllerimizi zorlayan bu kişilerin devleti yıkma isteklerine, bölücülük yapmalarına karşın hiçbir Cumhuriyet Savcısı dava açmıyor, açamıyor! Neden?
Bölücüler cezalarını çekmelidirler. Öte yandan hayali bir darbe için insanları Silivri’de, Hasdal’da başka bir hapishanede tutacaksın ama bunlara gelince resmen tolerans tanıyacaksın.
Yukarıda da dediğim gibi bölücülere cesaret veren anlaşmalar yüzünden şimdi AKP nin eli kolu bağlanmış durumdadır.
                                                 ****
AKP Anayasası
Başbakan Erdoğan’ın yapmak istediği anayasa hem başkanlık sistemini getirecek hem de bu bölücülere istediklerini verecek.
AKP ‘in 2011 Haziran seçimlerinde kazandığı takdirde Anayasa’da “Türklük” tanımını kaldıracağı PKK, BDP’in görüşlerine yer veren bir Anayasa yapacağı belliydi zaten.
 Hatırlarsak o tarihlerde Başbakan Erdoğan’ın İsviçreli Parlamenter ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Sosyalist Grup Başkanı Andreas GROSS ile yaptığı görüşmede;
“Artık Anayasa’nın ilk üç maddesi gibi Türklüğe vurgu yapan maddelere ihtiyaç duyulmadığını” ve bu maddelerin “ileride olmayacağını” söylemişti. Anayasada Kürtlere azınlık statüsü verileceği ve bölgesel özerklik adına “Kürt Özerk Bölgesi” oluşturulacağı söylemleri yerli ve de yabancı basında yer almıştı.
Başbakan tarafından yalanlanmamıştı
Bakınız dahası da var. Atlantik Konseyi’nden David L.PHİLİPS denilen adamın önerileri aynen şöyleydi.
Özerk Kürt Bölgesi” kurulması için yasaları ve Anayasa’yı değiştiriniz. Bölünme havası vermemek için bunu yerinden yönetim, yerel yönetimlerin güçlenmesi adı altında yapınız.
Türklüğü “Vatandaşlık” olarak tanımlayan Anayasa’nın 66’ncı maddesini değiştiriniz
“Türk Ceza Yasası”nın 216’ncı maddesinde değişiklik yaparak “etnik amaçlı tahrik”i suç olmaktan çıkarınız, 217’nci maddenin de değiştirilerek “halkı kanunlara uymamaya tahrik” edenlere verilen cezaları düşürmelisiniz. 220’nci maddede düzenlenen “silahlı terör örgütü” üyelerine verilen cezaları hafifletiniz.
Haçlılar emrediyorlar ve biz de maalesef uyguluyoruz bu hükümet sayesinde.
AKP nin Anayasa Platformuna İstanbul’da katılmış o günlerdeki yazılarımda anlatmaya çalışmıştım.
İşte bunlar yüzünden PKK yanlısı hatta onun meclisteki uzantısı BDP çekinmeden konuşabiliyor tehditler savurabiliyor.
Ben şahsen başbakanın BDP ye zaman zaman kükremesini bir oyun içinde oyun olarak görüyorum.
CHP ye gönül veren milyonlarca kişi CHP ‘in Anayasa çalışmalarına katılmasını bundan ötürü istemiyor.
                                                    ****
CHP
AKP yi anlayabilirim ama ana muhalefet partisinden bazı milletvekillerinin buna destek çıkması Atatürk ilkelerine ihanettir. Mesela CHP İST Milletvekili Binnaz Toprak henüz adaylığı sırasında dahi bu görüşe destek veriyordu. Ve  “Yetmez ama EVET” çilerden di.
Ayrıca Postama gelen  (!) bir bilgiyi okuyunca sizlerle paylaşmak istedim.
Barış için Kadın Girişimi Banu Vardar imzalı yazıda;
“ 11 Ekim Perşembe günü CHP'li kadınlarla görüşmemiz oldu. Nebile, Nazmiye, Serap ve Banu olarak bulunduğumuz toplantıya, CHP İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı Yüksel Çavuşoğlu, Yönetim Kurulu Üyesi Selda Odabaşı ve Sekreteri Nuran Bozkurt katıldı. Beklentimizin üzerinde olumlu! geçen toplantıda, CHP Kadın Kolları olarak, sivil toplum örgütleriyle çalışmak istediklerini, bizi de tek bir kurum olarak algıladıklarını söylediler.” Yazı böyle devam edip gidiyordu. İnanamadım.
CHP de gerçekten neler olduğunu merak etmeye başladım. Zira bu Kadın Dayanışması denilen oluşumun ne olduğunu biliyoruz.( PKK nın KCK nın aldatmacalı bir koludur.)
” Berçelen Vadisinde eylem yapan, KCK davası kapsamında iki yıldır tutuklu olan, gözaltına alınan arkadaşlarımız serbest bırakılmalıdır.” Diyenlerdir.
 BARIŞ, kadına şiddet gibi makyajlı sözlerle esas amaçlarını kamufle eden bir oluşumda CHP İst.İl. Kadın Kollarının işi nedir?
Açıkça bunu Genel Merkez yetkililerinden öğrenmek isterim. Yazı topluma açık sitelerde çıktığı için sanırım benim gibi çok kişi merak ediyordur. Bir açıklaması mutlaka olmalıdır.
                                                      ****
Başbakan Erdoğan BM ‘in Suriye meselesinde acizlik içerisinde olduğunu söylüyor.
Başbakana şaşırıyorum. Nasıl acizlik sanabiliyor? Adamlar bilinçli olarak Müslümanların birbirlerini kırmalarından zevk alıyorlar. Amaçları Müslümanlığı yok etmek değil midir? Bosna Hersek te Sırpların Müslümanları katletmeleri karşısında ne yaptılar ki?
Amerikalıların Iraktaki katliamlarında birleşmediler mi nemalanmak için. İsteseler BM olarak AB olarak katliamları durduramazlar mıydı?
Türkiye’nin yok olması için ellerinden geleni yapan emperyalist güçler Suriye meselesinde bizi yem olarak kullanmak istiyorlar. Anlaşılmayacak ne var?
Haçlıların oyunlarına gelen başbakanımız ne zaman onların yapmak istediklerini anlayabilecek acaba?
Ne NATO dan ne de Amerika’dan kısacası Haçlılardan hiçbir zaman dost olmaz Türkiye’ye. Adana’dayım. Buradan sevgi ve saygılar tüm yoldaşlarıma.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget