Güçlü Türkiye’den riskli Türkiye’ye - Kurtul Altuğ

Türkiye Batı’nın gözünde artık “riskli ve güvensiz” bir ülkedir. İngiliz İndependent ve Financial Times gazetelerinin Türkiye’ye koydukları tanı bir zamanlar yine batı dünyasının koyduğu “hasta adam Türkiye” tanısından pek de farklı değil.  
Hasta adam Türkiye’de maceracı devlet adamları, Osmanlı’yı Balkan Savaşı’na sonrada işgal ve yok olma noktasına getirmişti.
Tarih bunu yazıyor. Önce İstanbul’un İngilizler tarafından işgali, arkasından burnumuza dayatılan Mondros Mütarekesi’yle Türkiye’nin parçalanması, bölünmesi ve Osmanlı’nın yok olmaya başlaması Gazi Mustafa Kemal gibi değerli bir komutanı ortaya çıkarmıştı. O komutan koca bir halkı peşine takıp Osmanlı’nın küllerinden muhteşem bir mucizeyi yani yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni yaratmıştı. Tanzimat’tan bu yana (1839) ve Baltalimanı Anlaşması’yla (1838) çağdaşlık ve batıcılık hayranlığı Osmanlı’yı yıkarken çok kan, çok gözyaşı pahasına ümmetten ulus olmaya adımımızı atmış ve bütün dünyaya “Türk gibi kuvvetli” sözünü kabul ettirmiştik.
Son günlerde alınan kararlar, yapılan uygulamalar Atatürk’ün barışçıl Türkiye’sini bakınız ne hallere getirmek üzere.
Uçağın indirilmesi
Ünlü İndependent baş makalesinde bugünkü durumu şöyle anlatmakta ”Türkiye Suriye’den bütün uçuşlara hava sahasını kapattığını açıkladı. Bunu Şam’ın aldığı benzer bir karara misilleme olarak yaptı. Suriye o kararını Türkiye bir Suriye uçağını Ankara’ya inmeye için almıştı.Bunlar bölgesel gerginliğin yeni aşamaya yükselmesi değil , Suriye’nin kuzey ve batıya açılan hava koridorlarından birinin de kapanması anlamına geliyor.
Suriye ile Türkiye arasındaki ilişkilerin zaten uçak krizinden önce de kopma noktasına geldiği söylenebilir.
Göreceli olarak temkinli hali. Suriye uçağını indirmesini özellikle daha problemli hale getirdi.
Suriye uçakta silah olduğu iddiasını reddetti. Rusya, gecikme sonrasında kargonun radar parçası olduğunu açıkladı.
Ama burada iki nokta öneliydi birincisi Rusya’nın Suriye’ye bu malzemeleri gönderip göndermemesi gerektiği ile ilgili… Zira bu malzemeler teknik olarak yasal nitelik taşıyor ancak askeri alanda da kullanılabileceği biliniyor.
İkinci nokta ise Türkiye’nin kargonun yasadışı silah olduğunu gösterecek bir kanıt sunmaması. Türkiye uçağı indirecek büyük risk aldı.
Eğer silah yoksa bu açacağı gibi karar alma sürecinin sağlığının da sorğulanmasına yol açıyor. Her iki durum da böyle hassas bir dönemde güvenirlik doğurmuyor.
Ya devlet başa ya kuzgun leşe
Türkiye Cumhuriyeti ilkelerini ve onu yaratan kavramları büyük bir iştahla yiyip tüketen ve yok eden bir siyasi anlayışın penceresinde artık ”Riskli bir ülke” olarak biliniyor. Oysa 12 gün sonra Cumhuriyetin ilanının 89.yılını kutlamaya hazırlanıyoruz. Hangi yüzle ve hangi marifetn el ele vererek yok saydığı bir kavramdır
artık.Türkiye giderek Atatürk’ün ”Şeyhle , dervişler ve müritler ülkesi’ne İstanbul’un her yerinden görünecek devasa bir cami yaptırmak hangi akla hizmettir.
Türkiye Suudi Arabistan , Katar gibi din devletimi olmaktadır? Laikliğin olmadığı, eğitim ve öğretimin tek elde değil darmadağın edildiği, Ortadoğu’nun en güçlü ordusu olan Türk Ordusu’nun yok edilmek üzere olduğu bir süreç batının gözünde elbette riskli bir ülke olarak yer alacaktır.
PKK’yı barınağı olan Kuzey Irak’ta kıstırıp yok etmek varken kırk yıllık dostumuz ve dindaşımız Suriye’ye saldırmak ve orduyu o bataklığın içinde perişan etmek isteyen bir zihniyetin hesabını kim soracak, vebalini kim taşıyacak?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget